Özgür Çoban yazdı | Utanç fetvasının Avrupa yansımaları
Politikyol
Ülkemiz tüm hafta Diyanet’in çocuklara yönelik “nikâh” fetvasını konuştu. Utandık, yüzümüz kızardı, canımız yandı. Diyanet’in görevi bu mudur? Fetvalar, insanlar okuyunca yüzleri kızarsın diye mi yazılıyor? Bu yönüyle Diyanet’in, ülkeyi medeni dünyadan koparma görevini üstlendiği görülüyor. Bu fetvaları yazanlar, 9 yaşında kız çocuğu olan arkadaşlarının yüzüne utanmadan bakabiliyor mu?
Bu insanlık dışı fetva, Avrupa medyasında da yankı buldu. Yazıyı gündelik rutinleri “Türkiye’yi kıskanmak” olan Almanlara bağlayacağız ama önce şu utanç fetvasının yansımalarına bir bakalım. Bu arada, “kıskanç” Almanlar ekonomide rekor üzerine rekor kırıyor. Bunu da yazacağız aşağıda.
Gönül isterdi ki Almanya’da olduğu gibi ekonomi alanındaki rekorları konuşalım. Böyle olmuyor ama üzülmeyin. Bizim de saçma sapan fetva rekortmeni bir Diyanetimiz var. Varlığı bile tartışmalı olan bu kurum sonrasında hiçbir utanma belirtisi olmayan fetvalarla gündemi belirliyor. Diyanet bu aralar işi gücü bırakmış, çocukların peşine düşmüş. Adamlar yatıyor kadın, kalkıyor çocuk. İnsan sormadan edemiyor, koskoca bir dinin derinliği bu kadar mı? Ülkede diyanet eliyle çocuk istismarının önü açılıyor. Zaten ortalık tarikat yurtlarında tecavüze uğrayan çocuk haberlerinden geçilmiyor. Ne yapılmaya çalışılıyor acaba? Bu tür fetvalarla pedofili fikirdaşlar aklanmak mı isteniyor? Ekonomimizi falan boş verin de bu durumda bizi sanırım en fazla Alman pedofiller kıskanıyordur. Dini her türlü cinsel sapıklıklarına kılıf yapan ahlaksızların, çocuğu cinsel bir obje olarak algılaması rezilliğinin sonu gelmeyecek gibi görünüyor.
Konuya ilişkin olarak Avrupa’dan da ses geldi. Hollanda’da giderek güçlenen aşırı sağcı, İslâm karşıtı Özgürlük Partisi (PVV) Lideri Geert Wilders, “Diyanet çocuk istismarcısı, çocuklarınızı koruyun” dedi. Wilders, bununla da kalmayıp, tüm AB ülkelerinden, “Türk büyükelçileri sınır dışı etmelerini” istedi. Wilders açıklamasında, “Türk Diyanet İşleri Başkanlığı, 9 yaşındaki kız çocukların evlenebileceğini ve hamile kalacağını söylüyor. Tamamen barbarlık” ifadelerini kullandı. Aynı partiden bir milletvekili de parlamentoya konuya ilişkin yazılı soru önergesi verdi. Adam, bu önergeyi “#diyanetkapatılsın” etiketiyle sosyal medyadan da paylaştı. Ondan sonra çıkıp, “Yüce İslâm medeniyetine saygı istiyoruz” diye sağda solda bağırmayın. Adamlar bunun neresine saygı göstersin? Ne büyük bir talihsizlik ki örneğin Avrupalılar, Mevlanaları, Hacı Bektaş Velileri, Tapduk Emreleri, Yunus Emreleri tanımadan, İslam’ı bu hasta zihinli adamlardan öğreniyor.
Alman medyası da bu konuya sayfalarında yer ayırdı. Haberler, genellikle “9 yaşında evlilik mi?” başlığıyla verildi. Haberlerde, Diyanet’in bu fetvasıyla çocuk evliliklerinin yasallaşmasında önemli bir merhalenin kat edilmesine yardımcı olduğu vurgulandı. Bir sonraki adımın çocukların evlenmesine yönelik bir yasal düzenleme olacağı iddia edildi. Alman kamuoyunda, bu tip fetvaların çok eşliliğin önünü açacağına dair yorumlar da yer aldı.
Haberlerde, bu tip hareketlerin özünde, laikliğe ve kadın haklarına saldırı olduğunun da altı çiziliyor. Laiklikle ilgili meselede, müftülere nikâh kıyma yetkisi verilmesi gibi yasal düzenlemelere de dikkat çekiliyor haberlerde. Görüntü bu.
