Bizi edilgen nesnelere dönüştürmek isteyenlerin karşısında her daim gerçek bir özne olarak kalmak zorundayız. Moda elbette güzeldir. Sınırlarını biz çizdiğimiz ve kendimiz olmayı unutmadığımız sürece… Yaşadığımız çağın en büyük özelliklerinden birisi, gördüğümüz ve inandığımız gerçekliklerin arkasında başka hatta bambaşka olgular ve nedenler barınıyor olmasıdır. Biz bir kavramı tek başına ele alıp onun üzerine genel tanımlamalar yapmaya çalışırken, aslında gerçekliği büyük ölçüde kaçırıyoruz demektir. Çünkü gerçeklik belirli kalıplara, daraltmalara sığamayacak kadar ucu açık ve algı operasyonlarına maruz kalacak kadar manipülatiftir. İnsanların günlük yaşamlarında yaptıkları en basit şeyler bile, bu gerçek ve gerçek dışılık arasında yaşanmaktadır. Günlük yaşantımızda her gün duymak ve çoğu zaman uygulamak zorunda kaldığımız ‘’moda’’ kavramı da bunlardan biridir. Moda olarak bildiğimiz, kendimizce tanımladığımız bu kavram aslında nedir? Onu hayatımızın içine, tüm seçimlerimizin merkezine yerleştiren sebep nedir? Moda kavramı, birçok disiplin içinde ele alınan, bir çok araştırmaya konu olan bir kavramdır. Her disiplin kendi içinde ‘’moda’’nın ne olduğunu ne olmadığını, nasıl ortaya çıktığını, insanların hayatlarına nasıl etki ettiğini tartışmış ve kavram üzerinde farklı tanımlamalar yapmışlardır. Kelime anlamı olarak Latince ‘’modus’’ kelimesinden türeyen ve ‘’sınırlanamayan’’ anlamında ifade edilen moda, etkilerini hayatın birçok alanında göstermektedir. Sproles, modayı ‘’belirli bir zaman ve durum için tüketici tarafından uyarlanmış, geçici döngüsel fenomenlerdir’’ olarak tanımlamıştır. Ayrıca giyimi modanın klasik ürünü olarak belirtmekle birlikte, tüketicilerin otomobilden eve, yemekten müziğe, estetik seçimleriyle ilgili olduğunu da ifade etmektedir. Günümüzde moda olarak düşündüğümüz ilk alan giyim modası olsa da moda hayatın her alanında kendine yer bulmuştur. Kullandığımız telefon ve saatlerden, gittiğimiz restoran ve kafelere kadar her şey modanın belirlediği şekilde tercihlerimizi yönetmektedir. Kawamura’ya göre ‘’moda somut bir nesne değil, soyut sembolik bir üründür’’. Sadece ne giydiğimizi değil, nereye gittiğimizi ne yaptığımızı ne söylediğimizi ve hatta ne düşündüğümüzü etkileyen bir durumdur bu. Moda kendi içinde yeni kavramlar ve algılar oluşturmuştur. Bugün, ‘’çok trend’’, ‘’modaya uygun’’, ‘’stil sahibi’’ gibi ifadelerle birbirimize yaptığımız yakıştırmalar bu algının sonuçlarıdır. İnsanlar giyinmeye doğanın olumsuz etkilerinden korunmak için gereksinim duyup ilk kıyafetlerini ortaya çıkararak başlamışlardır. Yerleşik hayata geçilmesi ve tarımın başlaması ile birlikte pamuk ve keten yetiştirilmiş ve kumaşın ham maddesi ortaya çıkmıştır. Sonrasında dokuma becerileri geliştirilerek kumaşlar elde edilmiştir. Bu sayede bireyler üzerlerine giyecekleri kıyafetleri tasarlamaya ve kullanmaya başlamışlardır. En başta temel bir gereksinim olarak ortaya çıkan giyinme, zamanla insanların kimliklerini dışa vurma, daha iyi giyinme ve daha güzel görünme arzusu ile birlikte temel bir ihtiyaç olmanın ötesine geçmiştir. İnsanların dikkat çekmek ve farklı olmak istekleri kıyafet tercihlerini belirlerken, kıyafet, toplumda bireyin konumunu belirleyen bir statü unsuru hâline gelmiş, sınıf ayırt edici gösterge olarak görülmüştür. Sanayi devrimi sonrasında yaşanan teknolojik gelişmeler ve 20. yüzyılda küreselleşmenin etkileriyle bir tüketim çağı başlamış ve moda kavramı bu çağın en güçlü araçlarından biri hâline gelmiştir. Artık hızlı üreten, hızlı tüketen ve ne tüketeceğine önceden karar verilen bir zamanın ‘‘talihli’’ bireyleri olarak, hiçbir şey sadece kişilerin tercihine bırakılamazdı. Tercihlerimizi etkileyen, tüketimde süreklilik gerektiren, aynı zamanda bize kendimizi iyi hissettiren bir olgu olarak moda, bu sürece en iyi hizmet eden kavram olarak yerini almıştır. Moda bir pazarlama tekniği olarak görülmüş, bu nedenle insanların tüketim kararlarının önemli bir bölümünü oluşturan büyük bir endüstriye dönüşmüştür. İnternetin ortaya çıkmasıyla e- ticaret ve e- pazarlama teknikleri gelişmiş ve sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle moda sektörünün yönü de daha çok bu mecralara kaymıştır. Tasarımcı ve stilistlerin geliştirmeye çalıştığı trendler önceleri sadece onların ünlü müşterileri sayesinde yayılmaktayken günümüzde sosyal medya “influencerlarının” etkileriyle daha geniş kitlelere ulaşmaktadır. Bireyler, sosyal medyada takip ettiği, hayranı olduğu ünlü yüzlerin kullandığı, tavsiye ettiği ürünleri büyük bir gerçekliğin peşinden gider gibi izlemekte ve satın almaktadır. Peki moda olanı belirleyen ve onu kabul etmemizi sağlayan şey gerçekte nedir? Bireyler modayı takip ederek, moda olarak öne sürülen ürünleri tercih ederek aslında ne yapmak istemektedir? Modayı etkileyen başlıca faktörler nelerdir?
Moda, özgürlüğümüzü haykırdığımız eğlence dolu bir dünyadır. İstediğimiz her şeyi o dünyaya dahil edebilir, kişiliğimizin çeşitli argümanlarıyla o dünyayı süsleyebiliriz. Moda bir iletişim biçimidir.
Moda kavramının içinde ayrı ayrı incelenmesi gereken çok farklı dinamikler vardır. Sosyolojik, psikolojik, ekonomik, politik, kültürel etmenler geçmişten günümüze kadar modayı etkilemiş ve gidişatını değiştirmiştir. Daha önce değindiğimiz gibi giyinmek, sınıflar arası ayrımın göstergesi olarak kullanılmaya başlanmış, bireylerin kendini gerçekleştirmek ve olmak istedikleri gruba ait olduklarını hissettirmek gibi duygularla gelişmiştir. Moda olarak satın aldığımız her şey aslında bizim duygularımızdır. Hissetmek istediğimiz, ulaşmak istediğimiz arzularımızdır. Toplum tarafından kabul görme ve onaylanma ihtiyacımızdır. Satın aldığımız ürünleri, somut bir ihtiyaç olarak algılamamızı sağlayan bu gerçek dışılığın aslında sadece duygularımıza hizmet ettiğini görmek bizi hem bilinçli hem de daha mutlu bireylere dönüştürebilir. Moda ruhumuzu yansıtmanın en güzel yöntemlerinden biridir, yeter ki tercihlerimizin gerçekten bize ait olduklarını keşfetmiş olalım. Satın aldığımız, kullandığımız ürünler, eşyalar ya da kıyafetler sadece moda ya da trend olduğu için değil, bize ait nedenler barındırdığı için tercih edilmelidir. Moda, özgürlüğümüzü haykırdığımız eğlence dolu bir dünyadır. İstediğimiz her şeyi o dünyaya dahil edebilir, kişiliğimizin çeşitli argümanlarıyla o dünyayı süsleyebiliriz. Moda bir iletişim biçimidir. Kişiliğiniz, renkleriniz, kültürünüz, inancınız, değerleriniz, hayalleriniz ve aklınıza gelebilecek daha bir sürü şey moda sayesinde ifade edilebilir. Dokunduğunuz her yere kendi renginizi katabilir, kendi ruhunuzu yansıtabilirsiniz. Bir başkasının tercih ettiği, trend kabul ettiği bir şey sizin modanız olmamalı. Moda, size sunulan seçenekler arasında, kendi kişiliğinizi ortaya koyabileceğiniz seçimlerdir ve sadece size ait olandır. Her şeyin gerçekliğinin sorgulandığı şu zamanda belki de tek gerçeğin sadece düşünmek ve keşfetmek olduğunu idrak edip, bize dayatılan her türlü gerçek dışılığın farkında olmanın, en büyük özgürlük olduğunu düşünüyorum. Sadece fark etmek. Dünya ve içindekiler, sınırlarını yalnızca bizim belirlediğimiz bir alandan ibaret. O alanın içine biz istemesek de dahil olanlar, olmaya çalışanlar elbette olacaktır. Ama yine de o dünya bizim dünyamız. Bizi edilgen nesnelere dönüştürmek isteyenlerin karşısında her daim gerçek bir özne olarak kalmak zorundayız. Moda elbette güzeldir. Sınırlarını biz çizdiğimiz ve kendimiz olmayı unutmadığımız sürece…