İktidarın iktidar olmak halini korumak için her şeyi yaptığı ortamda, muhalefet içinde karnından konuşmalar dahil liderler ve partiler arasındaki her türlü mesafe sadece seçim kaybettirir. Türkiye’de yaşayan ve ülke koşullarının farkında olan herkes 2023’te yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin öneminin farkında. Bunun sadece bir seçim değil bir gelecek tercihi olduğunun da. İktidarın kazanması yaşanmakta olan düzen değişikliğinin kalıcı hâle gelmesi, muhalefet tarafından kazanılması ise demokrasiye, siyasete dönüş için yeni bir imkânın doğması demek. Bu anlamda seçim, ataerkillik ve milliyetçilikle beslenen otoriter düzenin kurumsallaşması ile yeniden siyaset ve demokrasiye dönüş yolunun açılması arasında. Kuşkusuz siyasi iktidar gelecek on yılları ideolojik ve siyasal olarak tahkim etmek kadar, bugüne kadar elde ettiği siyasi ve ekonomik kazanımları kaybetmemek istiyor. Bunun için her şeyi ama her şeyi yapıyor. Sıkça kullanılan kavramla konuşursak; tüm düğmelere aynı anda basmış durumda. Tabii seçimi kazanmak isteyen sadece iktidar değil. İktidara eklemlenerek elde ettiği ekonomik imtiyaz ve imkanları kaybetmek istemeyen kesimler de seçimi kazanmak için her şeyi yapıyorlar. KARNINDAN KONUŞMA NE ZAMAN BİTECEK? Peki bu gerçek ortadayken yani iktidar, iktidar olma halini korumak için her şeyi yaparken yani tüm düğmelere aynı anda basarken muhalefet ne yapıyor? HDP’nin başını çektiği üçüncü ittifak kendi ideolojik ve siyasi gündemine uygun olarak belirlediği yol haritasında ilerliyor. İktidar bloku Kürt seçmenlerin büyük çoğunluğunun kendilerine oy vermeyeceğini bildiği için, HDP’nin kapatılmasını ve bunun sonucu olarak da HDP seçmeninin sandığa küsmesini bekliyor. Bu sonuç için Öcalan dahil tüm kanalları da kullanıyor. Muhalefetin ana gövdesini oluşturan Altılı Masa ise kendi ajandasını takip ediyor. Ancak bu ajanda toplumun taleplerinin hayli gerisinde. Nitekim Gelecek Partisi ev sahipliğinde 26 Aralık’ta planlanan toplantı, 5 Ocak 2023’e ertelendi. Nedenini bilmiyoruz. Açıkçası bu erteleme bile Altılı Masa’nın iktidar olma hâlini sürdürmek için yaptıklarının açıkçası çok önemsemediğini gösteriyor. Tek başına bu 10 günlük erteleme bile basit biçimde sadece bir 10 günlük ertelemeden çok daha fazla şey ifade ediyor. Çünkü zaman muhalefet için hayli hızlanmış durumda. Bu yüzden Altılı Masa liderlerinin özellikle aday konusunda artık daha net olmasının ve karınlarından konuşmayı bırakmalarının zamanı gelmiştir. Diğer yandan şunu ifade edelim ki, Altılı Masa içinde düşündüklerini, özelikle adaylık konusunda niyetini en açık biçimde ifade eden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Onun dışında başta İyi Parti lideri Meral Akşener olmak üzere diğer liderler öz fikirlerini açıkça söylemek yerine 2., 3. adamlar üzerinden, danışmanları üzerinden resmi görüşlerini açıklıyorlar.
2023’deki seçimi, aday kim olursa olsun tek başına “aday” değil, bu düzenin değişmesini isteyenlerin ortak çabası ve siyasi ortaklığı değiştirecek.
Oysa Altılı Masa’yı anlamlı kılan temel unsur bizatihi farklılıklarının bir araya gelebilmesi, birbiriyle konuşabilmesi, açık diyalog kanalının olması ve daha temelde aralarındaki samimiyettir. Durum bu kadar açıkken, özellikle Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığı konusunda; aday olmaması konusunda konulan şerhler ya da seçilemeyeceği yönde ifade edilen sözler, birbirleriyle bu kadar mesai yapmış liderler olarak birbirlerinin yüzüne söyleyebilmeleri gerekiyor. Bunu yapmak yerine bu düşüncelerin kamuoyunda kimi zaman da siyasi diplomatik nezakete uymayan açıklamalarla dile getirilmesi açıkçası şık değil. SEÇİMİ DEĞİŞİMİ İSTEYENLER KAZANACAK Daha önemlisi şu; 2023’deki seçimi, aday kim olursa olsun tek başına “aday” değil, bu düzenin değişmesini isteyenlerin ortak çabası ve siyasi ortaklığı değiştirecek. Bu gerçeğe rağmen; “şu aday olursa oy vermem”, “seçilemez, o yüzden aday olmasın” türünden itirazların bu aşamada açıkçası teorik olarak ihtimal dahilinde olsa bile ön kabul olarak veri alınması sorunludur. Kaldı ki, Altılı Masa şu anda geçiş süreci yol haritası ile belirleyeceği cumhurbaşkanı adayının yetkilerini, ortak seçim beyannamesi ile de adayın siyasal söylemini büyük ölçüde sınırlıyor. Bir anlamda belirlenecek aday kendisine çizilen sınırları kabul ederek aday olacak. Ama bu aşamada asıl önemli olan yetki ve söylem sınırlaması değil seçimi kazanmak. Evet aday kim olursa olsun, kazanmak. Bunun yolu da sadece Altılı Masa’da değil diğer muhalefet partileri arasında da bu hedef doğrultusunda bir işbirliğini sağlamaktır. İktidarın iktidar olmak halini korumak için her şeyi yaptığı ortamda, muhalefet içinde karnından konuşmalar dahil liderler ve partiler arasındaki her türlü mesafe sadece seçim kaybettirir. Buna ek olarak bir kez daha hatırlatalım ki, aday kim olursa olsun seçimi tek başına aday kazanamayacak. Seçimi o adayla birlikte olan bu düzenin değişmesini isteyenlerin kamusal alanda ortaklaşan siyasi iradesi değiştirecek. O zaman yazıyı şu sorular bitirelim; peki siz/ler seçimi kazanmak istiyor muyuz?