Bekleneceğinin aksine, “iktidarın yolsuzluklarını” gözler önüne serip, buna karşılık “temiz ve dürüst siyaset yapılacağı” vaatleri, seçmenin kitlesel olarak tercihini muhalefetten yana kullanmasına yol açmıyor.2022 genel seçimlerinde de, kendi kenti Hódmezővásárhely’de de, iktidarın “kutuplaşmayı yeniden üretme” tuzağına düştü. “Ya Avrupa, ya Doğu” gibi kutuplaşmaya ve zıtlaşmaya dayalı söylemlerin benimsendiği bir kampanya yürüttü. Oysa 2018’deki yerel seçim kampanyasında, “toplumun tüm kesimlerinin siyasetin yarattığı kutuplaşmaya rağmen bir ve beraber olabileceğini” düşündüren, hayal ettirebilen bir söylem kullanmıştı. Márki-Zay, rakibi Başbakan Viktor Orbán ile benzer çizgide muhafazakâr olduğunu fazlasıyla vurguladı. Bu söylem, Fidesz’in tabanı ve genelde de muhafazakâr seçmeni çekmediği gibi; liberal, sol ve diğer görüşlerdeki seçmenleri uzaklaştırdı. Sandığa gitmediler; katılım her zaman olduğu oranlarda, %70 civarında kaldı. İTTİFAK’IN BİRLİĞİ SORUNU 2020’de Koronavirüs Pandemisi patlak vermekteyken, iktidar partisi Fidesz, ilk iş olarak seçim yasasında kapsamlı değişiklikler yapmıştı. Türkiye’de geçtiğimiz hafta gündeme gelen seçim yasası düzenlemeleri, Fidesz’in gerçekleştirdiklerinden daha “hafif” kalıyor. Macaristan’ın ittifakı, bu yasa değişikliği nedeniyle ortak liste, ortak aday ve ortak program ile “tek parti imişçesine” seçime girmek zorunda kaldı. İttifak, adı “Macaristan için Birlikte”nin çağrıştığı üzere, “çocuk için bir arada kalan zoraki çiftleri” andıran havadan kurtulup gerçek manada “takım oyunu” kuramadı. Ortak aday Márki-Zay’ın seçim yenilgisi sonrası şikâyet ettiği üzere, seçim yasasının getirdiği adaletsizlik ve kampanyada iktidarın, muhalefetin yaklaşık 8-10 katı harcama yapacak maddi imkâna sahip olması söz konusuydu. Ancak, Macaristan kadar Türkiye’de de, muhalefetin en az “1-0” yenik sahaya çıktığından şikâyet etmek yerine buna karşı önlem alması gerekiyor. Muhalefet, kaybederse “her şeyi kaybedeceğinin”, kazanırsa da “her şeyi kazanacağının” bilincinde olarak, hayat memat meselesi imişçesine heves ve heyecanla, tabanın kılcal damarlarına inecek inatla oynamadı. Partilerin çatısı ortaklaşsa bile, teşkilatları eksik kaldı; sahada takım oyunu kuramadılar. 2018’de Márki-Zay’ın Hódmezővásárhely’deki sürpriz zaferi üzerine gazeteci Péter Pető, "İktidar partisinin en önemli kaybı, en büyük ittifak ortağını kaybetmiş olması: Yenilmezlik algısı" demişti. İktidar, şimdi bu yenilmezlik algısını yeniden kazandı; üstelik de “ülkenin tüm partileri ve siyasi hareketleri bize karşı birleşse de, para etmiyor” şeklinde çok daha güçlenmiş biçimde... DIŞ POLİTİKA ÖNEMLİ Tıpkı Türkiye gibi, Macaristan’da da dış politikanın önemi olmadığı söylenir. Oysa günümüz dünyasında artık bu geçerli değil. Her an, dış politika ilintili konular, seçmenlerin algılarını etkileyecek dinamikleri oluşturabiliyorlar. Ukrayna Savaşı’nın yarattığı şok ile beraber, gerek Viktor Orbán gerekse de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “orta yolcu, barışı destekleyen, istikrarı sağlayarak ülkelerini güvenli limanlara götürebilecek kaptanlar” imajına bürünebildiler. Sonuçta, onlarca yıldır uluslararası çevrelerde bilfiil tecrübe kazanmış iki liderden bahsediyoruz; dış politikada her zaman başarılı olmasalar da ekipleri ve kendileri deneyimli. O nedenle de, “hazırlar”. Muhalefet de, her zaman dış politika konusunda hazırlıklı olmalı.
Macaristan’dan Türkiye’ye ev ödevleri
Politikyol
Tıpkı Türkiye gibi, Macaristan’da da dış politikanın önemi olmadığı söylenir. Oysa günümüz dünyasında artık bu geçerli değil. Her an, dış politika ilintili konular, seçmenlerin algılarını etkileyecek dinamikleri oluşturabiliyorlar.
“Zaferimiz o kadar büyük ki, değil Brüksel’den; Ay’dan bile gözüküyor”. Başbakan Viktor Orbán, %53,10’luk oyla partisi Fidesz’in yeniden iktidara geldiği 3 Nisan’daki seçimleri böyle yorumluyordu.
