Özgür Çoban yazdı | Köktendinciliğin karanlığı bilimin ışığı
Politikyol
Avrupa Birliği, medeni dünyada “eşitlik”, “özgürlük” gibi değerleriyle öne çıkıyor. Bu değerler, birliğin varoluş dinamiklerinin yanı sıra sürekliliğini de destekliyor. Birlik bu değerler doğrultusunda vatandaşlarına düşünceyi ifade ve basın özgürlüğü gibi spesifik alanlarda geniş hareket imkânı sağlıyor.
Bu pozitif hareket alanından yararlanarak kendini büyütmeye çalışan İslamcı fundamentalist oluşumlara ilişkin düşüncelerimi önceki yazılarımda paylaşmıştım. Fundamentalizm sorunu, Almanya’da Hristiyan Birlik (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) arasında oluşturulması planlanan koalisyonun çerçeve anlaşmasına da girdi. Metinde yer alan ilgili maddede, “Sağ kanat ve sol kanat aşırılıklar ile antisemitizm, antiislamizm, İslamcılık ve Selefilik ile mücadelemizi genişleteceğiz” ifadesine yer veriliyor. Ancak en irite edici sorunların başında gelen fundamentalizmi sadece İslam boyutuyla ele almak hatasına düşmemek gerekiyor. Konunun Hristiyanlıkla ilgili boyutu da tüm yakıcılığıyla gözler önünde. Bu noktada evanjelik Hristiyanlık içerisinde yer alan bazı köktenci akımlara değinmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Örneğin Pentekostalizm, Hristiyan fundamentalizmi içerisinde en fazla öne çıkan akımlardan biri olarak dikkat çekiyor. Dinamik ve oldukça hızlı yayılan bir dini akım. Bu akımın üyeleri, İncil’de yazılan her şeyin kesin doğru olduğuna inanıyor ve hayatlarını kitapta yer alan olaylara göre düzenliyorlar. Yani saf Hristiyanlığı yaşadıklarını ve yaşattıklarını iddia ediyorlar. Bu akım, tutucu uygulamalarıyla adından söz ettiriyor.
Bu ifadeler bir yerlerden tanıdık geliyor değil mi? Şimdi biraz da Selefilik mevzusuna dönelim. Selefiler ne diyor? Kendilerini “hak ve adalet savaşçısı” olarak tanımlayan Selefiler de saf İslam’ı yaşadıklarını ve yaşattıklarını iddia ediyorlar. İslam’ı ilk geldiği dönemdeki uygulamalarıyla yaşamak gerektiğini savunuyorlar. Sosyologlar, Selefizmi “egemen batı kültürünü reddeden ikinci nesil göçmenlerde belirgin bir tutum olarak” tanımlıyor. Yani dışlanmışlıktan yola çıkan, özünde sisteme fundamentalist ögeler zemininde karşı çıkma durumu. Farklı dinler içerisinde yeşeren her iki radikal akımın kesiştiği en önemli nokta burası bana göre. Selefistler ve Pentekostallar, seküler-liberal özellikler taşıyan rejimlerle sorun yaşıyorlar. Çünkü sekülerizmin, dinlerin saf halleriyle uyumsuz olduğunu düşünüyorlar.
Pentekostalizm, günümüzde hristiyanlığın yayılma devinimini köpürten en dinamik akım. ABD’de 1900’lü yılların başında ortaya çıkan akım, Norveçli Thomas B. Barratt aracılığıyla Avrupa’ya taşındı ve kıtada şu anda milyonlarca inananı olduğu belirtiliyor.
Pentekostalizm, daha çok doğu Avrupa ülkelerinde taraftar buluyor. Bilimsel gelişmelerin, İncil’in ortaya koyduğu birçok doktrini çürütüyor olmasından hiç etkilenmeyen pentekostalizm, bu haliyle fundamentalist hristiyanlar arasında kognitif olarak hızla yayılıyor.
