Zorba, toplumun başına geçer, dikte eden lider olur. Öncesinde, besleyen annesine tapınan çocuk gibi olan yığınlar, kurtarıcısı zorba haline dönüşünce ona nefretini kusmaya başlar. İlginç olan ise zorba karakterinin sadece onayla değil, öfke ve nefret ile beslenmesidir.Gelin teorinin kapsamını genişletelim, toplumsal düzeye taşıyalım. Anne vatan, baba devlet bizler de yaşımıza rağmen çocuk olmayı sürdürenlerden olalım. Zaten Türk ailesinin senaryolarına baktığımızda kurban, kurtarıcı ve zorba olmaya hazır olduğumuzu görmek hiç de zor değil. Çeşitli nedenlerle evden bir türlü ayrılamayan, babaları tarafından sevgi görmemiş yetişkinler hâlen bir travmanın içinde yaşıyor gibi. Bu travmaları yaşayan bireylerin oluşturduğu toplulukların da kendilerini kurban belleyip bir kurtarıcı beklemeleri son derece normal. Sonra o kurtarıcının bir zorbaya dönüşmesi ise an meselesi. Zorba, toplumun başına geçer, dikte eden lider olur. Öncesinde, besleyen annesine tapınan çocuk gibi olan yığınlar, kurtarıcısı zorba haline dönüşünce ona nefretini kusmaya başlar. İlginç olan ise zorba karakterinin sadece onayla değil, öfke ve nefret ile beslenmesidir. Zorba, yığınlara içindeki kurbanı yansıtırken her solukta daha da genleşir: Ciğerlerine soluduğu egosuyla sert bir hükümdar oluverir. Zorbaya karşı elindeki cephanesi tükenen yığınlarsa yetersizlik içinde çırpınıp dururlar. Suçlayan kızgın otorite kaynağı, sert bir baba karşımızda dururken onun kurbandan ne farkı var ki? Kendine ebeveynlik yapmayı becerememiş, anne ve babasını arayan çocukların ne mutlu olabildikleri ne de sağlıklı bir toplum yarattıkları görülmüş. Bu senaryoda kimse özgür değil suçlu da. İçimizde kırılmış, incinmiş çocuğu görmeden, onu kendi elleriyle beslemeyenin bu kısır döngüden çıkışı yok. Gerçek bir yetişkin olmak için bırakın kurtarıcı beklemeyi, bırakın bir zorbanın elinde yitmeyi, bırakın çaresiz bir çocuk gibi davranmayı. Bırakın!
Kurban mısın? Kurtarıcı mı yoksa zorba mı?
Gülden Bulut
İçimizde kırılmış, incinmiş çocuğu görmeden, onu kendi elleriyle beslemeyenin bu kısır döngüden çıkışı yok. Gerçek bir yetişkin olmak için bırakın kurtarıcı beklemeyi, bırakın bir zorbanın elinde yitmeyi, bırakın çaresiz bir çocuk gibi davranmayı. Bırakın!
Anne, baba çocuk üçgeninde başlıyor yaşamımız. Ve bu kapalı üçgende, Stephen Karpman’ın ortaya koyduğu Drama Üçgeni teorisindeki roller aktive oluyor: kurban, kurtarıcı ve suçlayıcı (zorba). Süreç içinde bir rolden diğerine girsek de değişmeyen tek şey döngüdeki tutsaklığımız. Masallarda da bu motif tekrar eder: Kırmızı başlıklı kız, hasta büyükannesine yiyecek götürürken kurtarıcıdır, fakat yolda karşılaştığı kurdun midesine girince birden kurban durumuna düşer. İyi ki devreye kurtarıcı rolünde oduncu girer ki bu sevimli kahraman kurtulur.
İşlevlerini sağlıklı gerçekleştirmemiş ailelerde yaşamış kişiler bu çıkmaz sokağa girmeye daha eğilimlidirler. Anne, besleyen, büyüten, koruyan bir figür olarak bir çocuğun hayatında yaşamsal bir öneme sahiptir. Onlar çocuklarının kurtarıcısıdırlar, el kadar çaresiz bir canlının ihtiyaçlarını karşılayıp yaşama tutunmasını sağlarlar.
Annenizin sert yüzüne maruz kalmış olabilirsiniz; ihtiyacınızda yanınızda yoktur. İşte bu sefer siz birilerinin ihtiyaçlarını karşılayıp, başkasını kurtarmayı düşlersiniz, hatta daha da ötesi kurtaracağınız insanları hikayenize dahil edersiniz, bir kurban hemen markajınıza girer. Böylelikle ihtiyaçlarınızın karşılanmadığı, hor görüldüğünüz utanç dolu hikâyede önemli biri olmanın yolunu bulmuş olursunuz.
Kurban, saf ve temiz, kendi işini göremeyen çocuktur, korunmasızdır. Sokakta kalmış sırılsıklam olmuş bir kedi gibi çaresizdir. Onu eve alıp beslemek istersiniz, kurtarmak! (ki gerçekte bu drama hayvanlara karşı sınırsız kurtarıcılık arzusuyla yaklaşanlarda da yaşanır.) Zaten duygusal yönden paramparça olmuş kişi bir kurtarıcı aramaktadır. Kurban kurtarıcısına s.o.s. gönderirken kurtarıcı dağların ardından beliriverir.
Kurbanını bir bebek gibi sarıp sarmalar. Ne olur bir yere gitme dediği sessiz mesajlarıyla obez bir çocuk yaratır. Kurban çocuk beslendikçe, antenleri ‘Aslında sen güçsüzsün’ sinyalini alır. Kurtarıcı gücünü ele güne sergilerken, kurbanı iyice zayıflatır. Kurban buna daha fazla katlanamaz. Kurtarıcısını manipüle eder, sabote eder ve gizli ajandasını devreye sokar. İşte bu zaman, bombanın pimi çekilir, kurtarıcı kurbanı nankör olmakla suçlar. Artık kurtarıcı bir kurbana dönüşmüştür bile.
Bu örgüde bir de zorba vardır. Onun da öyküsü farklı değildir, incinmiş bir çocuktur. Bu rol, baba üzerinden tanımlanır. Aşağılanmış, hor görülmüş, istismar edilmiş bu çocuk, zaman içinde biriktirdiği öfkesi nedeniyle sevgiye yabancıdır. Büyür ve artık o bir zorba olur. Her daim kendini haklı gören, kontrol eden, gücü elden bırakmayan, cezalandıran kendisidir. Ve o da kendi kurbanının peşine düşer. Bilmez ki zulüm edeceği kendisinden başkası değildir.
Her rol kurbana çıkar. Sürekli birbirine dönüşen rollerdeki ortak nokta hepsinin aynı incinmiş çocuk olmasıdır. Aile içinde tamamlanmamış sorunlar özellikle yakın romantik ilişkilere aktarılarak dram sürer gider. Bu hikâyede kimse uyanmazsa, zorba mağdur olur, kurtarıcı kurban vs. Böylesi fasit dairenin içinden çıkmak mümkündür: Nasıl mı? Canını acıtan bir olay yaşadığında ‘Ben neyin içindeyim?’ diye soran birey, sağduyusuyla bilinçlenme isteğiyle kendini bir üst çıtaya taşıyabilir. Daha sonraları içindeki bu denklem tetiklendiğindeyse kendisine dışarıdan bakan bir gözlemci gibi neyin içinde olduğunu farkına varır. Ve ne olmayı seçeceğine kendi karar verir. İrade ve çaba gibi büyülü kelimelerle tanışır.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
Liderlik hayali kuran Türkiye, puansız Karadağ'a takıldı