Yürüyüş, insanların hayal gücünü harekete geçiren, onları başka türlü uyaran bir şey. Böylece onarıcı çözümler yaratıcılık eliyle beraber bulunabiliyor. Yürüyüşün konusu eğer istiyorsanız, karşı tarafla ilişkiniz nasıl yeniden kurulacak düşünmek; başınıza gelmiş olayla ilgili artık ne yapacağınızı bulmak; ya da sadece kim olduğunuzla ilgili olabilir. Geçen yazımda, sizlere burada sıklıkla ele aldığım onarıcı adaletin türevi olan onarıcı şehir kavramından bahsetmiştim. Onarıcı şehir, giderek daha fazla bölünme, şiddet, farklı olanlara karşı baskı, dışlanma görülen yaşadığımız toplumun sorunlarının, sadece daha iyi bir yargı sistemini bir gün inşa ederek, siyasetle ya da siyasetin gücüyle aşılabilir bir şey olmadığını kabul etmekle yakından ilgili. Nitekim onarıcı şehirde, bu sorunların çözümü için sorumluluk alanlar toplumun kendisi. O toplumun vatandaşları; okullar; iş yerleri; sivil toplum; kolluk ve yargı mensupları bir araya geliyor. Böylece toplum, adaletten birlikte bahseder ve ortak noktalar ararken, birbirlerine güvenmeyi, ayrıldıkları değil bir araya geldikleri şeyleri arıyorlar. Onarıcı Yürüyüş Konuyu Anlaşabiliriz adındaki podcastimin son bölümünde İspanya’nın Bask bölgesinde yürütülen bir onarıcı şehir projesinde yapılanlar üzerinden örneklendirmek isterim. Bilindiği üzere, İspanya’nın Bask bölgesinde elli sene devletle, ayrılıkçı terör örgütü ETA arasında silahlı bir mücadele sürdü. Bu mücadele sırasında, binlerce insan öldü, yaralandı, mağdur oldu, hapse girdi. Türkiye’nin de Kürt sorunu nedeniyle yakından tanıdığı bu mesele, İspanya’da son on yılda barışçıl bir yola girmiş olsa da, birçok kişisel ve toplumsal acının devam ettiği açık. İşte bunları düşünen bölge akademisyenleri ve sivil toplum çalışanları, onarıcı adalet fikrinin de verdiği ilhamla, onarıcı yürüyüş kavramı adı altında geçmişin mağdur ve mağduriyet yaratan eylemlerini bizzat gerçekleştiren faillerin veya ikinci mağduriyet yaratan kişilerinin, birlikte yürümesine dayanan bir proje gerçekleştirmeye karar verdi. Katılımcılar yürüyecekleri yeri genelde kendileri seçtiler, bu yer şehirde onlar için anlamı olan herhangi bir yer olabiliyordu. Bazen soyut bir nedene dayanan ama bu nedenin ne olduğunu açıkladıkları; bazen mağduriyeti yaşatan kişi veya kişilere bu mağduriyetten bahsettikleri yerleri seçtiler. Ki bir mağdura, mağduriyeti sadece failin değil, özellikle yargısal bağlamda onlara aynı olayı defalarca anlattırmış; sert sorgu yöntemleri uygulamış; söz hakkı vermemiş yahut başka tür bir ayrımcı davranış sergilemiş hakimin, savcının ve kolluk kuvvetlerinin de ikinci mağduriyet yoluyla yaşatması kuvvetle muhtemel. Onların sürece katılımını önemli hale getiren de bu aslında. Bu yürüyüşte paylaşılanlar sonunda, taraflar aynı şehirde hatta bazen mahallede yaşamaya nasıl devam edeceklerini konuşma imkanı da buluyorlar. Nitekim Bask bölgesi gibi küçük şehirlerden kurulu olan mekanlar kadar milyonlarca insanın yaşadığı İstanbul gibi büyük şehirlerde bile bazen yaşamın aynı yerlerde veya bölgelerde aktığını düşünürsek, bunun şehrin onarıcılığı bakımından anlamını düşünebiliriz. Basit bir yürüme fiilinin