Sahada Kılıçdaroğlu’na yönelik ciddi bir teveccüh vardı ama bu ne yazık ki sandığa yansımadı. Bunun temel nedenlerinden birisi topluma yeterince güven verememiş olması olabilir. Bunu aşma yolunda başta ekonomi olmak üzere önemli bakanlıklar açıklanabilir.
Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi için gün sayıyoruz.
Adaylar seçim kazanmak için peş peşe adımlar atıyor. Erdoğan 14 Mayıs’ta yüzde 5’in üzerinden oy alan Sinan Oğan’ı ikna ederken; Kılıçdaroğlu Ata İttifakı’nın büyük partisi Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın desteğini aldı.
Adayların bu hamleleri, Oğan’a oy veren yüzde 5’in üzerimdeki seçmeni nasıl etkileyeceğini pazar günü göreceğiz.
Seçim sonrası yazdığım ilk yazının başlığı;
“Aynı anda çok şey yapmak” koymuş, liderlerin mutlaka sahada olması gerektiğini ifade etmiş ve yapılabilecekleri şöyle sıralamıştım;
“- Toplumun farklı kesimlerin sosyal, siyasi ve hukuki kazanımları korunması konusunda güçlü ses vermek,
- Topluma üstten değil, içerden bakmak,
- Yankı odalarından çıkılması,
- Siyasi uyum
- Ve özellikle icracı bakanlıkların olduğu bakanlar kurulunu açıklamak
gibi adımlar atabilir. …”
Deprem bölgesindeki seçim sonuçları bize seçmen için en önemli olan unsurun vaat değil, “güven” olduğunu gösteriyor.
***
Kılıçdaroğlu seçimi kazanmak için her şeyi yapıyor ama bir şeyin yapılmasından ısrarla kaçıyor. O da yazıda yer alan önerilerin sonuncusu olan,
“özellikle icracı bakanlıkların olduğu bakanlar kurulunu açıklamak”.
Bunu sadece o yazıda değil seçim sonrasında Sözcü TV’de katıldığım programlarda da bunu ifade ettim.
Bunun neden önemli olduğunu deprem bölgesi seçim sonuçları üzerinden vermek istiyorum.
Deprem bölgesinden Erdoğan, Kılıçdaroğlu’ndan yüksek oranda oy aldı.
Depreme geç müdahale, insanların hala çadırda yaşıyor oluşları, konteynır kentlerin kurulamamış olması gibi olumsuz pek çok koşula rağmen bölgede Erdoğan’a destek Kılıçdaroğlu’nu geçti.
Sadece bu olumsuzluklar değil. Mesela depremzedelerin evlerinin yapılması ve hak sahiplerine verilmesi konusunda iki aday birbirine taban tabana zıt iki öneri sunu seçmene.
Erdoğan evlerin 1 yıl içinde yenileceğini ve ihtiyaç sahiplerine düşük faizli, uzun vadeli olarak satılacağını vaat etti.
Buna karşı Kılıçdaroğlu ise Anayasayı referans vererek, konutları yapmanın devletin görevi olduğunu ve vatandaştan hiç para alınmayacağını söyledi. Yani ücretsiz ev vaat etti.
Ve seçim sonuçları bize seçmenlerin, bedava eve değil borçlanacağı eve oy verdiğini gösterdi.
Peki neden?
Bu örnek bize seçmen için en önemli olan unsurun vaat değil, “güven” olduğunu gösteriyor. Sonuç olarak AKP, 21 yıldır iktidar ve TOKİ deneyimi hali hazırda ortada. Yani seçmen bir anlamda, “Yaparsa Erdoğan yapar”a oy verdi. Bunu sağlayan da hiç kuşkusuz iktidar gücüne olan güven.
Evet sahada Kılıçdaroğlu’na yönelik ciddi bir teveccüh vardı ama bu ne yazık ki sandığa yansımadı. Bunun temel nedenlerinden birisi topluma yeterince güven verememiş olması olabilir.
***
Muhalefetin seçmene veremediği duygu da bu.
Yani güven.
Bu güveni vermenin yollarından birisi, özellikle ülkenin içinde bulunduğu sorun olan ekonomi konusu başta olmak üzere bazı kritik bakanların açıklanması olabilir.
Sadece bazı bakanlar değil, Merkez Bankası, TÜİK gibi önemli kurumların başkanları da açıklanabilir
Bu adımlar, Kılıçdaroğlu’na duyulan güvenin artmasına yol açabilir.
Kılıçdaroğlu ve muhalefetin seçime günler kala topluma vereceği en önemli şeylerden birisi güvendir. Bunu da açıklanacak önemli bakanlar ve bürokratlarla yapabilir Kılıçdaroğlu.
Sanki Kılıçdaroğlu kazandığında savunma sanayisinin kapısına kilit vurulacağı ya da bu iktidar döneminde ülkeye kazandırılan değerlerin reddedileceği mesajı verilmektedir. Bunların “gerçek” olmadığı da açıktır.
***
Seçimden önce yapılan araştırmalarda toplumun yüzde 55’e yakının kimi oy vermeyeceğini biliyorduk. O araştırmalarda “Erdoğan’a oy vermeyeceğim” diyenlerin oranı yüzde 55 civarında idi.
Bu oranla 14 Mayıs’ta yüzde 51’e düştü ve “Adam kazanamadı”
Bu satırları Karaköy İskelesi’nin üst katındaki İstanbul Kitapçısı’nın balkonundan yazıyorum. Karşımda Sarayburnu önünde tıpkı 14 Mayıs öncesinde olduğu gibi dünyanın ilk SİHA gemisi TCG Anadolu gemisi demirlemiş durumda.
Tıpkı 14 Mayıs öncesinde olduğu gibi AKP ilçe örgütleri partililerini gemiye getirip, gezdiriyorlar. Ki bu gemi, seçim öncesinde Karadeniz’den Akdeniz’e pek çok şehirde demirledi ve AK Partililere gemi gezdirildi. Tıpkı bakanlara tahsis edilen TOGG’un il il gezdirilmesi gibi.
Açık biçimde iktidar bu gemiyi, TOGG’u seçim malzemesi yapmaktan beis görmüyor. Sadece gemiyi, TOGG’u değil, savunma sanayinin pek çok unsurunu da.
Erdoğan başta olmak üzere bakanlar, iktidar sözcüleri, parti yöneticileri ve iktidarı destekleyen medyada savunma sanayi adeta AKP varlığı ile özleştirildi.
Sadece bunlar değil nasıl yapıldığı, maliyeti vs’den bağımsız olarak yapılan yolları, hastaneleri, havalimanları AKP’nin büyük “başarıları” olarak kamuoyuna sunulmaktadır.
Verilen mesaj, sanki Kılıçdaroğlu kazandığında bu gemi limana çekilecek ya da savunma sanayisinin kapısına kilit vurulacağıdır. Ya da bu iktidar döneminde ülkeye kazandırılan değerlerin reddedileceği mesajı verilmektedir.
Bunların “gerçek” olmadığı da açıktır.
Bu yüzden her şeye rağmen Kılıçdaroğlu da, muhalefet liderleri de sahada savunma sanayi başta olmak üzere ülkeye katkı sunan tüm kazanımların korunacağı, geliştirileceği güçlü biçimde seslendirilmelidir.
Kılıçdaroğlu ve muhalefetin topluma vermesi gereken şey; güven. Bunu da ne söylendiği kadar, bunların nasıl ve kimlerle yapılacağı yani ilgili bakanlar da ilan edilerek kamuoyuna açıklanması kazanma yolunda önemli adım olacaktır.