İktidarın ve ekonomi yönetiminin seçimler için zaman kazanmak amacıyla Türkiye’ye zaman ve kaynak kaybettirdiği çok açıktır. Asıl sorunların üzerine eğilerek enflasyonu çözmekten uzak bu düzenleme ve uygulamalar tıpkı bir makarna ev gibi ilk fırtınada dağılıp gidecektir. El işi ve resim dersleri ortaokulda en hoşuma giden derslerden biriydi. El becerilerini ve yaratıcılığı arttırmak, hayal kurmak, kendi kendinle kalarak sakin bir ortamda çalışmak için ideal bir ortam sunuyordu. Okul binasından ayrı bir baraka içinde uzun iki tane masanın olduğu, barakanın en sonunda da öğrencilerin yaptıkları eserlerden en güzellerinin seçilerek sergilendiği bir ortamı bugün bile tüm netliğiyle hatırlıyorum. Emek sarf ederek Kadıköy nalbur çarşısından tek tek malzemeleri almak, sonrasında zaman ayırıp nasıl bir şey yapmak istediğin konusunda kafa yormak, en sonunda da tasarladığın şeye vücut buldurmak için yoğun çaba harcamak zorundaydın. İnce kontraplaklardan kıl testereleriyle işleyerek yaptığım çerçeveler, alçıdan yaptığım heykelleri daha dün gibi hatırlıyorum. İçlerinde bir tanesi var ki bugün Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun yıl başından bugüne yaptığı düzenlemelere çok benziyor. Ne demek istediğimi başlığa bakarak anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Başlığa Kumdan Kale’de diyebilirdim ama israf ve boşa zaman harcamayı makarna kullanarak vurgulamak istedim. Kum hemen hemen birçok sahilde bulunan bir madde. Makarnadan ev yapmak için yapmayı tasarladığınız desende makarnaya, kartona ve yapıştırıcıya ihtiyaç duyarsınız. Makarnaları bu kartona yapıştırır sonra kartonları keserek ve birleştirerek ev yapımını tamamlarsınız. Hatta sonrasında eve ek yapmak istediğinizde bunu ek karton ve makarnalarla desteklersiniz. Bir şey itiraf etmem gerekli, makarnadan ev çalışmasını o günlerde hiç sevmemiştim. Sanırım o günlerden kalan bir duygu bu, TCMB ve BDDK’nın Aralık 2021’den beri yaptıkları düzenlemeleri de bu makarna evlere benzetiyorum. Gelin kısaca neler yapıldığını hatırlamaya çalışalım. 2021 Aralık ayına gelirken TCMB, Eylül 2021’de başladığı, bakan Nebati’nin de önemsizleştirildiğini duyurduğu para politikası faizini %19 enflasyona karşı %19 faiz düzeyinden hızla aşağı çekerek %14 düzeyine getirdiğinde, kur kontrol edilemez bir noktaya geldi. Eylül 2021’de 8.5 civarındaki kur 20 Aralık 2021 tarihinde 18.25’leri gördüğünde alel acele alınan, hiçbir plan ve programı olmayan bir uygulama ile kur artışlarına karşı mevduatlara güvence verileceği akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı tarafından açıklanarak gece saatlerinde duyuruldu. O saatlerde banka platformlarından yüklü miktarda işlem yapılması mümkün değilken bakan Nebati tarafından vatandaşların yüklü döviz sattığı ve kuru düşürdükleri yönünde açıklama geldi. Bu manipülasyonun ilk bacağıydı. İddia odur ki bu saatlerde kamu bankalarının satışları, ertesi gün açılan Borsa İstanbul VİOP vadeli işlemler piyasasında yapılan teminat değişiklikleri ile bazı kurumların da bu operasyona girmesi kurun ilk etapta düşmesini ve TL’nin önemli bir değer kazanışının yolunu açtı. Makarnadan evin ilk parçası yapılmıştı. Ama havadaki bulutlar yağacak yağmurun ilk habercisi olarak makarnadan ev için iyi haber vermiyordu. Dış ticaret açığının rekorlar kırmaya başladığı, yani havanın bulutlanmaya başladığı bu dönemde atılan bu adım aslında 85 milyonu koruması beklenen