Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda parti içi hizipler zımnen iş birliği içerisinde. Peki bunun altında yatan sebep gerçekten ona olan inançları ve sevgileri mi? Esas derdin onu partiden uzaklaştırmak olduğu aşikâr. Kemal Bey umarım mutfağına kadar giren bu art niyeti görür. İYİ Parti’ye gelecek olursak, merkeze doğru yol aldıkları su götürmez bir gerçek. İYİ Parti’nin AKP’leşmesi veya Akşener’in üslup açısından Erdoğanvari bir havaya büründürülmesi partiye ve “abla”ya yapılacak en büyük kötülük. ‘Köyden İndim Şehire’ filmini izlemeyenimiz yoktur herhalde. Himmet, Hayret, Saffet ve Gayret kardeşlerin köylerinde tarlada buldukları define sonrası başlarından geçen olayları anlatır. Birbirlerine tutkun olan, beraber çalışıp, kazanan ve birlikte yiyip içen bu kardeşler paraya, yani güce ulaşınca ilk olarak birbirlerini ekarte etmeye çalışırlar. Hikâyenin nasıl son bulduğu malum. CHP, parti içi demokrasi sınırlarını bir hayli aşan şekilde, çeşitli grupların güç mücadeleleri ile tarihini inşa etmiş bir parti. Hizipçilik parti içi siyasetin adeta olmazsa olmazı. Lakin gerek içeriden aldığım duyumlar gerekse de gözlemlerim, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda hiziplerin zımnen iş birliği içerisinde olduğunu söylüyor. Peki birbirinden hiç hazzetmeyen grupların ortak adayının Kemal Bey olmasının altında yatan sebep gerçekten sadece ona olan inanç ve sevgileri mi? Elbette böyle hissedenler de vardır. Ama esas derdin, kongrelerle, ayak oyunlarıyla yapılamayanı yapmak, yani Kemal Bey’i bir an evvel partiden uzaklaştırmak olduğu aşikâr. Tüm hesaplar buna göre yapılıyor. Öncelikleri cumhurbaşkanı adayının kim olacağından çok CHP’nin başına kimin geçeceği meselesi. Bu yüzden de bazı anket şirketleri aracılığıyla manipülasyonlar yaptırıyorlar veya Kemal Bey’i rasyonel ve realist olmaktan uzaklaştıracak söylemler içerisine giriyorlar. Kılıçdaroğlu umarım evinin mutfağına kadar giren bu art niyeti görür. İYİ Parti’ye gelecek olursak, merkeze doğru yol aldıkları su götürmez bir gerçek. Milliyetçiliği medeni dünya ile yol yürüyecek hale getirebilme potansiyelleri de mevcut. Hatta doğru adımları atarlarsa gelecekte merkez sağın lokomotifi bile olabilirler. Lakin Kürtlerden yüzde sıfır oy alabilen bir merkez sağ partisi olabilir mi? Bu parti, bazı önde gelen isimleri büyük bir iştahla iktidarın stepnesi olma arzularını deklare ederken alabilir mi o yolu? Cevabı kendileri versin. Erdoğan bir günde değil, iktidarda onca yıl geçirdikten sonra “atayan ve atanan”, “ben ve şahsım” olmuşken henüz daha yolun başında, tek başına iktidar olmanın da fersah fersah uzağındayken, benzer bir psikolojiye girmek nasıl izah edilir bilmiyorum. İYİ Parti’nin AKP’leşmesi veya Akşener’in üslup açısından Erdoğanvari bir havaya büründürülmesi partiye ve “abla”ya yapılacak en büyük kötülük. Bazı partilerin oylarını küçümseyerek onlarla göz hizasında konuşmaktan kaçınmak veya dayatmalarla diğer bir partinin iyi niyetini suistimal etmek, geldiğiniz yeri unuttuğunuz anlamına gelir ki, bu da sizleri bir değil ama birkaç günde tepe taklak ediverir. DEVA, GELECEK, SAADET İTTİFAKI RASYONEL DEĞİL DEVA, Gelecek ve Saadet partileri üçlü bir ittifak kurmalı mı? Fitne kazanını kaynatan ve milletin ne istediğini bile bile tersi istikamete direksiyon kırma azmine giren birilerinin olduğunu duyuyoruz. Milletin aleyhine bir ittifakı, sırf kişisel ikbal uğruna gündeme getirmek ve bunun rasyonelmiş gibi reklamını yapmak, megaloman ruh dünyaları gözlerini kör etmiş insanlara mahsus olsa gerek. Çok şükür ki bu girişim şimdilik geri püskürtülmüş durumda. Bu partilerin acilen, seslendikleri seçmen kitlesi AKP tabanı iken ve AKP siyaseten bitmesine rağmen milletin neden hâlâ kitlesel olarak kendilerine teveccüh göstermediği sorusuna kafa yormaları gerekiyor. Neyi eksik yapıyoruz da bir türlü sesimiz duyulmuyor, güven veremiyoruz seçmene diye dertlensinler. Dertlensinler ki birbirlerini tartmayı bırakıp halka karışsınlar. Türkiye’de yüz yıldır tarihi dönemler bitmiyor ama tarihin sonuna da ilk defa bu kadar yakınız. 1923’de kurulan ve 1960’da ikmal edilen rejim yıkıldı. Vesayet milleti taşıyamıyor, dünya ile yol yürüyemiyor. Ülkeyi uçurumun eşiğine getirdiler. Devleti kutsayan siyasi partiler belki de ilk defa devletsiz bir dönem geçiriyor. Yeniden inşaya talip olanlar öncelikle bunun idrakine varmalı. Henüz yolun başında kişisel hırslar “memleket sevdalarının” önüne geçer, kendi içlerinde veraset savaşlarına tutuşurlarsa seksen beş milyon yurttaşın acıları ve sefaleti iktidardan onlara miras kalır ki bunun vebali altında ezilmeyecek tek bir Allah’ın kulu yoktur. Umarım tez zamanda bu karmaşa ortamından çıkılır. Halk, milli-dini duygularını suistimal, acılarını istismar edenlerden ve kamu malı ile sefa sürüp kendilerini sefalete sürükleyenlerden hesap sormak istiyor. Millet iktidarı bir siyasi partiden diğerine değil vesayetin her türlüsünden alıp kendisine devretmek istiyor.