Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol…*
Örgütsüz toplumumuzun bizim mahalleye getirdiği en büyük hantallık strateji ve taktik tartışmalarından azade bir siyasal hat çizmeye çalışmak olmuştur. Çünkü örgütsüz birey, kendi başına kararlar alır, bir toplulukla hareket etme deneyimi yoktur ve tabii ki bireysel olmayan toplumcu hedefleri de bulunmaz. Halbuki dünyaya ve yurda ilişkin fikirlerimiz ancak strateji ve taktik hamlelerle iktidara gelebilir. Bunun dışında örgütsüz bireyler strateji ve taktik tartışmalarına aldırış etmek zorunda değildir. Onlar -ki küçük burjuvadırlar- eleştirmeyi, eleştirirken yıkıcı olmayı ve bu sayede biricik kalmayı severler. Vaziyet örgütsüz küçük burjuva için bu iken maalesef strateji ve taktik tartışmaları artık sol içinde bile yapılmıyor.
Eğer yapılsaydı stratejiden azade, dönemi kurtaran taktik hamleler içinde savrulmazdık…
Stratejik değişkenler: İmkan, zaman
Strateji, bir komutanın emrine verilen
imkanların, öngörülen hedefin elde edilmesini sağlayacak biçimde, belli bir zaman içinde uygulama alanında kullanılmasıdır.**
Tanıma göre strateji fonksiyonunun değişkenleri
- Mevcut imkanlar
- Zaman
olarak ikiye ayrılabilir. Bu değişkenler sizin taktik hedeflerinizi belirler.
Zaman bir bağımsız değişkendir, örneğin; bir çocuğa yarım saat içinde TEOG’a çalış diyemezsiniz. Ya süreyi uzatmalısınız ya da hedefi geriye çekmelisiniz.
Bu iki değişkene bağlı olarak stratejiniz de değişebilir. Öte yandan aynı değişkenler karşıt gücünüz için de geçerlidir. Karşıt gücünüzün elindeki imkanları ve zamanı değiştiğinde sizin de stratejiniz değişmek zorundadır.
TEOG sınavı zorlaştığında ya da TEOG sınavına hazırlanan öğrenci sayısı arttığında, TEOG’a çalışma süresi de artmak zorundadır.
Gelelim makro düzeyde siyaset alanına… AKP iktidarı belli bir strateji doğrultusunda “mevcut imkanlarını” arttırıyor. “Zamanı” bizim aleyhimize kısaltıyor.
***
AKP güç biriktiriyor… İmkanlar artıyorsa, taktik hedefler büyür…
Siyasal kuvvetteki tahkimatlar yapısal değişimleri beraberinde getirir. Cumhuriyet tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Örneğin, bu toprakların gördüğü en ciddi dönüşümlerden cumhuriyet devrimleri güçler ayrılığına uyulmadığı dönemde hayata geçirilmiştir. Türkiye’nin 2 anayasası askeri yönetim dönemlerinde hazırlanmıştır. Dolayısıyla yapısal bir dönüşüm hedefinin temel stratejik değişkeni imkanlarınızdır.
Cumhuriyet tarihi Mustafa Kemal dönemi ve darbe dönemleri dışında siyasal gücün AKP dönemindeki kadar konsolide olmasına şahit olmamıştır. Hem Mustafa Kemal dönemi hem 27 Mayıs hem de 12 Eylül süreçleri Türkiye’de taşları yerinden oynatan yapısal dönüşüm dönemleridir. Doğru soruyu sormakta fayda var. AKP bu güç birikmesini hangi amaçla kullanmaktadır? Bu güç birikmesi sonuç olarak neye hizmet etmektedir?
Güç konsolide oluyorsa taktik hedef değişikliği vardır. Bu önermeye karşı denebilir ki, FETÖ ile mücadele gücün konsolide olmasını gerektirdi. Ancak mevcut konsolide güç bir KHK ile Artvin’e bağlı Hopa ilçesinin Kemalpaşa semtini ilçe haline getirebiliyor, MİT’i Cumhurbaşkanlığı’na bağlayabiliyor. Bu durumun salt FETÖ ile ilgili olmadığı çok açık. Öte yandan medya, üniversiteler, sermaye bloğu, sokak üzerindeki tahakküm ise artık hepimizin malumu.
Uzatmanın anlamı yok. Bu güç birikmesi artık doğrudan 1923 Türkiye’sini hedef almaya başladı. Buna karşın bu güç birikmesinin kırılması, durdurulması veya çok parçalı hale gelmesi 1923 Türkiye’sinin lehinedir.
