Siz bakmayın bir kaç anket şirketinin Erdoğan'ı yüzde 55'lerde gösterdiğine... Durum hiç de öyle değil... Örneğin kıl payı ve şaibe yüklü biçimde kazanılan son referandumda da bu şirketler Erdoğan'ı yüzde 57'yerde gösteriyorlardı. Bu anket şirketleri AKP'nin halkla ilişkiler bürosu gibi çalışıyor. Aralarında bir de AKP'nin seçim kampanyası işini kapmak için büyük bir rekabet vardı. İşi kapmak için adeta AKP'yi göklere çıkardılar. Şimdi içlerinden biri aldı ihaleyi... İhaleyi alamayanların bundan sonraki anketlerinin yine AKP'yi yüksek göstermeye devam edeceğini ama rakamların bu kadar uçuş halinde olmayacağını söyleyebiliriz. Kimi anket şirketlerinin başında da "FETÖ"cülük yaftası demoklasin kılıcı gibi sallandırılıyor. Onlar da korku ile hareket ediyorlar.

Bir de artık kural haline geldi... Anket şirketleri ciddi manipülasyon araçları olarak iş görüyor. Ta ki seçimler iyice yaklaşana kadar. Seçimlere son bir kaç gün hatta bir gün kaldığında daha makul rakamlar açıklıyorlar ki, şirketin prestiji de çok sarsılmasın... Seçimin son haftasına kadar kimin kazanması onlar yararına olacaksa, o güç lehine seçmen manipülasyonu için var güçleriyle çalışıyorlar.

Tabi bu arada başka anket şirketleri de var ve bu "bir kaç anket şirketi"nin açıkladığı sonuçlarla taban tabana zıt sonuçlar açıklıyorlar. Bu anketlere bakıldığında ise Erdoğan'ın kazanmasının sıfıra yakın olduğu sonucu çıkıyor.

Peki biz Erdoğan ve AKP için "çöküş" çanları çalıyor saptaması yaparken, bu ikinci anket şirketlerinin sonuçlarını mı veri alıyoruz? Hayır... Açıkladıkları sonuç ne olursa olsun anket sonuçlarını ciddiye almak için henüz erken...

Bizim saptamamız orta vadeli eğilimlerin ve güncel verilerin analizine yaslanıyor, anket sonuçlarına değil...

Bu veriler bize seçimin rakamsal sonucunu vermez elbette... Zira seçimler anlık gelişmelerden etkilenmeye de açıktır. Ayrıca ortada koskoca bir seçim güvenliği sorunu var... Ama bu veriler bize AKP'nin seçim sonuçlarından bağımsız biçimde siyasal ömrünü tamamlamak üzere olduğunu gösterebilir ve göstermektedir de...

Hangi kriter üzerinden bakılırsa bakılsın AKP 2013'den bu yana düzenli bir gerileme yaşıyor. İster oy oranları açısından bakın... İster toplumun önüne yeni ve umut verici bir vizyon sunabilme kabiliyeti açısından bakın... İster iç ve dış ittifakları açısından bakın... İsterse parti içi bütünleşme/çözülme emareleri açısından bakın... Hepsinde açık bir gerileme yaşanıyor. Haziran seçimlerinde alınan yüzde 39 oy ve iki partinin ittifakıyla girilen referandumda elde edilen şaibeli kıl payı zafer, bu gerileyişinin rakamsal bazda da dışa vurduğu göstergeler.

O günden bugüne AKP-Bahçeli ittifakının yükselişi için hiç bir ek neden yok. Aksine her iki partide kan kaybetmiş durumda. MHP'de bir bölünme yaşandı. "Afrin seferi"nin de beklentilerin aksine ittifaka oy anlamında hiç bir kayda değer getirisi olmadı. Erdoğan'ın açıkladığı manifestonun da AKP tabanında hiç bir heyecan ve umut yaratamadığını gözlemledik.

Yükseliş için hiç bir neden yokken ekonomik krizdeki gözle görülür derinleşme başta olmak üzere, gerileme sürecinin devam edeceğine ilişkin yeni veriler devreye girdi. Parti içi çözülmenin arttığını dışa vuran göstergeler, MHP'nin bölünmesi ve MHP bünyesinde kalanlar içinde bile Erdoğan ve AKP'ye destek çıkmama eğiliminin açıkça dillendirilir olması vb. siyasal gerileme ve çözülüş sürecinin arttığına ilişkin başkaca önemli veriler. "AKP'li olup da AKP'ye oy vermeyeceğini açıklayanlar münafıktır" mealindeki açıklama bu çözülüşün en net dışa vurumu...

Yalnızca orta vadeli eğilimler değil güncel pek çok veri de AKP-Bahçeli ittifakındaki baş aşağı gidişi dışa vurur nitelikte...

AKP'nin "hiç tarzı olmamasına karşın" baskın seçim kararı alması, yine iktidarın seçim ekonomisi doğrultusunda devlet kasasını ağzına kadar açması, kaybetme korkusundan bağımsız düşünülemez.

SP'nin ısrarla ittifaka dahil olmak istememesi de, iktidar bloğunun ise buna rağmen ısrarla SP'yi ittifaka dahil etmek için canhıraş bir çabaya girmesi de bu konuda bir başka gösterge...

Erdoğan'ın hiç alışık olmadığımız biçimde "halkımız tamam derse gideriz" gibi yenilgi olasılığına işaret eden beyanatlarda bulunması; "mecliste çoğunluğu kaybedersek a, b, c planlarımız var " açıklaması, mecliste çoğunluğu kaybetme olasılığına karşı 2 yıldır bekletilen "uyum yasaları"nın birden bire ve öne alınarak meclisten geçirilmesi... Ve yine Erdoğan'ın "sandıklara dikkat edelim oy çalabilirler" açıklaması... hepsi ama hepsi AKP-Bahçeli ittifakı açısından sürecin pek de iyi gitmediğini dışa vuran gelişmeler.

Yalnızca HDP'nin değil İYİ Parti'nin ve SP'nin de seçim çalışmaları sırasında iktidar yandaşlarınca saldırıya uğraması, kaybetme korkusunun ulaştığı düzeyi bize göstermekte...

Zaten iktidar bloğu cephesinde herkesin suratı çok asık, seçim öncesinde muhalefetle dalga geçen eski rahat haller uçup gitmiş, Erdoğan'ın konuşmaları çok gergin ve artık konuşurken sıklıkla gaf yapar durumda... Aynı umutsuzluk, endişe ve korkunun AKP tabanına da yansıdığını sosyal medya paylaşımlarından gözlemliyoruz.

İktidar cephesinde durum bu iken muhalefette ise tam aksine artan bir moral ve bu güne kadar hiç olmadığı biçimde kazanma inancı var.  Zira alandan bu kez muhalefetin moralini bozan değil tam aksine moral veren sinyaller geliyor...

Ve yarı esprili ama gerçeklik boyutu da olan bir başka veri ile bitirelim yazımızı...

Osmanlıspor'ın küme düştü... Eğer Başakşehir'de şampiyon olamazsa...

Bilin ki "Yar saçların lüle lüle"...