Daha önceki yazılarımızda da belirtmiştik, AKP iktidarı, Avrupa’da politik söylem üstünlüğünü elinde bulunduran aşırı sağ için adeta çölde bir vaha. Avrupalı faşistler, Türkiye’yi medeni dünyadan dışlamak için AKP’yi en kullanışlı enstrüman olarak görüyor. Bu enstrüman da kendisini çok verimli kullandırıyor doğrusu. Hani derler ya “Rezil edilmezsiniz, rezil olursunuz” diye konu tam da bu minvalde ilerliyor ülkemiz açısından.
Almanya bizi kıskanırken araya bir de istihdam rekoru sıkıştırmış
Biz de gündemi bu yüzü kızartan hadise şekillendirirken Almanya’da neler oluyor peki?
Müzmin rahatsızlıkları “Türkiye’yi kıskanma” işine bir süre ara veren Almanlar, istihdam rekoru kırmışlar. Şaşırmayın, tek işi bizi kıskanmak olan Almanlar başarmış bunu. Alman medyasının ekonomi servisleri geçti haberi. Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre, ülkede ekonomik bakımından faal olan nüfus, geçen yıl yüzde 1.5 oranında artarak 44 milyon 300 bin kişiye ulaşmış. Bu rakam iki Almanya’nın birleşmesinden bu yana kaydedilenlerin en yükseği. Ülke ölçeğinde bir rekor yani. Bununla da bitmiyor. Ekonomi uzmanları 2019 yılı için hazırladıkları projeksiyonları paylaştılar. Bu projeksiyonlara göre, Alman istihdam piyasasındaki genişleme 2019’a kadar devam edecek. Uzmanlar, 2019 yılında çalışan sayısının 45 milyon 200 bini bulacağını tahmin ediyor. Tabii ki bu artış, içinde bulunduğumuz 2018 yılında da sürecek.
“AB ekonomisi dağıldı, dağılacak” diye bekleyenlere de bir haberimiz var. Alman ekonomisindeki bu canlanma Eurozone için de geçerli. Euro bölgesinde 2009 yılından bu yana azalmaya devam eden işsizlik oranı da yüzde 8.8’e kadar geriledi.
Bunların yanı sıra Almanya’dan ekonomi alanında bir rekor daha geldi. Devlet gelirlerindeki fazla da tüm zamanların en yüksek düzeyini gördü. Federal devletin, eyaletlerin ve sosyal güvenlik kurumlarının kasası dolu. Alman mallarının dünya genelinde gördüğü talebin büyüklüğü mevzusuna girmeye gerek bile görmüyorum ama yine de birkaç rakam verelim de Alman ekonomisinin ne kadar “perişan” bir durumda olduğunu hep birlikte görelim. Yeni rakamlar daha gelmedi ama Almanların bizi en sert şekilde kıskandıkları dönem olan 2016’da dış ticaret 252.9 milyar Euro fazla vermiş. Batıyor bu Almanya batıyor. Adamlar haklı bu ekonomik verilerle bizi kıskanmasınlar da ne yapsınlar?
Üzülmeyin, biz de kendi çapımızda rekortmen sayılırız. Bizim de dış ticaret açığımız rekor üzerine rekor kırıyor. İnşallah yüzbinlerce ağacın katledilmesine neden olan üçüncü havalimanımız çalışmaya başlayıp, Alman ekonomisini çökerttiğinde bu beladan sonsuza kadar kurtulmuş olacağız.
Alman kamuoyunda bugünlerde Türkiye’nin uzattığı zeytin dalı da konuşuluyor tabii ki. Alman tutukluların salıverilmesi memnuniyetle karşılandı ama esas mesele, bu durum nasıl yorumlandı? Her fırsatta ülkelerinin Türkiye için en büyük ihracat partneri olduğunu özenle anımsatan Almanlar, buradan yola çıkarak Türkiye'nin giderek büyüyen ekonomik sıkıntıları nedeniyle Almanya ile ilişkilere dair olumlu mesajlar verdiğini iddia ediyor. Bazı Alman politikacılar da konuya ilişkin yaptıkları açıklamalarda, “laf değil icraat bekliyoruz” ifadesini kullandılar. Yani buralarda bizim hükümetin samimiyetine pek kimse inanmıyor.
Yazıyı sosyal medyada da paylaştığım yeni yıl dileğimle sonlandırmak istiyorum. 2018’in zeytin ağaçlarının dallarını özgürce gökyüzüne uzatabileceği, ana kuzularının tarikat yurtlarının izbe köşelerinde tecavüze uğramayacağı, asgari ücretin açlık sınırıyla yarışmayacağı huzur ve umut dolu bir yıl olmasını diliyorum.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
Liderlik hayali kuran Türkiye, puansız Karadağ'a takıldı