Özgür Çoban yazdı | "Nazi’yim" demek ifade özgürlüğü müdür?
Politikyol
Almanya’da şu aralar, kulağımıza en çok çalınan sözlerden biri “Ben nasyonal sosyalistim…” oluyor. Nerede bir neofaşist etkinlik olsa göğsünü gere gere “Ben Nazi’yim” diye bağıran ipsiz sapsız biri göze çarpıyor. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Almanya’da da faşizm, cehaletleri suratlarını karartmış ve insanlık emarelerini bedenlerinden dışlamış tipler arasında rağbet görüyor.
“Ben nasyonal sosyalistim” cümlesinin ağır yükümlülükleri olduğunu biliyoruz. Örneğin, Hitler ideolojisinin yarattığı yıkımın neden olduğu trajik soykırımların tarihsel utancını ve çirkinliğini paylaşmak gibi. Bunun yanı sıra cümlenin, “elime fırsat geçerse barbar faşist dedelerimin yaptığı gibi kan dökmekten sakınmayacağım” alt mesajını başka bir deyişle tehdidini içerdiği de oldukça nettir kanımca. Aksi halde, Almanya’da artık mutat hale gelen faşist gösterilere, üzerinde Nazi sembolleriyle bezeli kıyafetlerle katılan sapkınların bu pervasızlığını, süreğen bir mantık silsilesi içerisinde konumlandırmak pek mümkün olmuyor.
Lafı dolandırmadan hemen söyleyeyim, Almanya’da şu anda, neofaşizmin yeşerdiği verimli saha olan nefret söylemi, egemen güçlerin etkisi ve manüpilasyonu ile “nefret” niteliğinden arındırılarak, “eleştirel” bir ifadeymiş gibi takdim ediliyor. Tıpkı bir zamanlar ülkemizde yöneticinin birinin, katliam çetesi olan IŞİD’e katılanları “öfkeden bir araya gelmiş gençler” ifadesiyle normalize etmeye çalışması gibi. Ancak biz biliyoruz ki hiçbir insan nefret duygusuyla doğmuyor. Nefret sonradan öğrenilen/öğretilen ve pekiştirilen bir duygu. İnsanları aşağılayan, ötekileştiren hiçbir ifadenin “eleştirel” kadrajına alınamayacağını özenle vurgulamak gerekiyor.
Medya ve siyasetin “ifade özgürlüğü” kavramını, nefret söylemi için bir kılıf olarak kullanmasına yönelik önlemlerin ivedilikle alınması gerekiyor. Bu yapılmadığı için sorumlusu oldukları amorf durumları görmezden gelmek, Alman siyaseti ve medyasında yeni moda. Tam da bu noktada, Alman medyasının pas geçtiği ya da geçmek zorunda kaldığı, bana göre son yılların en önemli haberlerinden birine değinmek istiyorum. Sınırlı sayıda medya kuruluşunda yer alan haberde, “İstihbarat birimlerince Alman ordusundaki bazı faşist askerlerin, siyasetçilere suikast düzenlemek için hazırlık yaptıklarının ortaya çıkarıldığı” ifade ediliyordu. Bu askerler, tabiri caizse hoşlarına gitmeyen –daha ziyade sol tandanslı- politikacıları bir yerde toplayarak aynı anda infaz etmeyi planlamışlar. Plana bak sen! Listenin başında da Die Linke (Sol Parti) Federal Meclis Grup Başkanı Dietmar Bartsch bulunuyor. Özetle “daha fazla özgürlük”, “daha fazla demokrasi” ve “halkların kardeşliği” diyen siyasiler hedef tahtasında. Ne ilginç bir tesadüf değil mi? Faşistlerin neden hoşlanmadıkları ortada. Bu haber benim açımdan bir başka yönüyle dünya ölçeğinde en aksiyoner faşistlerin Almanya’da yaşadığı gerçeğini ve neonazizmin kaydettiği aşamayı gözler önüne sermesi açısından önemliydi. Alman sağcı politikacıların neonazilerin sapkınlıklarını ve taşkınlıklarını perdelemek için sık sık kullandıkları “bizde ifade özgürlüğü var” cümlesinin sınıra dayandığı yerdir bu haber esasında. Doğrudur, Almanya’da ifade özgürlüğü yasalarla net bir şekilde güvence altına alınmıştır ancak bu güvence faşistlerin insan yaşamını tehdit edici söylem ve icraatlarını asla kapsamaz.
