Demokratik bir sistem tasarımı sadece özgür ve adil seçim tasarımından ibaret değildir. Bu nedenle ülkeleri demokratik normlara göre sıralayan kriterler sivil özgürlükler ve siyasal haklar olmak üzere iki ayrı eksende ele alınmaktadır. Uzunca bir süredir dünyada genel anlamda demokrasilere, öznel anlamda parlamenter demokrasiye dair gözlenen geri kaymaya ve otoriter rejimlerin yükselişine hep birlikte tanıklık ediyoruz. En son Rusya ile Ukrayna arasında tırmanan gerilimin de etkisiyle, uluslararası alanda da siyasi öngörülemezliğin arttığı bir dönemde hem küresel hem de ulusal temelde demokratik kurumların yapılanması, kullanımı, manipülasyonu ve keyfilikten nasıl ayrıştırılabileceği konusu tekrar merkezi tartışma odağı haline gelmiş bulunmaktadır. Liberal olmayan rejimler üzerinde çalışanlar bu durumu stratejik olarak üretilmiş bir “siyasal düzensizlik” olarak tanımlar. Siyasal düzensizlik, yurttaşların siyasi otoriteler ve kurumlardan güvenilir beklentiler geliştirme yeteneklerini baltalar. Bu, yurttaşların temsilcilerinin siyasi taleplerine yanıt verip vermeyeceğini ve nasıl yanıtlayacağını tahmin etmelerini zorlaştırır, böylece sivil örgütlenmeyi parçalar ve toplu eylemi baltalar. Siyasal düzensizlik ve öngörülemezlik içinde yurttaşlar kendilerini güvende hissetmeyeceği için sivil ve siyasal alanda fazla varlık gösteremezler. Liberal olmayan bir demokrasi[1], seçimlerin varlığına rağmen, yurttaşların sivil özgürlüklere sahip olmaması nedeniyle gerçek gücü kullananların faaliyetleri hakkında bilgiden mahrum bırakıldığı bir yönetim sistemidir. Genellikle Milliyetçi ve popülist söylem üzerinden kurgulanan liberal olmayan bir demokraside siyasal iktidarı elinde tutan yönetici(ler), yetkileri üzerindeki anayasal sınırları, azınlık taleplerini görmezden gel(ebil)ir. Liberal olmayan bir demokraside seçimler genellikle manipüle edilir veya hile yapılır. Seçimler ülkenin liderlerini ve politikalarını seçmek yerine görevdekileri meşrulaştırmak ve konsolide etmek için kullanılır. Liberal olmayan demokrasinin sağladığı rejim dayanıklılığının örneklerinden biri Mübarek’in Mısır rejimidir.  Mübarek’in uzun süren yönetimi altında, seçimlerin, elitlerin hükümeti desteklemek için (gerekli malları ve kaynakları halka dağıtarak) rejimin uyguladığı parlamenter dokunulmazlığı elde etmek için oy satın aldığı bir mekanizmaya dönüştüğü, yasadışı servet birikiminin ve yasal yaptırımları olmaksızın devlet kaynaklarından yararlanmanın bir aracı haline geldiği ortaya konulmuştu[2]. Bu nedenle teorisyenler liberal olmayan demokrasinin temelde demokratik olmadığını belirterek bu rejimleri rekabetçi veya yumuşak otoriteryanizm olarak isimlendirirler. Stratejik olarak liberal olmayan iktidarlar tarafından üretilmiş olan siyasi düzensizlik veya öngörülemezlik, zayıfla(tıl)mış bir sivil toplum karşısında siyasal iktidarın hareket alanını ve manevra kabiliyetini demokratik normların ötesine taşır. Liberal olmayan demokrasilerin bu stratejisi öngörülemez demokrasi uygulamalarıyla taçlanır ve çeşitlenir.
Güçlendirilmiş parlamenter sistem: Liberal demokrasi değerlerine dönüş
Türkiye’nin ağır aksak devam eden demokrasiye geçiş sürecinin son 10 yıllık dönemini tek kelimeyle “siyasal düzensizlik” ve “öngörülemezlik” süreci olarak tanımlayabiliriz. Sürece öngörülemezlik özelliğini veren yasal ve anayasal düzenlemelerle kurgulanmış Türkiye tipi Cumhurbaşkanlığı rejiminde karar alma mekanizmasının Cumhurbaşkanının “şahsında” kurumsallaştırılmaya, kişiselleştirilmeye çalışılmasıdır. Rejime tekçi görünümü veren düzenlemeler, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü üzerindeki sınırlamalar, medya üzerindeki devlet kontrolü, yargının siyasallaşmasına yönelik endişelerin artışı, rejimin eleştirilere açık olmaması gibi nedenlerle toplumsal muhalefet oldukça zayıftır.
Türkiye siyasal haklar açısından 16, sivil özgürlükler açısından 16 olmak üzere toplamda 32 puanla birçok Afrika ülkesinden daha kötü skorla “özgür olmayan” ülke konumundadır.
“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” arayışı etrafında muhalefet liderlerinin bir masa etrafında bir araya gelmiş olmaları ve ortak bir mutabakat metni çıkarmış olmaları siyasal muhalefetin öngörülebilir müzakereler yoluyla Türkiye’yi yeniden demokrasi mecrasına döndürme, suyun akışını değiştirme potansiyeli bulunmaktadır. Mutabakat metninin önsözünde yer alan, “etkin ve katılımcı bir yasama, istikrarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir yürütme, bağımsız ve tarafsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem” talebinin özü aslında liberal demokratik değerlere dönüşü ifade ediyor. Bu açıdan bakıldığında öngörülemez ve liberal olmayan demokrasinin stratejik tuzağı olan siyasal düzensizlikten çıkışın yolu, muhalefet liderlerinin öngörülebilir, açık, şeffaf müzakere süreciyle -salt seçimlere odaklı olmayan- yurttaşlara eşitlik ve özgürlük temelinde yurttaşlık işlevlerini tekrar geri veren ilkelerin kurumsallaştırılmasından geçmektedir. Demokratik bir sistem tasarımı sadece özgür ve adil seçim tasarımından ibaret değildir. Bu nedenle son yıllarda ülkeleri demokratik normlara göre sıralayan kriterler sivil özgürlükler ve siyasal haklar olmak üzere iki ayrı eksende ele alınmaktadır. Freedom House tarafından yapılan çalışmaya göre, ister diktatörlük ister demokrasi olsun ülkelerin yüzde %50’si siyasal özgürlükler açısından sivil özgürlüklere göre daha iyi durumdadır. Bir başka ifadeyle demokratikleşen ülkelerin yarısı liberal olmayan demokrasi özelliği göstermektedir. Türkiye siyasal haklar açısından 16, sivil özgürlükler açısından 16 olmak üzere toplamda 32 puanla birçok Afrika ülkesinden daha kötü skorla “özgür olmayan” ülke konumundadır[3]. Hemen her seçim öncesinde iktidar kanadından gelen yeni seçim kanunu değişiklikleriyle dolu bir gündemimiz olsa da söz konusu değişikliklerin parlamentoda veya kamusal alanda taraflar arasındaki müzakerelerin sonucunda yapıldığını söylemek mümkün değildir. Bilahare değişiklik önerilerinin seçimleri daha adil ve özgür kılacak değişiklikler olduğunu söylemek mümkün değildir. Her seçim öncesinde aceleye getirilen değişiklikler iktidar kanadının koltuk sayısını arttırma ve iktidarı konsolide etme telaşıyla yapılmaktadır. Her değişiklik önerisinden sonra parlamentodaki sandalye dağılımına ilişkin hesaplamalar işin seçim mühendisliği boyutundaki arka plan niyetlerini gözler önü serse de[4], seçimlerin güvenliği, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, düşünce, ifade, örgütlenme ve medya özgürlüğünün sağlanmadığı koşullarda yapılacak seçimlerin sonuçları da “öngörülemez” olacaktır. Seçimlere gidilen süreçte, Türkiye’nin sadece 2023 seçimlerini değil “yarınını” öngörülebilir hale getirecek en önemli adım, muhalefet partisi liderlerinin müzakereleri sonucunda oluşturulmuş olan siyasal mutabakat metninin geniş toplum kesimleriyle, sivil toplum örgütleriyle, iş dünyası temsilcileriyle, emekçileri temsil eden sendikalarla, barolarla müzakere edilerek kapsayıcılığının arttırılması ve toplumsal mutabakat metnine dönüştürülmesi olacaktır. --- [1] Macaristan örneğinde liberal olmayan demokrasinin yeni bir siyasi kavram mı, yoksa sadece imparatorun yeni kıyafeti mi olduğu tartışan, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün “geriye gidişi” veya “ölümü”nü tartışan makale ile ilgili olarak bkz. Heino Nyyssönen, Jussi Metsala, “Liberal Democracy and its Current Illiberal Critique: The Emperor’s New Clothes?”, Europe-Asia Studies, 73(2), 2021. [2] Ayrıntılı bilgi için bkz. Lisa Blaydes, Elections and Distributive Politics in Mubarak’s Egypt, Cambridge University Press, Cambridge, 2011. [3] Freedom House, Global Freedom Scores, Erişim adresi: https://freedomhouse.org/countries/freedom-world/scores  Erişim tarihi: 17 Mart 2022. [4] Seçim Kanununda değişiklik yapan teklifle gündeme gelen sandalye dağılımıyla ilgili senaryolar hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Tanju Tosun, “Seçim Kanununda Değişiklik Teklifi ve Milletvekili Dağılım Senaryoları”, Politikyol, 16 Mart 2022, Erişim adresi: https://www.politikyol.com/secim-kanununda-degisiklik-teklifi-ve-milletvekili-dagilim-senaryolari/ Erişim tarihi: 17 Mart 2022.