***
Bugünün devrimci görevi nedir?
Eski bir askerlik kuralıdır; geri çekilme mesafesi yediğin darbenin büyüklüğü ile özdeştir. Ordunuz küçük bir muharebede basit bir yara almışsa kilometrelerce geri çekilmezsiniz. Ancak cepheniz ikiye, üçe yarılmışsa ciddi anlamda geri çekilip tekrar toparlanmaya ihtiyaç duyarsınız. Başkanlık yetkilerinin aydınlanma karşıtı gücün eline geçmesi demek bizim cephemizin parçalanması anlamına gelir ki; bu durum aydınlanmacı güçlerin hiçbir zaman içlerine sindiremeyecekleri bir çizgiye geri çekilmesi demektir. O halde, her ne olursa olsun bulunduğumuz yerde doğru yere yığınak yapmalı ve eldeki mevcut imkanları verimli hale getirmeliyiz. Bugünün devrimci görevi budur.
- Doğru yere yığınak yapılmalıdır. Karşıt güç konsolide oluyor ve hattımıza olanca şiddetiyle saldırıyor. Bu saldırıyı kalemizden çıkarak göğüsleyemeyiz. Tek bir taktik hedefe odaklanmak zorunda ve bu taktik hedefin etrafında toplanarak kazanım elde etmeliyiz. Bu bağlamda 16 Nisan referandumu bize iki temel şey gösterdi.
- AKP yenilebilir.
- AKP yenilse dahi hile yapabilir.
Ancak hile yaptığında toplumsal meşruiyeti sarsılıyor. Bugün AKP’nin ihtiyacı tesis ettiği iktidarını normalleştirmek ve normal şartlarda bu kadar güçlü olmak. Öte yandan AKP iktidarının yarattığı heyulaya aldanmamak gerekir. Her ne kadar güçlü gibi görünse de devletin çekirdeğini kuşatabilmiş değil. Ufak bir tökezleme bu hızda giden bir araç için felakete yol açabilir. 16 Nisan'dan yaralı çıkan AKP bu yaralarını önümüzdeki seçimlerde sarmak isteyecektir. Aydınlanma güçleri buna imkan vermemelidir.
Denebilir ki; AKP seçimle gidecek bir parti değildir.
Evet, AKP’nin sandıktan çıkan sonuçları manipüle edecek imkanları bulunmaktadır. Fakat bu bile seçim sandığında AKP’nin yaralanmayacağı anlamına gelmez. AKP hali hazırda yaralanmış bir av hayvanına benziyor. Sinirli ve tehlikeli. Birkaç yara daha onu sendeletecek ve düşürecektir. Son yaranın bir çizik olmaması için halkın önündeki sandıklara odaklanmak gerekir. Varsın AKP’yi hile yaptırmak zorunda bırakalım…
Bu sebeple 2019 seçiminden sonraki “her” ihtimali değerlendiren fakat seçime kadar sandığı gözeten bir yaklaşıma ihtiyaç var.
O halde önümüzdeki iki yıl içinde halkın önüne konacak 3 sandığa konsantre olmak gerekir. Uzun vadeli değil ama kısa vadeli taktik yığınak da sandığa yapılmalıdır. Bunun dışındaki herhangi bir taktik hedef (sokağın hareketlenmesi, sandığı görmeyen bir örgütlenme) boş hayaldir.
- İmkanlar verimli kullanılmalıdır. AKP saldırganlığı aynı zamanda aydınlanma güçlerinin de kararlılığını arttırdı. %50’nin üzerinde olduğunu düşünen AKP’nin bir sorunu da asla ikna edemeyeceğini bildiği bir %50’nin olması. Öte yandan 7 Haziran seçimleri bize AKP’nin %40’a kadar gerileyebildiğini de gösterdi. O halde tespit yerindedir. AKP seçmeni bizim taraf kadar kararlı değildir. Yapılması gereken mevcut imkanlarımızı tek bir taktik hedef doğrultusunda kazanım elde edecek şekilde organize etmektir. Bu taktik hedefin kısa vadede sandık olduğunu tartıştık. O halde aydınlanma güçlerinin tamamının en verimli olacağı mecra da sandığı gören bir siyasetin habitatıdır. Fakat burada eldeki zaman değerlendirildiğinde yeni bir parti kurmak veya halkın teveccühünü kazanmamış bir partiye yığınak yapmak değil, sandık siyasetindeki en merkezi güce eklemlenmek akıllıca olacaktır. Bu merkezi gücün de CHP olduğu açıktır. CHP içine girmek devrimciliğimizi unuttuğumuz anlamına gelmez. Aksine bugünün devrimci taktik hamlesinin bu olduğu bilincine varmalıyız. Eğer doğru taktik hamle iktidar hedefi olmayan dar grupçu hayallerle mevcudu korumak ve faşizmin tüm silahları karşısında korumasız ve tesadüfen yaşamaya çalışmaksa bu da tartışılabilir tabii. Bu ihtimalde devrimci imaj kirlenmez, karizma çizilmez ama bu ihtimal samimi değildir. 2013 öncesi bu çizgi AKP’yi yer yer durdurmakta yer yerse geriletmekte idi. Ancak günümüzde bu çizgi yalnızca kendi varlığını koruma gayretine düşmüş dar grupları yaşatmaktadır. Varlığın korunması da değerli sayılabilir fakat 2019 sonrası aleyhe bir sonuç bu varlığın korunmasını imkansız hale getirecektir.
