Mahmut Üstün yazdı | Tarikat devlet siyaset 2: Mustafa Kemal'in din ve tarikat politikası nasıldı?
Politikyol
Geçen haftaki yazımızda Cumhuriyet öncesi tarikat/devlet/siyaset ilişkisini ele almıştık. Bu yazı da aynı konuya Kurtuluş savaşı yılları ve Cumhuriyet'in kuruluş dönemi açısından bakacağız. Bir başka ifadeyle M.Kemal'in dine ve tarikatlara yönelik politikasına mercek tutmuş olacağız.
Osmanlı'nın son dönemine modernleşme çabaları damga vurmuştur. Modernleşme çabaları yeni ve modernleşmeci bir bürokrasiyi öne çıkarırken içinde ilmiye sınıfının da bulunduğu eski bürokrasi ciddi ölçüde irtifa kaybetmeye başlamıştır. Yine Osmanlı'nın son dönemi devlet mülkiyeti ağırlıklı klasik toprak düzenden birey mülkiyetli toprak düzenine geçiş yaşandığı bir dönemdir. Bu gelişimin neticesi olarak ayan denilen toplumsal tabaka ciddi bir güç kazanmaya başlamıştır.
Bu gelişmenin konumuzla ilgili sonucu, güç kaybeden ilmiye sınıfı ile tarikatların ve bu iki kesimle ayan tabakasının birbirine yakınlaşması, etkileri ve sonuçları cumhuriyete uzanacak olan bir toplumsal ve siyasal blok oluşturmasıdır. Bu blok, kentli liberal aydınların uluslararası kapitalizmle işbirliği içinde (emperyalizm olarak okuyun) burjuva dönüşümü üzerinde şekillendirmeye çalıştığı bloktur. Yani uluslararası sermaye ile barışık liberal aydınları da bu bloğun bir parçası saymak olanaklıdır. Giderek güç kazanan modern asker/sivil bürokrasinin Osmanlı'nın gerileme sürecinde saltanata rağmen ve giderek de saltanata karşı ön alarak modernleşme sürecinde önder bir rol üstlenmesi, saltanat kanadını da sonraki süreçte bu bloğun bir parçası haline getirmiştir.
Tarikatların bir kısmı bu modernleşme sürecinde İttihat Terakki ve daha sonra Cumhuriyetçi Kemalistlerle yan yana dursa da Kurtuluş Savaşı sürecinde ve hemen akabinde, tarikat/siyaset ilişkisinde bu kısmi ve tali olan durumdur. Esas belirleyici ve süreğen olan eğilim tarikatların birinci bloğun bir parçası olmasıdır.
Kurtuluş Savaşı sırasında TBMM içinde oluşan birinci gurup/ikinci gurup ve Cumhuriyet döneminde oluşan CHP/DP çizgileri bu bloklaşmanın tarih içinde aldığı biçimlerdir. Yani bu bloklaşma süreğen ve sonraki süreci de belirleyen bir ayrım olmuştur.
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında yalnızca işgale değil aynı zamanda bu bloğa karşı da bir önderlik mücadelesi vermiştir. 2. Meclis bu mücadelenin bir ürünü olarak şekillenmiştir. Cumhuriyetin kuruluş sürecinde ise M. Kemal bu bloğu kendi içinde ayrıştırmaya yönelik bir politika izlemiştir. Tarikatlar, saltanatçılar, liberal aydın ve siyasetçilere karşı ayanların uzantısı sayılacak eşraflar ve bir bölüm toprak ağaları ile ittifaka girmeyi tercih etmiştir. Bir anlamda saltanatçı/hilafetçi/liberal ideolojik-siyasal önderlik merkezleri ile onların toplumsal tabanı arasına çomak sokma politikası izlenmiştir. Bu politikanın sonucu olarak tarikatlar yasaklanmış, saltanat ve hilafet kaldırılmış, tek parti rejimi ile liberal çizginin siyasi arenada temsili önlenmiştir.
M. Kemal Türkiye'nin cumhuriyetle girmiş olduğu burjuva yönelimin anlamı ve sınırları konusunda fikir sahibi bir liderdir. İzlediği politikanın ne toplumu dinsizleştirmeyle ne de militan bir laiklik çizgisi ile alakası yoktur. Yeni rejime bir "din"gerektiğinin idrakindedir. Amacı saltanatçı/hilafetçi dinsel odak ve anlayışı etkisizleştirmek ve yeni sistemle uyumlu yeni bir dinsel kurumlaşma ve anlayışın şekillenmesini sağlamaktadır.
M.Kemal'in yeni bir "resmi/devlet islamı" yaratma amacı taşıdığı tartışma götürmeyecek açıklıkta nettir. Tarikatlar konusundaki vizyonu ise aynı açıklıkta değildir. M. Kemal özellikle de Osmanlı'nın son döneminde siyasete aktif biçimde dahil olmuş, devlet içi iktidar mücadelesinin bir parçası olabilecek güce erişmiş ve içerikçe de büyük ölçüde yozlaşmış tarikat yapılanmalarının yeni Cumhuriyet rejimi açısından oluşturduğu yüksek risklerin elbette farkındaydı. Diyebiliriz ki mümkün olsa tarikat yapılanmalarını tümden ortadan kaldırmak isteyebilirdi ve/fakat herhalde bunun olanaksız olduğunu bilmekteydi. Amacı büyük olasılıkla tarikatları olanaklı olduğunca güçsüzleştirmek, ehlileştirmek ve bu halleriyle yeni sisteme entegre etmekti. Tarikatları yasaklamasına, üzerlerinde ağır bir baskı oluşturmasına karşın, karşımızda tarikatları bir daha kolay kolay başını doğrultamaz hale getirmeye yönelik türden "buldozer politikası" izleyen bir lider de görmemekteyiz.
Tarihsel veriler ışığında bakıldığında M. Kemal'in amacının bir dönem baskı ile güçsüzleştirilen ve ehlileştirilen tarikatların, Kemalist devletin denetiminde ve kontrolünde oluşturulacak bir muhafazakar/liberal parti aracılığıyla sisteme entegre edilmesi olduğunu söylemek gerçekçi bir yorum olarak gözükmektedir. Büyük ölçüde CHP kadroları tarafından kurulan DP'den önce, yine aynı yöntemle kurulan Terakkiperver Fırka ve Serbest Fırka denemeleri bu amacın tezahürleri gibi gözükmektedir.
Gelecek yazıda kaldığımız yerden devam...
Yorumlar
Popüler Haberler
Turabi Çamkıran, yangında tüm mal varlığını kaybetti
UKOME toplantısı: İBB'nin zam teklifi reddedildi, yeni taksilerin tasarımı kabul edildi
Rize'de PTT şubesine saldırı: Saldırgan yakalandı
MEB'den özel okullar için yeni karar
Menajer Ayşe Barım'dan iddialara ilişkin ilk açıklama
MHP'li İlyas Topsakal'ın torpil istediği belge ortaya çıktı