ev için çok da pozitif haberler vermiyordu. Şeffaflıktan uzaklaşmanın dayanılmaz hafifliği ile net hata noksan kalemi bulutların dağılması için fena bir ortam sağlamamıştı. Fakat faiz konusunda ideolojik olarak ulaşılmaya çalışılan yere hâlâ uzak bir noktada bulunmak iktidarı rahatsız ediyordu. Faizlerin indirilmesi ise hem bankalara hem de şirketlere enflasyonun rekorlar kırdığı ortamda büyük fırsatlar yaratıyordu. Kredi artışının hem cari denge hem de enflasyona tehdit oluşturması ve kredi artışlarının dövize yönelme riski de önlem alınmasını gerektiren bir durumdu yani makarnadan eve başka parçalar eklenmesi mecburiyetini getiriyordu. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla… Vatandaşın enflasyondan korunma amacıyla portföy tercihlerini dövizden yana kullanması, iş dünyasının üretimini devam ettirmek amacıyla hammadde, yarı mamul ve sermaye malı ithalatında kur risklerini bertaraf etmesi için döviz tutmasının ekonomi yönetimini rahatsız etmeye devam ettiği, kur korumalı mevduatın o dönemlerde yeterli ilgiliyi görmemesi, problemi bankalar üzerinden çözüme kavuşturmaya yöneltti. Kısaca bankalar size söylüyorum müşterileriniz anlasın noktasına geldik. Bunun üzerine haftasonu bile dinlemeden ardı arkasına düzenlemeler gelmeye başladı.
  1. Düzenlemelerin ilki TCMB’nin arka kapıdan satabilmesi için döviz rezervini artırabileceği bir kaynak bulunması ile başladı. Bunun için, 1990’lı yıllarda yapılan bir uygulamaya geri dönülerek mal ve hizmet ihracat eden şirketlerin gelirlerinin %25’nin TCMB’ye zorunlu satışı ile ilgili bir düzenlemeye yıllar sonra geri dönüldü. Devredilen miktarın arka kapı satışları için yeterli olmayacağı anlaşılınca Nisan ortasında bu oran %40’a revize edilerek kapsama turizm gelirleri de dahil edildi.
  2. Reeskont kredisi kullanacak olan şirketlerin ihracat bedelinin %40’nı TCMB’ye devretmelerinin üzerine %30’unu da bu krediye aracılık eden bankaya satması ve üzerine de bir ay boyunca döviz almayacağına ilişkin bir taahhütname imzalanması ile ilgili düzenleme de çok gecikmeden yapılarak rezervlerin artırılması için imdada yetişmesine çalışıldı.
  3. Döviz cinsi mevduat tutulmasının, ekonomi yönetimi nezdinde makbul olmadığı mesajı, bankaların yabancı para (YP) mevduatının %3’i kadar hazine tahvili tutacağı ile müjdelenerek başladı. Bu müjdede yer alan %3 rakamı da 17 Ekim 2022’de değiştirilerek %5’e çıkartıldı. Yeni yıldan itibaren TL mevduat oranı %50 ve %60’ın altında olan bankaların ilave 2 ve 7 puan yükümlülüğü olacağı da bir uyarı olarak düzenlemede yer aldı.
  4. Kredilerin artışındaki rahatsızlık, KOBİ, esnaf, mali kesim, KİT, tarım, ihracat ve yatırım kredileri, kurumsal kredi kartları hariç kullandırılacak ticari krediler karşılığında %30’u oranında tahvil tutma şartı ile düzenlenerek bu konudaki endişe kuvvetlice vurgulandı.
Bu arada bir taşla iki kuş vurulmaya da başlanıyordu. Hazinenin borçlanma ihtiyacını karşılamak üstelik rekor kıran enflasyona rağmen tek haneli faiz oranlarından bu finansmanı sağlamak için yapılan düzenleme, bankalara 5-10 yıl vadeli devlet tahvillerini zorunlu olarak aldırmak için de oldukça iyi bir kurgu yaratıyordu. Yapılan ek düzenleme ile ihracat taahhüdü vermenin yeterli olmadığı, şirketlerin bankaya tahvil alma yükümlülüğü getirmeden kredi kullanabilmesi için şirketin yaptığı ihracatın ithalatından fazla olması gerekliliği ile ilgili bir düzenleme yapıldı.
Bu kara bulutların fırtınalara ve şiddetli yağmurlara neden olması da büyük bir olasılık. Tüm vatandaşlar olarak yağacak şiddetli yağmura ve esecek  şiddetli fırtınaya karşı bu makarna evde ne kadar güvenli hissedebiliriz?
5. Kredilerdeki ivme hızlanınca yeni bir düzenleme gelmesi gecikmedi. Temmuz-Aralık 2022 arasında söz konusu kredilerin stok tutarının artış oranı %10’u aşarsa, aşan tutar kadar tahvil tutulması hakkında düzenlemeye yeni bir madde eklendi. 6. Kredi kullanımının nakit anlamda kredi kullananın hesabına giderek kendi hür iradesi ile ödemelerde kullanımına güvenilmediği için fatura ve harcama karşılığı kullandırılan krediler bu tahvil tutma yükümlülüğünden muaf tutuldu. Yani getir faturanı ben ödeyeyim sana öyle kredi vereyim diyen bankanın bu isteğini kabul etmeniz durumunda bankanın tahvil alma zorunluluğunu ortadan kaldırma imkânı söz konusu oldu. 7. Faiz oranlarının sadece politika faizi ve zorunlu aldırılan tahvillerle sınırlı kalmaması ve görünürde ticari kredi faizleri de düşük kalsın amacıyla düzenlemeye yeni bir boyut getirildi ve kullandırılan ticari kredi faizi, TCMB’nin referans oranının 1,4 katını aşması durumunda bankalara ek %20, 1.8 katını aşması durumunda da kredi miktarının %90’ı kadar tahvil tutma şartı getirildi. 8. Üretim amacıyla hammadde ve sermaye malı ithal ederken dövize ihtiyacı olan ve kendisini korumaya çalışan şirketlerin döviz alımını kısıtlamak ve kur riskini şirketlerin üzerine yıkarak döviz alımının önüne geçmek için bir düzenleme daha gelmesi gecikmedi. Döviz varlığı miktarı 15 milyon ₺’yi ve döviz nakdi varlığı aktiflerinin ya da net satışlarının %10’nu aşan firmaların TL kredi kullanamaması ile ilgili bir düzenleme BDDK tarafından hayatımıza girdi ve kafaları karıştırdı. Uygulamasının nasıl olacağı konusunda herkesin birbirine soru sorduğu, düzenlemeyi yapanların bile bu konu hakkında fikir sahibi olmadığı bu düzenlemeye 22 Ekim 2022 Cuma akşamı bir revizyon geldi ve döviz miktarı 10 milyon ₺’ye aktif veya net satışların oranı da %5’e düşürüldü. Yapılan tüm bu düzenlemeleri makarnadan yapılan bir eve benzetiyorum. Global ekonomilerde enflasyonun 40 yılın zirvesine ulaştığı, hemen hemen tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülke merkez bankalarının faiz artırmaya devam ettiği bir konjonktür önemli risklerin biriktiği ve kara bulutların ufukta belirdiği bir ortam. Bu kara bulutların fırtınalara ve şiddetli yağmurlara neden olması da büyük bir olasılık. Tüm vatandaşlar olarak yağacak şiddetli yağmura ve esecek şiddetli fırtınaya karşı bu makarna evde ne kadar güvenli hissedebiliriz? Düzenlemelerin ortaya çıkardığı anomali hakkındaki yazımı geçtiğimz hafta Cumartesi günü “Bana verim eğrini göster sana ekonominin ne durumda olduğunu anlatayım…” başlıkla  yazmıştım. Bu düzenlemelerin sürdürülebilir ve tutarlılığının olmadığı, sadece algı yönetimine zemin hazırlamak amacıyla faize ve kura baskı sağlamak için kullanıldığı bir gerçektir. İktidarın ve ekonomi yönetiminin   seçimler için zaman kazanmak amacıyla Türkiye’ye zaman ve kaynak kaybettirdiği çok açıktır. Asıl sorunların üzerine eğilerek enflasyonu çözmekten uzak bu düzenleme ve uygulamalar tıpkı bir makarna ev gibi ilk fırtınada dağılıp gidecektir. Yapılacak en güzel şey makarnaya güzel bir sos yapıp yerken, sorunun asıl kaynağına inip çözüm için aklın ve bilimin yolundan gitmek olmalıdır.