***
Hedeflerinizi imkanlarınız belirler
Başta da belirttik, temel stratejik değişkenler; imkanlarınız ve elinizdeki zamandır. İmkanlarınız ve zaman el vermiyorsa hedeflerinizi geriye çekersiniz. Hedefleriniz ve imkanlarınız örtüşmüyorsa zamanı uzatmaya çalışırsınız. Zaman değişkeni hemen hemen bizim elimizde değil. Sadece zamanın kısıtlı olduğunu biliyoruz. O halde imkanlarımıza odaklanalım.
Mevcut imkanlarınızı değerlendirmenin 2 yolu var.
- Özgücünüzü genişletmek; ideolojik birliktelik kurduğunuz grupları nicel ve nitel yönden büyütmek. Bunun için siyasi propaganda ve bu propagandayı yürütecek örgüt ve kitle iletişim araçlarına ihtiyacınız var.
- İttifaklar kurmak; asgari ölçülerde bir amaç uğruna bir araya gelebilecek ortaklıklar kurmak. Ancak burada ufkumuzu ayak ucumuza koymayacağız. Gelen taarruzun şiddeti bizleri ideolojiler arası bir amaç birlikteliğini zorluyor. İttifaktan kasıt aynı ideolojiye mensup farklı grupların birlikteliği değil, farklı ideolojilere fakat aynı hegemonyaya mensup siyasal mevzilerin ittifakıdır.
Bu kapsamda mevcut imkanların arttırılması öz gücünüzle mümkün değilse ittifaklar kurmak elzem hale geliyor. İttifaklar ise belli tavizler üzerine kuruluyor. Taviz aynı zamanda taviz verilemeyecek nokta olan ilkeyi de beraberinde getiriyor.
Taviz verirken kırmızı çizgi yani temel ilke neresi? Aydınlanmacılığın temel değerleri.
Nedir onlar? Mutlak iktidarın ve dinin tahakkümüne karşı çıkmak. (Bu fikri yerelleştirirsek saltanata ve hilafete karşı olmaktır)
Aydınlanma fikri Türkiye sosyalist solu başta olmak üzere antiemperyalist, yurtsever, demokrat, devrimci, Kemalist, liberal, sosyal demokrat, ulusalcı, merkez sağ ve sol tüm güçlerin asgari programının temelini oluşturuyor. İşte buna hegemonya deniyor. Yani birbirinden farklı ideolojilerin birbirine eklemlenmesi.
Şimdiyse AKP tarafından doğrudan aydınlanmacı hegemonyanın temeline saldırılıyor.
Bu vesileyle artık anlaşılmıştır, AKP herhangi bir milliyetçi, muhafazakâr parti değildir. AKP aydınlanmacı hegemonyanın karşısında kendi hegemonya projesi ile çıkan ve şu anda bu projesini gerçekleştirmek üzere güç biriktiren, ayrıca hedefine çokça yaklaşan ve gücü son derece tahkim edilmiş bir siyasal aygıttır.
Bu aygıtın karşısına asgari programımızın bizi bir araya getirdiği bütün öznelerle ittifak halinde çıkmak elzemdir. Asgari değil de azami programda ısrarcı olduğumuz takdirde, örneğin bizler mutlak iktidarın ve dinin tahakkümüne karşı olmakla beraber paranın tahakkümüne de karşıyız ve bu sebeple sadece marksist aydınlanmacılarla bir araya geliriz gibi bir dayatma halinde karşı taarruzdan sağ çıkmamız mümkün değildir. Artık tartışma konusu aydınlanma hegemonyası arasındaki koordinasyonu kimin sağlayacağıdır. Burada öne çıkan özne yapısal sorunları ile beraber Cumhuriyet Halk Partisi’dir.
***
Hedeflerinizi aynı zamanda karşıt gücün imkanları belirler
Strateji üretirken imkanlar dahilinde tek yapılabilir şey imkanların arttırılması (özgücün büyütülmesi veya ittifaklar yapılması) değil elbet.
- Karşıt gücün imkanlarını arttırmasına izin vermemek ve
- Karşıt gücün imkanlarını azaltmak da öz gücünüzün imkanlarını arttırmak kadar önemli.
Bu vesileyle karşıt gücün içinden gelişen isyanları körüklemek gibi karşıt güçteki kopmalara karşı kucak açmak yol ve yöntemdir. Bu yapılırken temel dikkat edilmesi gereken şey karşıt gücün içine müdahale ederken öz gücünüzün dağılmasına müsaade etmemek. Bunun için öz gücün motivasyonunu diri tutan organik aydınlarınızın dirayeti çok önemli. Bu durumda organik aydın karşı cepheye dostça yaklaşan taktik hamleyi görmeli ve özgücün siyasal merkezini yobazlıkla suçlamamalı.
AKP bugüne gelirken bu hususu dikkatlice değerlendirdi. Derler ki; siyaset kendi sözünüzü başkasına söyletebilme sanatıdır. AKP cumhuriyet karşıtı sözünü AKP iktidarının ilk 10 yılında liberal solculara söyletti. Bunu yaparken öz gücünü yani ideolojik netliği olan milliyetçi muhafazakar tabanını dikkatlice arttırdı. Bu esnada kendi öz gücü ile gizli bir anlaşma imzaladı.
Örneğin; Ertuğrul Günay kültür bakanı olurken milliyetçi muhafazakar aydınlar kendi tabanlarına AKP sola mı kayıyor demedi.
Örneğin; Yıllarca aylık sosyalist dergi Birikimden AKP güzellemeleri okuduk. Bu esnada milliyetçi muhafazakar aydınlar kendi tabanlarına dinsizlerle işbirliği yapılıyor çığırtkanlığı yapmadı.
Bunu başarırken güçlü lider figürünü fonksiyonel biçimde kullandılar.*** Öyle ya da böyle artık AKP’nin elinde kendi organik aydınından başkası da kalmadı. Aylık sosyalist dergi Birikim de, "Yetmez ama evet"çiler de vaziyetin farkına vardılar, onurlu olanları özeleştirilerini verdiler.
Geri dönelim… Stratejik hedef gereği karşıt gücün içinden gelişen isyanları körüklemek de stratejik hedefler doğrultusunda hayati önem arz ediyor. Tabii bunun için karşıt güç içinde ajanlarınızın olması gerekiyor ya da karşıt güç içinde isyan çıkması için gereken ortamı yaratabilmeniz gerekiyor.
Şimdi bu ifadelerin simetriğini düşünelim. Demek ki karşıt güç de bizim öz gücümüzü kırmak için hamleler yapabilir. Bunun için dirayetli olmalıyız, özellikle tabanı tutan aydınların içeride isyan çıkartmaması gerekir. Ötesinde içeride çıkan isyanı yatıştıran bir görev üstlenilmeli.
Cepheye giden askerin yüzüne elindeki silah kötülenmez. Biz 2019’a hazırlanmamız gerektiğini söylüyoruz, elimizdeki araç CHP’dir. Bu silahın sorunlarını aydın sorumluluğuyla çözeceğiz. Bunu yaparken hiçbir kadronun moralini bozmayacağız, hiçbir operasyona alet olmayacağız.
Adalet Kurultayı'nda 2 vatandaş içki içmiş, bizim aydınlarımız CHP’nin aldığı tutuma karşı bütün umutlarını kaybetmişler, tabanı nihilizme yöneltiyorlar. Bunları geçelim… CHP bir taktik hamle yapıyor. Bu taktik hamleyi yaparken çok ciddi teknik hatalar da yapıyor. (içki içenlerin partiden ihracı, açıklamayı Çanakkale il başkanı düzeyinde birisi yapması gerekirken parti sözcüsünün yapması vb.) Ancak saflarımızdaki bu teknik hatalardan daha tehlikeli olan eğilim hayır bloku aydınlarının yine blok bileşenlerine negatif bir üslupla akıl veren dili tercih etmeleridir.
Şimdilik CHP içinde olmamız gerektiğini biliyoruz. Fakat bu konumlanışın nasıl olması gerektiği bir başka yazının konusu…
*Rıfat Ilgaz'ın "Aydın mısın" şiirinden
**Von Moltke
***Sabır arkadaşım sabır reis çözecek her şeyi