Muhalefetin ortak adayı Péter Márki-Zay ve ortak ittifak, “Macaristan için Bir Arada” ise, %35 seviyesinde kaldı. Asıl sürpriz de, muhalefet ittifakının başarısız performansı oldu; zira beklenen en kötü sonuçlardan bile yaklaşık 10 puan daha düşük alabildiler. Aşırı sağ, “Evimiz” (Mi Hazánk) da, %5’lik barajı aşarak (%6,17 oyla), 7 milletvekili ile Parlamento’ya girdi.
Macaristan’ın, Türkiye’de de çok konuştuğumuz seçimleri, buradaki muhalefet ve ittifaklar için ne gibi dersler, mesajlar veriyor?
KUM FIRTINASINI AŞABİLMEK
-Macaristan ve Türkiye’de iktidarlar, adeta çöl rüzgârı estirip gözün gözü görmediği kum fırtınaları yaratıyorlar. Bununla kastim şu: kendi gündemleri, kendi söylemleri ve tamamen kendilerine göre şekillendirdikleri bir yasal-siyasal-toplumsal düzenin hâkim olduğu düzenler yaratıyorlar. Muhalefetin yapması gereken, “kum fırtınası” üzerine çıkıp da; “berrak gökyüzü seviyesinden” ülkeye ve topluma bakmayı sağlayabilecek şekilde, algılara irtifa kazandırmak. Seçmenleri, “gökyüzüne” çıkartıp, aşağıdaki kum fırtınası ötesinde bir gerçeklik olduğunu anımsatmak.
EKONOMİ ÖNEMLİ AMA...
Ben de dâhil, birçok yorumcunun vurguladığı, Türkiye’den farklı olarak Macaristan’da ciddi bir ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı sorununun yaşanmadığı. Bu nedenle de, iktidar partisinin oylarında zaten ciddi erozyon yaşanmadığı. Buna karşılık, Türkiye’de ekonomik krizin varlığı da, iktidar değişimini “çantada keklik” kılmıyor. Nasıl AK Parti, 2000’lerin başında tabanla çok dinamik bir ilişki kurduysa, muhalefet partilerinin de evlerin içine, seçmenlerin kalbine ve zihnine girerek, “sahayı ele geçirmesi” gerekiyor. Macaristan’da Fidesz teşkilatları hâlâ bunu başarıyorlar.
“YOLSUZLUĞA KARŞI TEMİZ-DÜRÜST SİYASET” SÖYLEMİ KAZANDIRMIYOR
Bekleneceğinin aksine, “iktidarın yolsuzluklarını” gözler önüne serip, buna karşılık “temiz ve dürüst siyaset yapılacağı” vaatleri, seçmenin kitlesel olarak tercihini muhalefetten yana kullanmasına yol açmıyor. Bu durum, temiz ve dürüst siyasetin “önemsiz” ve yolsuzluğun da “kabullenilmiş ve/veyahoş görülen bir durum” olduğunu göstermiyor. Sadece, seçmenler politik zümreye toptan güvensizleştikleri için “dürüst siyasetçi” fikrine yabancılaşıyorlar. “Siyasetçilerin en temizi ve dürüstü bile yolsuz” algısıyla, “muhalefet de gelse, onlar da yer” anlayışı beraber kökleniyor.
İLETİŞİM, İLETİŞİM, İLETİŞİM
Macaristan’da da, Türkiye’de olduğu gibi “kuşatılmış” bir medya var; bağımsız yayın organlarının ve gazetecilerin çok kısıtlı imkânlara sahip olması, kitlelere erişimlerini engelliyor. Öte yandan, yerel medyadan ulusal kanallara ve özellikle de televizyonlara iktidarın söyleminin hegemonyası hâkim. Özellikle de, kırsal kesimde insanlara, sadece iktidarın mesajları ulaşabiliyor. Muhalefetin, bu durumdan yakınmak yerine parti teşkilatlarının, tabanda-sahada kapı kapı dolaşıp mesajlarını net ve basit biçimde iletmesi gerekiyor. Siyasi iletişimi dev reklam kampanyaları ile değil, insanların hayatlarına bizzat dokunup kurmaları; “büyük hayaller” kurdurup, zihinsel ve duygusal ortaklaşmayı başarmaları lazım.
ORTAK ADAY MESELESİ
Öncelikle, “muhafazakâr aday” illâ ki de, kazandırmıyor. Dindar ve milliyetçi, iktidar partisi Fidesz’in eski seçmeni Péter Márki-Zay, kendisi profildeki seçmenlerin oyunu alamadı. Dahası, yerel siyasetten gelen genç ve dinamik bir siyasetçi olmasına rağmen, rüştünü “ulusal çaptaki” siyasette ispatlayamadı. Karşısına, dış politika ve iç siyasette tüm ülkeyi ilgilendiren konularda sorular gelmeye başladıkça, etkileyiciliğini ve ikna ediciliğini yitirdi.
Márki-Zay, şimdi “düşük profilli bir aday” olmakla eleştirilse de, aslında 2018’de siyasi kariyerine çok parlak bir şekilde başlamıştı. Macaristan’ın güneydoğusundaki, “iktidarın kalesi” sayılan ufak kent Hódmezővásárhely’nin belediye başkanı seçilmesini, “siyasi ve toplumsal kutuplaşmayı” aşan bir kampanyayı başarıyla yürütebilmiş olmasına borçluydu.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi