Geçtiğimiz pazartesi günü 7 Haziran 2015 seçimlerinin yıldönümüydü. Yaklaşık 6 sene önce yapılan genel seçimde, oyları 10 puana yakın düşen AKP iktidara geldiği 2002’den beri ilk defa Meclis çoğunluğunu kaybetti. Bir taraftan MHP’nin oyunu arttırması, öte yandan HDP’nin yüzde 10 barajını aşması sonucu parlamentoda temsil edilen üç muhalefet partisinin vekil sayısı ilk defa iktidar partisini geçti. Fakat, Haziran 2015 seçiminin muhalefet çevrelerinde yarattığı sevinç havası muhalefet partilerinin AKP’yi dışarıda bırakan bir hükümet kuramamaları nedeniyle  kayboldu. Yenilgi havasından hızla sıyrılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasal yetkilerini aşan müdahaleleri sonucu AKP-CHP ve AKP-MHP arasındaki koalisyon görüşmeleri başarısız oldu ve Kasım ayında yeniden seçime gidildi.  Terör saldırılarının ve güvenlikçi politikaların gölgesinde gidilen bu tekrar seçiminde AKP’nin Meclis çoğunluğunu tekrar kazanması, Türkiye’de demokratik rejimin tam anlamıyla çökmesine yol açtı. Bugün artık Türkiye’de Haziran 2015 döneminden çok farklı bir siyasi tablo var. AKP-MHP ittifakının oylarıyla yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sultanistik bir yönetim tarzının ortaya çıkmasına yol açtı. Öte yandan, Türkiye’de yaşanan otoriterleşme sürecinden bazı dersler çıkaran muhalefet partileri birlikte hareket etmeye başladılar. Örneğin, Devlet Bahçeli’nin Erdoğan ile anlaşmasına tepki gösteren MHP içindeki muhalefet gruplar, Meral Akşener liderliğinde partiden ayrılarak İyi Parti’yi kurdu. AKP-MHP bloğu karşısında ayakta kalabilmek için CHP de bu dönemde merkeze yanaşarak, İyiP, Demokrat Parti ve Saadet Partisi gibi siyasetin sağında olup Erdoğan’a destek vermeyen partilerle Millet İttifakı kapsamında beraber hareket etmeye başladı. Bu işbirliği sayesinde muhalefet partileri seçmen nezdinde etkinliklerini arttırdılar. Örneğin,  2017 referandumunda şaibeli mühürsüz oy kararına rağmen büyükşehirlerde “hayır” oyu önde çıktı. Muhalefetin şu ana kadarki en büyük başarısıysa 2019 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Mersin, Antalya, Adana ve Hatay gibi büyükşehirlerde Millet İttifakının desteklediği CHP’li adayların belediye başkanlıklarını kazanması oldu. Ortak Aday Tartışmaları Fakat geçtiğimiz hafta İyiP Genel Başkanı Meral Akşener’in  Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP’ye ayrı bir aday çıkarmasını öneren açıklaması muhalefet bloğunda geniş tabanlı bir uzlaşmanın önünde hâlâ bazı engeller olduğunu gösterdi. Bu noktada iki soru önem kazanıyor. Meral Akşener bu açıklamayı neden yaptı ve önerisinde haklı mı? İlk sorunun cevabının sadece İyi Parti tabanının milliyetçi hassasiyetleriyle açıklanamayacağını düşünmüyorum. İyi Parti haklı olarak HDP’nin tek başına aday çıkarmaması durumunda iktidarın kendilerini PKK ile aynı çizgide göstermesinden çekiniyor. Fakat, Cumhur İttifakı İyi Parti’ye karşı bu suçlamayı zaten sıklıkla gündeme getiriyor ve artık seçmenler nezdinde yeni bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Nitekim, 2019 yerel seçimlerinde HDP’nin aday çıkarmadığı birçok büyükşehirde belediye başkanlıklarını iktidarın bu tarz iddialarına rağmen CHP’li adaylarının kazanması  bunun güzel bir göstergesi oldu.  Öte yandan, HDP ilk turda ayrı bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarsa bile, seçimlerin ikinci tura kalması durumunda iktidar çevreleri aynı iddiayı gündeme getirerek muhalefet bloğunu bölmeye çalışacaklardır. Dolayısıyla, Millet İttifakının artık bu tarz eleştirilere hazırlıklı olması gerekiyor. Ortak aday tartışmalarında Akşener’in HDP’yi süreç dışında bırakmak istemesinde başka siyasi hesapların da yattığını düşünüyorum. Öncelikle, HDP’nin ayrı aday çıkarması durumunda Millet İttifakının ortak aday belirleme sürecinde İyiP’nin pazarlık şansı artacaktır. Meral Akşener pandeminin son döneminde ağırlık verdiği yurt gezileri ve iktidara yönelttiği sert eleştiriler sayesinde çok başarılı bir performans sergiliyor. Gezilerinde kullandığı ılımlı dili, iktisadi konulara ağırlık vermesi ve ekonomik krize yönelik somut önerileri sayesinde İyi Parti sağ seçmenler nezdinde desteğini arttırıyor. Dolayısıyla, İyi Parti’nin stratejisinin HDP ile arasına ciddi bir mesafe koyarak mümkün olduğunca MHP seçmenlerini yanına çekerken, artan pazarlık gücünü kullanarak Millet İttifakının ortak adayı için kendisinin işaret edeceği bir ismi seçtirmek olduğunu düşünüyorum. Geniş Tabanlı Muhalefetin Önemi Türkiye gibi iktidarın kamu kaynaklarını seçim kazanmak için partizan şekilde kullandığı ve bürokrasiyi güdümüne aldığı seçimli otoriter rejimlerde iktidarı değiştirmenin yolu muhalefet partilerinin ortak hareket etmesinden geçiyor. İktidarın medyayı ve bürokrasiyi kontrol ettiği bir ortamda, ancak geniş tabanlı ve ortak bir aday etrafında buluşan muhalefet bloğu seçimleri kazanabileceği ve ülkeyi yönetebileceği hakkında seçmenlere güven ve umut verir. Millet İttifakı önümüzdeki seçimlerde sadece yeni bir Cumhurbaşkanı seçtirmek değil, aynı zamanda yeni bir siyasi rejim inşa etmek istiyor. Böylesine kapsamlı siyasi değişiklikleri başarmak ancak muhalefetin geniş tabanlı bir uzlaşı gerçekleştirmesiyle mümkündür.  Haziran 2015 seçimleri sonrasında yaşananlar muhalefetin ortak bir program etrafında uzlaşamadığı  bir durumda seçimleri kazandığında bile aslında kaybedeceğini gösterdi. Millet İttifakının HDP’ye yönelik tavrı seçim sonuçlarının ötesinde, toplumsal barışı tesis etmek açısından da büyük önem kazanıyor. Haziran 2015 seçimlerinden beri HDP, Erdoğan iktidarı tarafından kriminalize ediliyor. İktidarın Kürt siyasi hareketine yönelik yürüttüğü güvenlikçi politikalar nedeniyle HDP’nin örgüt kapasitesi büyük darbe aldı.  Haziran 2015’te Meclise giren HDP’li vekillerin çoğu ve o dönemki eşbaşkanlar hapse girdi. Ayrıca, 2019 yerel seçimlerinde HDP’nin kazandığı belediyelerin neredeyse tamamına kayyum atanarak seçmen iradesi gasp edildi. Şimdi de HDP Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu gelişmeler karşısında Millet İttifakının HDP’nin meşru bir parti olduğunu savunmaya yönelik çekingen tavrı iktidarın güvenlikçi politikalarının tartışılmaya açılmasını zorlaştırdı. HDP’ye yönelik kapatma davasının yeniden gündeme geldiği şu dönemde, CHP ve İyiP’nin tavrı değişmezse Millet İttifakı seçim kazanmakta ve toplumsal barışı sağlamakta çok zorlanacaktır. CHP ve İyiP liderlerinin özverisi ve sabrı sayesinde Millet İttifakı iktidarın tüm saldırılarına rağmen varlığını sürdürdü. Kılıçdaroğlu ve Akşener ile özdeşleşen merkez siyaseti her iki partinin uç kanatlarından tepkiyle karşılanmasına rağmen seçmen nezdinde başarı kazandı ve iki liderin prestijini de fazlasıyla arttırdı. Örneğin, ittifak içinde attığı adımlar sayesinde adı bir dönem seçim yenilgileriyle anılan Kılıçdaroğlu 2019 yerel seçimindeki başarının mimarı olarak ortaya çıktı. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyu Muharrem İnce’nin ve hatta parlamento seçimlerinde İyi Parti’nin aldığın oyun gerisine düşen Akşener, bugün siyasi kariyerinin zirvesinde ve adı Cumhurbaşkanlığı adayları arasında geçiyor. HDP seçmenin yeterli desteği olmadan gidilen seçimde muhalefetin adayının sandıkta başarı şansı daha düşük olacak ve  Cumhur İttifakının kampanya döneminde ülkede Türk-Kürt ayrımı üzerinden yaratacağı kutuplaşmaya zemin sağlayacak. Bu tehlikeyi önlemek için Millet İttifakına büyük rol düşüyor. Türkiye’nin acilen ihtiyaç duyduğu iktidar değişikliği için Millet İttifakının bu son psikolojik bariyeri aşabilmesi lazım.