Muhalefetin 24 Haziran’dan ve olası ikinci turdan daha yüksek oyla çıkarak zaferini ilan etmesi için nasıl bir taktik plan uygulaması gerektiği artık besbelli. Bu planı başarıyla hayata geçirirse muhalefetin halkın çoğunluğunun desteğini arkasına alacağı ve neo teokratik despotluk ittifakının planlarını boşa çıkaracağı konusunda fazla bir endişeye gerek yok. Çok katmanlı bir seçim sürecindeyiz. İzlenecek taktik planda buna bağlı olarak çok katmanlı olmak durumunda. Muhalif partiler/seçmenler açısından ilk turda aşılması gereken üç ayrı bariyer var… Bunlardan ilki ve en önemlisi mecliste çoğunluğu sağlamak… İkincil önemdeki halka ise Erdoğan’ın ilk turda kazanmamasını sağlamak ve üçüncüsü de kazanmaya en yakın cumhurbaşkanı adayının ikinci tura kalmasını sağlanmak… Tüm bu zincirin en kritik ve en zayıf halkası meclis çoğunluğunu sağlamak… Zayıf halka tabiriyle, hem bu alandaki başarının çok mümkün olmasını hem de burada elde edilecek başarının tek başına bütün süreci şekillendirecek önemde olmasını kastediyorum. Başarıya ulaşmak için öncelikle bu kapının açılması zorunlu… Kapının anahtarı ise HDP’nin baraja takılmaması. Neo teokratik despotizmden gerçekten bıktık, gerçekten artık "TAMAM" diyen seçmenler, duygusallığı, mırın kırın etmeyi bir yana bırakmak mecburiyetinde. Anahtarın orasını burasını beğenmiyoruz diye kapıyı açmaktan imtina etme lüksü yok artık. Herkes ilk turda istediği cumhurbaşkanına oy verebilir ama mecliste öyle gözüküyor ki çoğunluğu garantilemek için muhalefeti destekleyen her on seçmenden biri HDP’ye oy vermek durumunda… Yani imece yapılmadan tarladaki ayrık otunu temizlemek olanaksız. Eğer HDP barajı aşarsa AKP-Bahçeli ittifakının mecliste azınlığa düşmesi neredeyse kesin gözükmektedir. En kötü ihtimalle pata pat bir tablo oluşur ki, bu tablo dahi iktidar bloğunun evdeki hesabının çarşıda bozulması anlamına gelir. Dahası en kötü olasılık olan pata pat tablo dahi muhalefetteki morali yükseltecek, iktidar bloğunda ise hem tabanda hem örgütte hem milletvekilleri içinde çözülmeyi hızlandıracaktır. Bu durumda iktidar bloğunun her iki kanadından milletvekilleri içinde muhalefet partilerine geçenler olacağını öngörmek hiç de temelsiz bir beklenti değil, bilakis yüksek bir ihtimaldir. Ve hepsinden önemlisi bu tablo cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldığında, ki öyle gözüküyor, seçmen tercihlerinde AKP- Bahçeli ittifakı aleyhine büyük bir kırılma yaratacaktır. Seçmen kaybedeceğini hissettiği seçenekten uzaklaşır; bu çok temel bir seçmen davranışıdır. Tüm bu nedenlerle ilk turdaki meclis seçimi sürecin hem en belirleyici hem de kazanılması en mümkün halkası olarak iktidar bloğunun zayıf karnı ve muhalefetin en güçlü olduğu halkadır. HDP’nin barajı geçmesini sağlayacak desteği sunmak yalnızca CHP’liler açısından değil bütün muhalefet bloğu açısından sırt dönülemez bir görev haline gelmiştir. Zor olduğunu biliyorum elbet ama İYİ Partililer içinde geçerli bu. Onlarda HDP’nin barajı geçip muhalefetin mecliste çoğunluğu elde ettiği bir tabloyla, geçemediği ve AKP-Bahçeli ittifakının mecliste çoğunluk elde ettiği bir tablonun siyasal sonuçlarını karşılaştırarak davranmak sorumluluğuyla karşı karşıyalar… Barajı geçmiş bir HDP kendilerine ve ülkeye ne kadar zarar verebilir ve 24 Haziran’dan AKP- Bahçeli ittifakı zaferle çıkarsa kendilerinin ve ülkenin hali ne olur? Kedi korkusu nedeniyle sırtlanın dişlerine kendini teslim etmek ne kadar mantıklı, siyasi ve ahlaki bir tercihtir, tercihlerini şekillendirirken bütün bunları, düşünmek, hesaplamak durumundalar… İkinci önemli aşama Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a gidecek oyların bir bölümünü ikna etmektir. İttifak bloğu düşüş halindedir. Seçime az bir süre kalmış olmasına karşın, büyük ihtimal olan 24 Haziran’a kadar iktidar oylarının artması değil düşmesidir. Ekonomide tepe üstü gidişin çok daha görülür hale geldiği bugün bu ikna çabasının sonuç alması çok daha kolaydır. Yeter ki bu tabana dışlayıcı değil birleştirici bir emekçi diliyle yaklaşılsın. Eğer bu iki aşama başarıyla geçilirse ikinci tura muhalif adaylardan kimin kaldığının önemi de azalacaktır. Ama tam garanti olsun isteniyorsa sandığa gitmeden önce genel havayı koklayıp AKP küskünlerinden ve Kürtlerden en çok oy alma ihtimali olan adayda birleşmek daha doğru olacaktır. Zira bu kesimlerin oyu ne denli çok alınabilirse zafer de o kadar kesin olacaktır. Kaybetme korkusu dağları sarınca iktidar bloğu her anlamda saldırganlaşıyor. HDP’nin ardından, İYİ Parti ve SP’de saldırılarla yüz yüze. Artarak da sürecektir. Mecliste azınlığa düşme ihtimali kuvvetlenince alelacele meclisi bypass etmeye yönelik hukuksuz KHK hamlelerini gündeme getirdiler. HDP’nin oyları başta, oy çalmaya yönelik hazırlıklar daha çok konuşulur oldu. Muhalif adaylara yönelik bel altı saldırıların başlatılması da hiç şaşırtıcı olmaz. Seçim sonuçlarını tanımama olasılığı da kuvvetli bir olasılık. Bütün bu saldırılar, hukuksuzluklar, gayri ahlaki yöntemler vb. karşısında muhalefet öncelikle birlikte dik durmak, tek ses olmak zorunda. Dahası seçim güvenliğini azamiye çıkarmak, olası hile ve usulsüzlükleri suçüstü yapıp belgelemek için büyük bir işbirliği ve koordinasyon sağlamak, seçimleri boykot, parlamentoyu boykot, siyasi saldırı ve hukuksuzluklara karşı siyasete halkın doğrudan katılımını, müdahilliğini sağlayacak yol ve yöntemler üzerine ortakça düşünüp B, C planlarını şimdiden hazırlamak da en az yukarıdakiler kadar önemli… Öyle ya da böyle… “Yar saçların lüle lüle…” Artık T A M A M dır…