Malezya’da muhalefet koalisyonu, 60 yıllık iktidarı alt etmeyi başardı. Fakat iki yıl gibi kısa bir sürede dağıldı. Türkiye’de önümüzdeki seçimleri muhalefetin kazanma ihtimalinin yüksek olduğu düşünüldüğünde, Malezya örneği aslında Millet İttifakı'na önemli ipuçları veriyor. Kerem Kılıçdaroğlu Bundan yaklaşık üç yıl önce Malezya siyasetinde önemli bir kırılma yaşandı ve toplumda muhalefeti oluşturan Umut Koalisyonu (Pakatan Harapan) ülkenin kuruluşundan (1957) 2018’e kadar hükümette bulunan Birleşik Malay Millî Örgütü’nü (BMMÖ) ve kurmuş olduğu koalisyonu (Milliyetçi Cephe, MC) genel seçimlerde alt ederek hükümet kurmayı başardı. Fazla detaya girmeden açıklamak gerekirse, MC ve koalisyonun büyük ortağı BMMÖ, uzun yıllar toplumda oluşan varlıklı Çin kökenlilerle çoğunluğu oluşturan fakir Malay nüfusunu dengelemek (ve siyasi desteğini alabilmek) adına çeşitli imtiyazlar tanıyarak iktidarda kalmayı başardı. Dile kolay, kabaca 60 yıllık süreçte devlet kurumlarında ve bürokraside hâkimiyet kurarak patronaj ilişkilerini sağlamlaştırdı. Tabii bunu gerçekleştirirken dönemin Başbakanları zaman zaman demokrasiyi sadece seçimlere indirgeyerek yarı-otoriter bir yönetim uyguladı. İşin bu boyutunu tartışmak gibi bir niyetim yok. Fakat zaman içerisinde muhalefet önceki hükümet tarafından pek çok kez farklı şekillerde bastırılmasına rağmen (muhalif liderlerin hapse atılması, seçimlerdeki adaletsiz uygulamalar ve düşünce özgürlüğü kısıtlamaları gibi) zamanla toplumun daha fazla ve farklı kesimlerinden destek bulmaya başladı. Hikâyenin buraya kadarki kısmı Türkiye’yle benzerlikler taşımakla birlikte muhalefetin kazandığı 2018 seçimleri ve sonrası geleceğe dair önemli ipuçları veriyor. Tekrar MC’ye dönecek olursak, aslında 2000’lerin ortalarından itibaren aksamaya başlayan MC, 2018 seçimlerine kadar devlet kaynakları ve seçim hileleri yardımıyla hükümette kalmayı başarmıştı. Fakat 2018 seçimlerinde mevcut olanaklar da MC’ye yetmedi ve muhalefet ilk kez seçimleri kazanmayı başardı. Tabii bu zaferin arkasında uzun yıllar Başbakanlık görevi yapmış ve zamanında aynı muhalefeti anti demokratik bir şekilde ezen Mahathir Muhammed’in bu sefer BMMÖ’den ayrılarak muhalefeti organize etme başarısı olduğunu belirtmek gerek. Bununla birlikte toplumun farklı kesimlerini temsil eden muhalefet partilerinin seçimlerde kitleleri başlıca etnik ve dini farklılıklara rağmen uyumlu bir şekilde organize ettiğini de not etmekte fayda var. Fakat bu başarıya rağmen yeni hükümet yönetimde kalamadı ve iki yıl gibi kısa bir sürede dağıldı. Yeni hükümet neden başarısız oldu? İlk olarak 2015 yılında kurulan Umut Koalisyonu, merkez soldan İslamcılığa farklı ideolojilerin yer aldığı dört partiden oluşuyordu. Eski Başbakan Mahathir Muhammed’in 2016’da partisi BMMÖ’den ayrılarak yeni parti kurması ve koalisyona katılmasıyla 2018 seçimlerinde Umut Koalisyonu meclisteki 222 sandalyeden 113’ünü kazanarak yeni bir hükümet kurmayı başardı. Aslında koalisyonun öncelikli amacı dönemin hükümetini seçimlerde devirmekti ve bunda da başarılı olundu. Fakat iş yönetime geldiğinde aynı başarı sağlanamadı. Başarısızlığın sebepleri incelendiğinde içsel ve dışsal olmak üzere iki temel faktörün olduğu görülüyor. Öncelikle içsel faktörler göz önünde bulundurulduğunda koalisyonun seçim zaferi sonrası vaatleri yerine getirmede büyük sorunu yaşadığı ortaya çıkıyor. Seçimler öncesi açıklanan asgari ücrette yüzde 50 artış, idam cezasının kaldırılması, vergilerin azaltılması ve sağlık harcamalarının arttırılması gibi bazı önemli vaatlerin yerine getirilememesi (örneğin asgari ücrette sadece yüzde 5 artış yapıldı ve idam cezası kamuoyu tepkisinden dolayı kaldırılamadı), seçmenlerde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Buna ek olarak koalisyon ortakları, önceki hükümeti kamu kaynaklarını patronaj ilişkilerini güçlendirmek için kullandığı gerekçesiyle eleştirirken, aynı yöntemin devam ettirilmesi ve çok eleştirilen yolsuzluk konusunda adım atılmaması kamuoyu tepkisine sebep oldu.  İkincisi koalisyon ortakları arasındaki uyumsuzluk yasa yapım sürecinin sekteye uğramasına sebep oldu. İdeolojik olarak yaşanan tutarsızlıklar koalisyona güvenin kısa bir zaman içinde azalmasına sebep oldu. Örneğin Başbakan Mahathir Muhammed’in partisinin koalisyon içindeki en muhafazakâr parti olması, vekillerinin koalisyonun liberal demokrasi yaklaşımına ısrarla karşı çıkması ve koalisyon içinde İslami Malay muhafazakârlığı-azınlıklar dengesinin muhafazakârlık lehine kayması kafa karışıklıklarının artmasına (ve önceki hükümetten pek de farklı olmamasına) sebep oldu. İdeolojik tutarsızlıklar koalisyona güveni kısa bir zaman içinde azalttı. Eski iktidar, muhalif partilerden biriyle ortak hareket ederek koalisyonu çözmeyi amaçladı ve başarılı oldu. Önceki hükümete yakın devlet personeli zamanla yenilik ve reformlara direniş gösterdi. Yaşanılan uyumsuzluklarla paralel olarak azalan güven ve buna ek olarak dışsal faktörler de koalisyonun parçalanmasına sebep oldu. BMMÖ’nün meclisteki bir diğer muhalif Malezya İslam Partisi’yle ortak hareket ederek Umut Koalisyonu çözmeyi amaçladı (ve başarılı da oldu). Hükümetin Çin kökenli (gayrimüslimlerin) vatandaşların devlet kademelerinde önemli görevlere atanması bahanesiyle nüfusun çoğunluğunu oluşturan Malay nüfusun dışlandığını iddia ederek koalisyon içindeki merkez sol, Demokratik Hareket Partisi’ni suçlaması toplumda karşılık buldu. Muhafazakâr kitleleri örgütlemesi hem protestoların artmasına hem de ülkede muhafazakâr-İslam sentezinin muhalefet lehine güçlenmesini sağladı. Bir diğer önemli unsur da yasa yapım sürecinde bürokrasi ve devlet kurumlarından hükümete karşı yapılan direnişti. Kabaca 60 yıllık iktidarın ilk kez el değiştirdiği düşünülürse, devletin önemli kademelerinde görev yapan personelin önceki hükümete yakın olduğunu düşünmek pek de şaşırtıcı olmaz. Bu bakımdan ilk etapta ciddi bir tepki gösterilmese de hükümete güven azaldıkça devlet kurumlarında yenilik ve reformlara yönelik direniş artış göstermiştir. Örnek olarak hükümetin insan haklarına yönelik vaadi, ‘Bağımsız Polis Şikâyet Komisyonu’ polisin öneriye karşı sert tepki vermesine neden olmuştu. Sonuç olarak… Malezya’da Umut Koalisyonu güzel başlamışken seçimler sonrası koalisyonun uyumsuzluğu ve kritik konulardaki fikir ayrılıkları çözülmeyle sonuçlandı. Malezya’daki durum Türkiye’yle bazı benzerlikler taşımakla birlikte yeni kurulan hükümetin seçimlerden iki yıl sonra düşmesi Türkiye’de aynı durumun olacağı anlamına gelmiyor. Türkiye’de önümüzdeki seçimleri muhalefetin kazanma ihtimalinin yüksek olduğu düşünüldüğünde, Malezya örneği aslında Türkiye’de muhalefete ve özellikle Millet İttifakı’na önemli ipuçları veriyor. Türkiye’de toplum ve medya ağırlıklı olarak cumhurbaşkanı adayını tartışırken aslında önemli konular gözden kaçıyor. Mesela yeni sistemde anayasa değişikliği meclisin üçte ikisinin desteği gerekiyor. Bu da önümüzdeki seçimlerde muhalefetin mecliste önemli sayıda sandalye kazanmasını gerektiriyor. Bir diğer konu da olası bir koalisyonda ortakların uyumu ve parlamenter sisteme geçişte ortak hareket edilmesi. Güçlendirilmiş parlamenter sistemin, muhalefet partilerinin asgari müştereği olduğu kabul edilirse, bu paydanın çerçevesinin her kesimi tatmin edecek bir şekilde çizilmesi gerekiyor. Kısacası hükümet programının içeriği, geçiş süreci, partiler arası uyum gibi mühim konularda anlaşma sağlanması olası bir koalisyon hükümetinin Türkiye’yi rayına oturtması adına hayati önem taşıyor.