Pentekostalların, Selefiler’in cihadist kolunda görülen proviolent eğilimleri henüz sergilediklerini tam olarak söylemeyiz ancak bazı pentekostal rahiplerin vaazlarında çocuklara hitaben, “Bu hasta ve bayat bir dünya ve sizin bu dünyayı değiştirmeniz gerekiyor. Bu da savaş demektir. Bu savaşın parçası olmaya hazır mısınız?” ifadelerini kullandıkları kayıtlarda yer alıyor. Görüldüğü gibi hangi din içerisinde olursa olsun radikalizmi şiddetten soyutlamak mümkün olmuyor.
Köktenci akımlarla total mücadele
Selefilik İslam’ın, Pentekostalizm de Hristiyanlığın özüne dönmesi gerektiğini savunuyor ve bu tutucu, köktenci akımlar Avrupa’da giderek genişliyorlar. Avrupa’nın giderek faşizmin karanlık sularına dümen kırdığı bu günlerde bu iki köktenci akımla hangi yöntemlerle mücadele edeceğini bilemiyorum. Benzer ideolojik düzlemde yürüyen farklı mecralara ait bu akımlar, radikalizm ve bağnazlık sahalarında birbirleriyle yarış halinde adeta. Zira bu akımlar bulundukları ülkelerde rahatça fonksiyonel olmalarına imkân tanıyan, aşırı sağ donanımlı muhafazakâr partileri destekliyorlar. Örneğin, pentekostallar ABD’de Cumhuriyetçi Parti’nin kemik seçmen kitlesi içerisinde yer alıyorlar.
Köktenci akımlara intisap eden biri reborn yani “yeniden doğmuş” sayılıyor ve o zamana kadar geçen yaşamı geride bırakıyor. Yeni kurallar, uygulamalarla birlikte esasında içinde yaşanılan topluma ve sisteme yabancılaşma süreci başlıyor. Sonunda Selefilik açısından değerlendirdiğimizde şiddet sarmalına uzanan ince, uzun bir yol.
Fundamentalizmin neden olduğu tedirginlik bir mit değil. Gözler önünde kanlı canlı bir şekilde yaşanıyor. Bu durum koalisyon metinlerine kadar yansıyor. Müslüman ve Hristiyan köktencilerin bulundukları ülkelerde farklı formatlarda siyasete müdahil olma çabaları bu tedirginliği artırıyor. Bunun yanı sıra fundamentalizmin isyan edişini ve karşı duruşunu sadece jeopolitik ya da kültürel kodlar eşliğinde irdelemek de konuyu yüzeyselleştirmek, olaya kenarından bakmak anlamına geliyor. Bu açıdan bakıldığında İslamcı ya da Hristiyan fanatik köktendincilerin pozitif bilimi ve yaratılmasına büyük katkı sunduğu medeni dünyaya uyumu reddetmeleri önemli bir sorun.
Aşırılık yanlısı akımlar, aşırılık yanlısı karşıtlarından besleniyor. Bunlar pragmatik düzlemde birbirlerinin panzehri olduklarını iddia ederek genişlemeye çalışıyorlar. O nedenle aşırılık yanlısı akımlarla mücadele ederken total bir bakış açısı geliştirmek gerekiyor. Diyebiliriz ki, “Benim fundamentalistim iyidir” yaklaşımının yaratacağı ters çekim, daha kaotik durumlara zemin hazırlamaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Fundamentalistlerin toplumlara dayattığı gerici karanlığa sadece bilime sarılarak ışık yakabiliriz. Aslolan bilimdir ve onun ampirik edinime dayalı kurduğu bilgi sistematiğidir. Bizler dünyada olan biten her şeye hâkim olduğunu iddia eden, nobran, efsaneler ve mitlerle örülü, subjektif ve küflenmiş bilgiye dayalı dinsel dogmatizmden değil daha alçakgönüllü, objektif, rasyonel ve mantık kurallarını ilke edinmiş bilimden yana taraf olmalıyız.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi