75 yıl önce Nürnberg’te belgelendi: Faşizm insanlık suçudur
Politikyol
Yıl 1935... Küresel katil Adolf Hitler tarafından çıkarılan Nürnberg Yasaları, Almanya'nın yürüdüğü, faşizmden soykırıma varan vahşet dolu yolun başlangıcını temsil ediyordu.
Neydi bu Nürnberg yasaları peki? İki ayrı yasa toplu adıyla "Nürnberg Yasaları" olarak biliniyor. Reich (İmparatorluk) Vatandaşlık Yasası ile Alman Kanını ve Alman Onurunu Koruma Yasası. Bu yasalar, Nazi ideolojisinin temelini oluşturan ırkçı teorilerin birçoğunu somutlaştırması bakımından oldukça önemli. Ayrıca Almanya’daki Yahudilere ve diğer azınlıklara yönelik sistematik zulmün de yasal çerçevesini oluşturuyorlar.
Bana göre, güya "mantığı ön plana çıkaran, mühendis aklıyla düşünen" Almanların bir gecede Nazizmin kanlı kollarına atlamalarını da sembolize ediyordu Nürnberg yasaları ama çok öncesinde faşizme giden yolun taşları döşenmeye başlanmıştı Almanya’da. Birinci Dünya Savaşı sonrasında sistematik ve şiddeti de gittikçe artan bir şekilde antifaşist olan ve olabilecek herkes yok edildi. Dolayısıyla Hitler iktidara geldiğinde direniş gösterecek örgütlü bir güç zaten kalmamıştı. Bu bağlamda, faşistler tarafından alçakça ve hunharca katledilen büyük devrimci liderler Rosa Lüxemburg ve Karl Liebknecht’i saygıyla anıyorum.
Almanya Nazizmi'nin Nürnberg Yasaları ile 1935'te başlayan yolculuğu 10 yıl sonra 1945'de Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi'nde sona erdi. Yazımızın konusu olan Nürnberg Mahkemeleri, "bir insanlık suçu olduğu"nun tüm dünyaya ilan edilmesi yönüyle esasında küresel bağlamda ırkçılık/faşizm ile mücadelede yüzük taşı konumunda. Bu çok önemli. Çünkü 1946'da "insanlık suçu" olarak lanetlenen faşizmin günümüzde farklı çehrelerle yolculuğuna devam ettiğini görüyoruz. Belki de Umberto Eco'nun tabiriyle "kılık değiştirmiş" haliyle dünya siyasal ikliminde yeniden arzıendam ediyor ur-faşizm. Dünya ölçeğinde ülkeleri yöneten birçok yeni faşist lidere bakınca insan sormadan edemiyor, “faşizm acaba hâlâ insanlık suçu mu” diye.
Bugün de Nürnberg mahkemelerini hâlâ "galibin adaleti" olarak nitelendirerek önemini azaltmaya çalışanlar olduğunu görüyoruz. Tezlerini, Nazi katillerini; İngiltere, Sovyetler Birliği, Fransa ve ABD'den gelen hakimlerin yargılaması ile somutlamaya çalışıyorlar. Nasıl olsa iyi olurdu acaba? Tamamı, baş katil Hitler'in emriyle aralarında Scholl kardeşler gibi antifaşistlerin de bulunduğu, milyonlarca insan için gözünü bile kırpmadan ölüm emri veren satılık Alman hakimleri de mi yargılamaya dahil etmek gerekiyordu acaba?
İnsan kasabı Hitler'den sonra suç ortakları olan ikinci adam Hermann Göring, Nazi Partisi Lideri Vekili Rudolf Hess, Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop, silahlı kuvvetler komutanı Wilhelm Keitel, İçişleri Bakanı Wilhelm Frick, yüzbinlerce masum Yahudi'nin ve Roman'ın katline bizzat nezaret etmiş Polonya Genel Valisi Hans Frank ve Hitler'in yaveri Martin Bormann sanıklar arasındaydı Nürnberg'te.
Yargılamalar sırasında kritik öneme sahip üç sanık, Yahudi soykırımı ile ilgili olarak oldukça net itiraflarda bulundular. Hermann Göring, herkesin önünde “dürüstçe” Nazi Partisi'nin iktidara geldiği 1933'ten itibaren savaşın patlak verdiği 1939 yılına kadar Alman Yahudilere zulmedildiği yönünde ifade verdi.
Otto Ohlendorf, doğrudan kendi birimi Einsatzgruppen D ile ilgili olarak ifade verdi ve 1941'de Ukrayna'nın güneyinde 90 bin Yahudi'nin soykırıma uğratıldığını belirtti. Aynı zamanda Auschwitz kampının komutanı olan Rudolf Hess ise savaş sırasında Auschwitz-Birkenau ölüm merkezinde 1 milyondan fazla Yahudi'nin gaz odalarında yok edildiğini yine oldukça “dürüst” bir şekilde ifade etti ancak tanıkların her üçü de devletin “meşru” emirlerini yerine getirdiklerini eklemeyi unutmadılar. Günümüzde soykırım inkârcılarının iddialarının çürüdüğü yer burası işte, bu itiraflar.
İNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR
Nürnberg mahkemelerini salt hükümette, askeri kuvvetlerde ya da ekonomide görev alan önemli Nazi yetkililerinin yargılanması olarak düşünmemek gerekiyor. Bu mahkemelerin en önemli işlevi bana göre, Yahudi soykırımı da dahil olmak üzere, 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlar ve işbirlikçileri tarafından işlenen korkunç suçların genel kaydının bir araya getirilmesidir. 1945'te Nazilerin yenilmesiyle birlikte müttefik ordular, Almanya’da milyonlarca belge ele geçirdi. Müttefik savcılar, Nürnberg Mahkemesi’ne yaklaşık 3 bin ton belge sundu. Daha sonra bu belgeler 1958'den itibaren Amerikan Tarih Kurumu ve Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Arşivi tarafından onlarca cilt halinde basıldı.
Tarihte ilk kez "insanlığa karşı suçlar" kavramı, mahkemenin ardından yayımlanan Nürnberg Şartı'nın 6. Maddesi'nde şöyle yer aldı:
"Savaş süresi içerisinde veya savaş başlamadan önce öldürme, imha etme, köleleştirme sürgün ve sivillere karşı girişilen başka insanlık dışı muameleler ya da mahkemenin yargı kapsamına giren suçlarla ilgili dini, iç hukukta yer alsın ya da almasın, siyasi veya ırksal nedenlerden dolayı yargılanma." Bu ifade ile sonradan oluşturulacak savaş suçları mahkemelerinin de temeli atılmış oldu.
9 Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Göçmen'in 75. yılı içerisinde bulunduğumuz Nürnberg yargılamalarına ilişkin bir yazısında yer alan, "Hitlerizm ve faşizm insanlığın içinden çıkmış bir 'öğreti' ve harekettir ve bizzat içinden çıktığı insanlığa karşı en yıkıcı silahlarla saldırmıştır ve milyonlarca insanın yaşamını doğrudan elinden almıştır ve bir o kadarının da hayatını savaş ve yol açtığı her yönlü tahribatın sonucu kaybetmesine neden olmuştur" tespiti çok önemli.
Prof. Dr. Göçmen, şöyle devam ediyor:
"Bu nedenle bu yıl kuruluşunun 75. yıl dönümü anılan Nürnberg mahkemeleri, faşizmi haklı olarak 'insanlık suçu' olarak tanımlamıştır. Bu konuda uluslararası hukukun ulaştığı son yargı durumu budur ve insanlık adına bundan bir adım geri atmamak gerekmektedir. Nürnberg mahkemeleri uluslararası hukukun kurumlaşmasında önemli bir adımdır. İnsanlık vicdanında da durum budur. Nazizm, eş deyişle faşizm insanlık vicdanında mahkum edilmiştir. BBC'nin Nürnberg mahkemelerinin 75. yılı vesilesiyle hazırlamış olduğu bir yayında, zamanın tanıklarından birisi 'Benim açımdan onlar canavardı, o Naziler, insan değildi' diyor. Nazizim, eş deyişle 'nasyonal sosyalizm' veya faşizm insanlık düşmanıdır. Ahlâken de bundan bir adım geri atmamak gerekmektedir."
Kesinlikle, "faşizmin bir insanlık suçu olduğu" idesinden bir milimetre dahi geriye çekilmemek gerekiyor. Tarihçi Peter Staudenmaier, bir yazısında "İnsanlığı doğadan, hayatın bütünlüğünden ayırmanın onun kendi yıkımına ve ulusların yok oluşuna sebep olduğunu anlamış bulunuyoruz" diyor. Faşizm işte bunu yapıyor. Mesele bu kadar net.
Bugün de dünya siyasetinde izlerini gördüğümüz ur-faşizm irrasyoneldir ve ulusal bir kimliği oluşturabilecek tek şey “ötekiler” dir ya da eş deyişle “düşmanlar” dır. Okült öğeler üzerine bina edilen Nazizmin bu derece kıyıcı ve acımasız oluşunu açıklarken kelimelerin yetersiz kaldıkları aşikâr.
Umberto Eco bir başka makalesinde, “Naziliğin bir ırkçılık ve ari ırkına mensup seçilmiş insanlar kuramı vardı; kesin bir şekilde tanımladığı bir yozlaşmış sanat anlayışına, bir irade gücü ve insan felsefesine sahipti” diyor. İşte faşist cehaletin kimyası… Milyonlarca insanın ne uğruna katledildiğini burada, Eco’nun anlatısında net bir şekilde görüyoruz.
Dilerim ve umarım ki yaşlı kıta Avrupa, İtalyan antifaşist düşünür Antonio Gramsci’nin, ifadesiyle bir kez daha "bir değersizleşme, bir çürüme dönemi” yaşamaz. Önemli olan şu ki bu çürüme dönemi sırasında ortaya çıkan loş karanlıkta beliren Hitler gibi caniler nedeniyle yaşanan acıları ve onları hissedenleri unutmayalım. Unutmayalım ki hep bir ve diri kalalım. Dayanışmayla…
Yorumlar
Popüler Haberler
Erdoğan'ın asgari ücret paylaşımına yorum yapan kişiye soruşturma
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
Devlet Memurları Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi
Bakan Işıkhan asgari ücreti açıkladı
İstanbul'da deprem meydana geldi
Yaşlılık, emekli ve engelli maaşı alanlar isyanda: 'Geçinemiyoruz'