Tüm seçmenlerin sandığa giderek oy kullanmaları gerekiyor. İlk turda 64 milyon seçmenin 55 milyonu oy kullanmış, bunun bir milyonu da geçersiz oy. Yani alınabilecek 10 milyon oy var. Olumsuz olasılıkta zaten ne olacağını aylardır yazıp çiziyoruz. Mücadeleyi bırakmak hiçbir aşamada doğru değil. Hukukta, heyet halinde görev yapan hakimler, tüm aşamalar tamamlandıktan sonra müzakereye çekilirler; burada olay ve hüküm üzerine görüşlerini ifade ederek tartışıp bir sonuca varırlar. Bazen kendi aralarında karar üzerinde uzlaşabilirler, bazen de uzlaşamazlar. Uzlaşamadıkları durumlarda, azınlıkta kalan görüş sahipleri kendi görüşlerini yazarak zapta geçirirler, bir anlamda “ben böyle düşünüyorum, ancak benim savunduğum görüş azınlıkta kaldığı için karar başka türlü çıktı” diyerek görüşlerini tarihe bir not olarak kaydederler. Zamanla heyet görüş değiştirebilir, zaman içerisinde değişen koşullarla heyet içindeki azınlık görüşü çoğunluğa geçebilir, böylelikle hüküm de değişmiş olur. Seçimlerde ilk tur tamamlandı, bir netice ortaya çıktı. Eşit bir yarış olmadığını, özellikle kamu görevini haiz vali, kaymakam, emniyet müdür, jandarma komutanı gibi görevlilerin iktidar partisi lehinde tavır geliştirdikleri, medyada aynı anda 30 kanalda birden iktidar partisi propagandası yapılabildiği, buna karşın muhalefeti desteklediği bilinen gazetecilerin seçim günü de dahil olmak üzere mütemadiyen gözaltına alınarak susturulmaya çalışıldığı, büyük bir seçim bütçesini ve devletin tüm olanaklarını kullanabilen bir iktidara karşın küçük bütçelerle muhalefetin bir kampanya yürüttüğünü, YSK’nın bütünüyle iktidar kontrolünde bir seçim aygıtına dönüşerek hem Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığını hem de bakanları kamu görevlisi saymayarak istifalarının gerekmediğine karar vermesini hep beraber izledik. Netice beklediğimiz gibi çıkmadı. Bunda yukarıda değindiğim iktidar baskısı kadar muhalefetin de hatalarının payı var. Seçim gecesi en çok Anadolu Ajansı’nın gönderdiği ya da göndermediği verileri tartışıldı. Neredeyse yüz yılı doldurmuş, cumhuriyeti kurmakla övünen bir partinin hala doğru düzgün işleyen bir yerel teşkilatının olmaması, yerelden gelen veriler için Anadolu Ajansı’na ihtiyaç duyuyor olması, seçim öncesi yapılan tüm uyarılara karşın hala işlevli bir veri tabanı kullanamıyor oluşu hiç tartışılmadı. Elbette bunlar da konuşulacaktır. Önümüzde bir seçim daha var. İkinci tur seçimde daha basit, kâğıt katlama sanatı gerektirmeyen, ya Erdoğan ya Kılıçdaroğlu biçiminde kullanacak bir oy var. İlk tur hiç yaşanmasaydı da böyle bir seçime girseydik nasıl çalışacaksak öyle çalışmamız gerektiğine inanıyorum. Azaldı, ama hala Kılıçdaroğlu’nun bir şansı var. Siyasette 10 gün uzun bir süre. Neler yaşanacağını bilemiyoruz. Yine olumsuz sonuç çıksa bile, tüm seçmenlerin sandığa giderek oy kullanmaları gerekiyor. İlk turda 64 milyon seçmenin 55 milyonu oy kullanmış, bunun bir milyonu da geçersiz oy. Yani alınabilecek 10 milyon oy var. Olumsuz olasılıkta zaten ne olacağını aylardır yazıp çiziyoruz. Mücadeleyi bırakmak hiçbir aşamada doğru değil. Üstelik yazının başında değindiğim muhalefet şerhimizi not düşmek adına da bu oy kullanılmalı. 55-60 ile seçilen bir Erdoğan ile 51 ile seçilen arasında her zaman bir fark olur. Halkın neredeyse yarısının istemediği ve desteklemediği bir lider, hele bu ekonomik koşullarda hem dilediğince at koşturamaz hem de uzun süre iktidarda kalamaz. İktidara yakın hesaplardan bile “Erdoğan enkaz devralacak” itiraflarının yapıldığı bir atmosferde, gelin 10 gün daha çalışalım, başarırsak harika olur; başaramazsak da muhalefet şerhimizi koyalım. Unutmayalım ki, “bu halk zaten aptal”, “ben gidiyorum kalanlar düşünsün” ya da “depremzedelere yaptığım yardım haram olsun” tarzı yaklaşımların hem hiçbir faydası yok hem de ahlaki, siyasi ve hukuki yönden sorunları var. Bunların yerine duygusal ve fiziksel ataletten çıkıp “yeniden başlıyoruz” demek gerekiyor. Şimdi!