“Nefret söylemi radikalleşiyor”
Meselenin hangi boyutlara ulaştığını bize Berlin Teknik Üniversitesi gösteriyor. Üniversitede yapılan ve 300 bin sosyal medya metninin tarandığı ilgili araştırmada, nefret söyleminin giderek radikalleştiği sonucuna varılması elbette bir tesadüf değil. Öte yandan bizim de rastladığımız pek çok sosyal medya mesajında, “yabancılar için yaşasın toplama kampları” türünden ipe sapa gelmez ifadeler sıklıkla yer alıyor.
Neonazilerin bu derece azgınlaşmasının elbette çok sayıda nedeni var ama en önemlisi, Federal Meclis’te koltuk sahibi olan ve günden güne güçlenen neofaşist parti Almanya için Alternatif (AfD). Her fırsatta neofaşist hareketlere uzak durduklarını beyan etseler de yüreklerinin onlar için çarptığını bilmeyen yok. Ancak ilginçtir, şımarıklık ve taşkınlık öyle bir aşamaya ulaştı ki bu partiyi bile “light” bulan bazı naziler, Die Rechte (Sağ Parti) adı altında yeniden örgütlendiler. Bu yeni legal partinin yapısı homojen yani tamamıyla neonazilerden müteşekkil.
Buradan yola çıkarak Almanya’da neonazi çetelerin partileşme yoluyla legalleştiği bir süreçten geçtiğimizi söyleyebiliriz. Tüm antifaşitlerin birincil görevi, bu partilerin adeta birer suç örgütü olduğunu tüm dünyaya göstermektir. Çünkü ifade özgürlüğü, direkt olarak insan haklarıyla ilgilidir. Buradan yola çıkarak, insan hakları, hayvan hakları vb. ya da demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bu güruhun pompaladığı nefret söylemini “özgürlükler” kategorisinde ele almak en hafif tabiriyle ahlaksızlıktır, akılsızlıktır, izansızlıktır.
Görünen o ki tüm dünyada ırkçılığa ve faşizme yönelik tabunun eşiği giderek düşüyor. Faşizm, otokrasi eliyle normalize ediliyor. Nefret söyleminin önyargılardan, önyargıların da faşizmden beslendiği açıkça görülüyor. Zira hiçbir sol hareket, ırkçı, cinsiyetçi ya da homofobik herhangi bir söylemi asla “özgürlükler” kategorisinde değerlendirmez.
Bana göre nefret söylemi, bugün üzerinde ısrarla durulması gereken katmanlı, kapsamlı ve çetrefilli bir soruna dönüşmüştür. Özellikle Avrupa’da mücadelesini, “faşistlerin örgütlenmelerini engelleme” zeminine oturtan demokrasi ve emek güçlerinin geri çekildikleri alanları almak için bir an önce harekete geçmeleri gerekiyor. Mücadelenin başlangıç ve dayanak noktası bu olmalı.
Tekrarlamanın belki gereği yok ama unutulmaması gerekiyor ki faşizm emekçiye ve emeğe karşı bir düzendir. Faşizm, sermaye sınıfının emekçiler üzerinde tahakkümünü sağlamlaştıran bir kırbaçtır. Varoluşunun esbabımucibesi de budur zaten.
Yukarıda temas ettiğimiz nedenlerden ötürü “Ben Nazi’yim” demek hiçbir şekilde ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Kesin olan bir şey var ki insanlara “kan”, “gözyaşı”, “acı”yı çağrıştıran bu kelimeyi gururla ve bağıra bağıra söyleyen bu sapkınlar varlıklarıyla yaşamı kirletiyorlar.
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
Cinsel istismar bulgusu: İzmir’de 13 yaşındaki çocuk AIDS nedeniyle öldü!
Üsküdar Belediyesi ruhsatsız otopark işletti, hayvanlar için ayrılan paraları amacı dışında kullandı