Mahmut Üstün yazdı | Tarih solu çağırıyor... Peki sol bu çağrının farkında mı?
Politikyol
Sosyalist deneylerin trajik sonlarının ve kapitalizmin neo-liberal saldırısıyla sosyal devletin ortadan kaldırılışının sol üzerindeki etkileri yıkıcı oldu. Bu sürece karşı solda dört ayrı tepki gelişti.
Birincisi, geçmiş sosyalizm/sol anlayışlarını muhafazaya dayalı savunmacı bir refleks...
Bu kesim, yaşananlarda içsel kusurların da belirleyici rol ol oynadığı gerçeğine büyük ölçüde gözlerini kapadı. "Dış düşmanlar" ve "iç hainler" üzerinden olayı değerlendirdi.
İkincisi, kapitalizmin gereklerine uyarlanarak varolmak çabası; yani kapitalizme biat.
Bunlar, yüz seksen derece manevrayla kapitalizmin (en azından piyasanın) kendini her koşulda yeniden üretme yeteneğine sahip dinamik bir sistem olduğu ve bu sistemi değiştirme çabalarının nafile ve bu nedenle de zararlı olduğu düşüncesine kadar kaydılar. "Tarihin sonu" tezinin asıl sahipleri de bunlardır aslında...
Üçüncüsü, eskiyle bağları kategorik olarak kopartan yeni bir sol anlayış geliştirme çabası...
Bu kesim "işçi sınıfı merkezlilik", "hiyerarşik otoriterlik", "kadın, çevre vb. sorunları es geçen bir ekonomizm" gibi konularda yanlış buldukları sosyalizm uygulamalarını kategorik olarak reddediler, çoklu ve çoğulcu yeni bir sosyalizm anlayışı geliştirmeye yöneldiler. Occupy ve Türkiye'deki Gezi Hareketi gibi muhalefet hareketleri onlar için yeni sosyalizmin ön modelleriydi.
Dördüncüsü geçmişi kategorik olarak reddetmeden yaşananlar ışığında sosyalist seçeneği yeniden üretmek...
En sağlıklı tepki bana göre sonuncusuydu. Ama bu tepkiye yakın duranlarda ne yazık ki çabalarında kayda değer başarı üretemediler.
İki nedenle...
İlki; sağ ve sol dalgalar iradi çabadan ziyade nesnel siyasal gelişmelerle bağlantılıdır. Sol dalgalarda sağ partiler bile kamucu/paylaşımcı politikalardan kaçınamaz, sağ dalgalar da, ılımlı sol partilerde (piyasacı/bireyci vb.)sağcı emarelere yol açar. En sol partiler bile bir biçimde etkilenirler bu dalgadan... Dalga zirve yapıp düşey eğilime girmeden sol partiler kendi pür/ari programları ile etkili biçimde siyasette sahne alamazlar. Ya yamularak bunu kısmen başarırlar ya da ilkesel pozisyonlarını koruyarak ve o güzel ana hazırlıklar yaparak sıranın kendilerine gelmesini beklerler.
İkincisi; bu son sağ dalga daha öncekilerden farklı ve sol için çok daha yıkıcıydı. Zira solun en büyük- bu bile hafif bir niteleme aslında- yenilgisinin sağladığı dikensiz bahçe ortamında gerçekleşmekteydi. Bu öyle bir yenilgiydi ki, solun bir diğer büyük yenilgisi olan 2. Emperyalist Savaş ve 2. Enternasyonal dönemiyle kıyaslanamaz bile. İlla bir kıyaslama gerekiyorsa, biri tarihi İzmit depremi, diğeri son İzmir depremi gibidir.
Bu yenilginin yarattığı meşruiyet krizi ve çok kapsamlı yarılmalar solu bu "ara dönem"de ilkelerinden vazgeçmeden ama taktiksel anlamda tarihinin en esnek ve çok yönlü politikalarını uygulamaya mecbur kılıyordu. Zihinsel ve psikolojik bakımdan solun bunu kavraması, kabullenmesi hiç de kolay değildi. Ne yazık ki halen de öyle...
Bugüne gelelim...
Bugün nesnel faktörler açısından sağ dalganın düşüş sürecine girdiği apaçıktır. Kendi yarattığı sorunların altından kalkamayan, aksine sorunları çözmek için yaptığı her müdahaleyle sorunları daha da derinleştiren bir dünya sistemi gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Sorunları çözmek için yeni paradigmaya ve yeni aktörlere ihtiyaç var. Zira Einstein'ın söylediği gibi sorunların kaynağı olan sorunun çözücüsü olamaz. Bundan önceki iki yazımızda bu konuyu gerek dünya gerek Türkiye açısından analiz etmiştik ve tarihin sola yeniden sahne çağrısı yaptığını söylemiştik... Yani sol açısından nesnel kısıtlar artık ortadan kalkmıştır.
Peki sol, halihazırda mevcut olan -hatta giderek derinleşen- politik parçalanmışlık ve kaos ortamını doğru okuyarak, gerekli politik adımları cesaretle atabilecek mi? Politik bakımdan buna ne kadar hazır? Sorunun kritik ve acilen çözüm bekleyen halkası burasıdır.
Eskiden sol, az çok stabilize ve bütünlüklü bir ortamda siyaset yapmaktaydı. Oysa bugün sol siyasetinin başarı koşulu, siyasetin bugünkü parçalanmış ve kaotik yapısına son vermenin, stabilize ve bütünsel siyaset zeminini yeniden inşa etmenin tek seçeneği olduğunu fark etmek ve ettirmektir. Ve bunu sol ilke ve değerlerden feragat etmeden ama büyük bir taktik esneklikle yapmak durumundadır.
Kim ne derse desin siyasetin dünkü ve bugünkü temeli sınıfsaldır.
Ama siyasetin başarısı her zaman için tüm toplum açısından çözümü yaşamsal hale gelen sorun(lar)ın çözümüne talip olmaktan geçmektedir.
Sol bugün bütün toplumları kemiren parçalanmışlığa, bireyciliğe,etnik, dinsel-mezhepçi cemaatçiliğe, kaotikliğe ,kuralsızlığa, güven duygusu yitimine son verecek tek seçenek olduğu iddiasıyla ve bu iddiayı realize eden, inandırıcı kılan bir politik söylem ve taktikler demetiyle toplumun önüne çıkmak durumundadır.
Ve gerçekten de tarihin acilen çözün diyerek toplumların önüne bıraktığı bu sorunları sol dışında hiç bir siyasi aktörün çözme şansı da bulunmamaktadır.
Haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz..
Yorumlar
Popüler Haberler
İstanbul'da üç eğlence merkezi kalıcı olarak kapandı
UKOME toplantısı: İBB'nin zam teklifi reddedildi, yeni taksilerin tasarımı kabul edildi
TELE1, sunucusunun 'Ferdi Tayfur çıkışı' için özür diledi
Rize'de PTT şubesine saldırı: Saldırgan yakalandı
Ferdi Tayfur hayatını kaybetti
Kabine kulisi: 'Yeri sağlam' görülen ve 'gidici' gözüyle bakılan isimler