Son bir haftanın köşe yazıları toplamına bir kuş bakışı göz attığımızda Doğan grubundan bir iki kalemin ara sıra "yürüyüş lehine" sayılacak yazıları dışta tutulacak olursak bu kesimin büyük ölçüde yürüyüşü sessizce izlediğini ama yandaş basının son bir hafta içinde canhıraş bir "yürüyüşü itibarsızlaştırma" mesaisine yöneldiklerini görüyoruz. İlk günler de yürüyüşün "sürdürülememe", "kadükleşme" olasılığına oynayan yandaş basının ortak tavrı yürüyüşü  "küçümseme", "alaya alma" eksenliydi. Ama yürüyüş kendi meşruiyetini ve kararlılığını artıra artıra  sürdükçe iktidar cephesinde de, iktidar medyasında da yürüyüşü karalama ve kriminalize etmeye yönelik yeni bir yaklaşım öne çıkmaya başladı. Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi yandaş basındaki bu tavır değişikliğinin bizzat Erdoğan kaynaklı olduğu bilgisini köşesine taşıdı. Bu durum yürüyüşün başarısızlığından değil tam aksine giderek daha çok kabul görmesinden kaynaklanıyor. Yürüyüş kendi meşruiyeti yarata yarata/ artıra artıra geliştikçe, iktidar ve yandaş basın da her geçen gün daha da saldırganlaşan bir "yürüyüşü itibarsızlaştırma" kampanyasına yöneldiler.. En ilginç gelişmelerden biri de yürüyüşün yandaş yazarların kendi içlerinde ciddi bir kavga yaratmış olması. Yürüyüş ile ilgili düşük dozda farklı ses veren Star yazarı Ahmet Taşgetiren, son derece ılımlı diline rağmen özellikle devşirme yandaşlarca hedef haline getirilmiş, düşmanlaştırılmış durumda. Abdullah Gül'e yakınlığıyla bilinen Fehmi Koru ve  Ahmet Davutoğlu'na yakın olduğu iddia edilen Karar gazetesi de "Adalet Yürüyüşü"ne yakın duran tutumlarıyla dikkat çekiyor ve aynı çevrelerce yaylım ateşine tutuluyor. Örneklerine daha önceleri de farklı yandaş gazetelerde tek elden çıkma manşetler vesilesiyle zaten rastlamıştık. Yürüyüş vesilesiyle yandaş basının içine düştüğü acınası durum bir kez daha ve apaçık ortaya çıktı... Yeni türden bir "brifing yazarlığı" ve "iktidar katipliği" ile yüzyüzeyiz. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Adalet Yürüyüşü" iktidara yakın basında hep aynı temalarla ele alınıyor, eleştiriliyor. "Sakarya'dan sonra yeni Gezi hedefleniyor", "FETÖ'yle işbirliği", " FETÖ'cü darbenin yıldönümü olan 15 Temmuz tarihinde yeni bir iktidarı düşürme operasyonu ", "terör suçu","uluslararası komplo", "Yürüyüş İstanbul'a yaklaştıkça provokasyonlar artacak" vb. bütün yandaş basının ortak argümanı... Milliyet'te Serpil Çevikcan'ın "Kılıçdaroğlu Mesaisi" başlıklı yazısını okuduğumuzda ise, iktidar yanlısı basının aynı temaları aynı saiklerle işlemesinin siyasal arka planı konusunda açıklığa kavuşuyoruz. Çevikcan yazısında kulis bilgilerine dayanarak AKP kurmaylarının yaptığı bir toplantıya ve bu toplantıda yürüyüş ve Kılıçdaroğlu konusunda hangi görüşlerin öne çıktığına yer veriyor. Çevikcan'ın aktardığı bilgiler okununca iktidar yanlısı basının kullandığı tüm temaların bu toplantıda dillendirilen görüş ve stratejiye dayandığı açıkça görülebiliyor. Vahim tablo, "adalet" ve "özgürlük" temalı bu yürüyüşün arkasındaki önemli nedenlerden biri zaten. Öyle anlaşılıyor ki, başka bir dizi maraziyetin yanı sıra "yandaş" basının iktidarın "zabıt katipliği"nden kurtulup özgürlüğüne ve onuruna kavuşması için de, bu yürüyüş başarılı olmak zorunda...