nasıl bir anlamı olduğuna veya yapmak istediği şeyi nasıl gerçekleştireceğine gelirsek, podcast konuğum olan Gemma Varona’nın değindiği gibi, içinde insanların olduğu yeni mahkeme salonları yapmış olmamız, çoğu zaman güvenlik nedeniyle kapısı-penceresi kapalı tutulan bu mekanlarda insanları tatmin eden bir adaletin gerçekleştiği anlamına gelmiyor. Onun yerine yürüyüş, insanların hayal gücünü harekete geçiren, onları başka türlü uyaran bir şey. Böylece onarıcı çözümler yaratıcılık eliyle beraber bulunabiliyor. Yürüyüşün konusu eğer istiyorsanız, karşı tarafla ilişkiniz nasıl yeniden kurulacak düşünmek; başınıza gelmiş olayla ilgili artık ne yapacağınızı bulmak; ya da sadece kim olduğunuzla ilgili olabilir. Diğer yandan, bu yürüyüş fikrinin, biraz da olayların ya da kişilerin hafızalaştırılması ile alakası olduğunu ve toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı kapsamında kalabalık bir yürüyüş yapılması gibi yanının olmadığını da vurgulamak istiyorum. Türkiye’de hafıza konusunda çalışan Hafıza Merkezi de İstanbul’daki bazı semtlerde Karakutu Derneği ile yürüyüşler yaptı. Ancak onarıcı şehir kapsamında yapılacak bir yürüyüşle, hafıza yürüyüşü arasındaki en önemli fark, onarıcılığın failleri de içermesi ve aralarındaki ilişkinin bundan sonra nasıl devam edeceğini birlikte düşünerek bulmaları. Oysa Türkiye’deki hafızalaştırma çabasının arkasında, zaten çeşitli insan hakları ihlallerine sebep olan devletin sorumluluk üstlenmesini sağlamak var. Benim vurgulamaya çalıştığım ise, onarıcı bir yürüyüş için ille de devletin veya siyasi ortamın düzelmesi veya değişmesi gerekmiyor (değişmesi tabii ki katkı sağlar). Daha İyi Bir Adam Nitekim 2017’de ödül üstüne ödül alan Kanada belgeseli A Better Man/Daha İyi Bir Adam, yıllar sürmüş şiddet içeren ilişkisine ilişkindi. Kadın bu süreçte mahkemeye hiç başvurmamıştı ve ilişkileri de uzun zaman önce bitmişti. İkilinin, yıllar sonra bir zamanlar oturdukları evin sokağını, gittikleri okulu ziyaret edip, orada onları hatırlayan insanlarla konuşmalarına baktığınızda, taraflarca yapılan bu tarz bir mekan yürüyüşünün önemi net şekilde anlaşılıyor. Spoiler vermemek adına çok bilgi vermek istemiyorum ama önemli nokta, şiddet uygulayan adamın, eski sevgilisine yaptıklarına karşı sorumluluk almaya hazır olmasıydı. Zaten karşısında onu mahkemeye vermeye çalışan birisi yoktu. Bu anlamda, odağı başka yöne çevirmek gerçekten önemli. Türkiye’de kadına karşı şiddet sorununun yakıcılığına rağmen, sorumluluk alındığında neler olabileceğini gösteren belgesel, aslında onarıcı şehir kavramının başka bir örneğini de sunuyor. Bugün birçok erkeğin, gençken serserilik olarak gördüğü hareketleri yapmayacak olması, buna dair bir sorumluluk almadıklarında o hareketlere maruz kalmış kadınlar için defterin kapandığı anlamına gelmiyor. Sonuç olarak, mağdurlar için hafıza çok önemli ve içinde olduğumuz dijital çağda hatırlamanın bir çok yolu olabilir, örneğin yürüyüş yerine şiddet nedeniyle ölen kadınlar için dijital bir anıt oluşturmuş olan ve onların isimlerini sıralayarak yaşatan Anıt Sayaç gibi. Başka örnekleri de gelecektir. Failler hala sorumluluk üstlenebilir.