Ruslar sanata ve stratejiye önem verirken bizde müzik, beden eğitimi, resim gibi dersler zaman kaybı olarak görülür. Bununla birlikte, ülkemizde Rus'un balesine verilen önem kendi ulusal şarkılarımıza, kültürümüze verilmez ya da verilmek istenmez. Son dönemde eğitimde favori olan bir anlayış var. Geleneksel kötüdür! Çağa ayak uyduran bir eğitim sistemini benimsemeliyiz! Bunu yaparken hangi çağa ve hangi ülkenin çağına ayak uydurduğumuzun bir önemi bulunmamaktadır. "Little little into the middle" şeklinde masaya her ülkeden bir parça koymalıyız. Ama hiçbiri tam porsiyon olmamalı ve ortadaki hiçbir eğitim karnımızı tam doyurmamalı gibi bir algı var. Mesela eğitim sistemimizin olmazsa olmazlarından birisi bale ve satranç. Bu iki eğitimi almayan çocuklar "modern" çocuk kategorisine bile girememeye başladı. Komünizm gelir korkusuyla Köy Enstitüleri gibi bir eğitim ekolünün kapandığı ülkede Çarlık Rusyası'nın en önemli kültürlerinden ikisi olan bale ve satranç vazgeçilmez bir hobi haline geldi. Yazımdan baleye ya da satranca herhangi bir düşmanlık beslediğim çıkarılmasın aksine her ikisini de yetenek ve çalışmanın birleştiği çok değerli kültürel iki unsur olarak görüyorum. Ancak benim eleştirim okullarda bu eğitimi verirken satrancın 4000 yıllık felsefesinin ve Rusya'da neden bu kadar geliştiğinin anlatılmamasıdır. Aynı durum bale için de geçerlidir. Satranç; Rusya'da bir prestij ve zeka göstergesi olarak diğer ülkelere bir nevi "hava atma" aracı olarak kullanıldı. Bizdeki gibi 5 çaylarında velilerin birbirine "hava atma" aracı olarak değil yani. Özellikle Soğuk Savaş döneminde ABD'ye satranç üzerinden zeka gösterisi yapıldı. Ruslar satrancın; planlama, analiz, strateji, oyun planlama ve savaş taktiği geliştirmede bir eğitim olarak kullanılması gerektiğini savunuyorlar. Önce felsefesini özümsediler sonra hayatta uyguladılar. Rusya'da yaşayan Türkler satrancın ülkedeki önemini anlatırken; "Türkiye'de futbol neyse Rusya'da satranç da o" diye ifade ediyorlar. Satrancın önemini üniversitelerde satranç bölümlerinin olmasından da anlayabiliriz. Yani satranç oynamak Rusya'da başlı başına bir meslek. Yaptığınız hobiye profesyonel gözle bakmadığınız sürece ne kişisel ne de ülkece ilerlemeniz pek mümkün olmuyor. 1o Ekim 1995'te yani tarihte bugün satrancın en büyük ustalarından biri olarak adlandırılan Rus Garry Kasparov'un bir ay süren turnuva sonucu rakibi Viswanathan Anand'ı yendiği günde Rusya'nın satranç başarısından bahsetmem akıllıca oldu. Peki şu an tüm çocukların aldığı bale eğitim? Hemen hemen tüm özel okulların vazgeçilmez satış tekniği olan bale de bizim ülkemizde "piti piti" yürünen derinliği anlatılmayan bir sanat olarak kalmıştır. Velilerin çocuklarını sene sonunda yaşlı gözlerle ve gururla izlediği ama çoğunun Fındıkkıran'dan, Kuğu Gölü'nden, Fındıkkıran'ın bestecisi Tchaikovsky (Çaykovski)'den bihaber olduğu bu kültürel etkinlik de Rusya'nın en önem verdiği sanatlardan birisidir. Peki bu durum sadece Rusların önem vermesiyle mi kalıyor? Hayır. Devletin desteklemediği bir kültür yok olmaya mahkumdur. Bu yüzden Putin, Moskova'da bulunan Çarlık Rusya'dan kalan tiyatrolardan biri olan Bolşoy'a 34,5 milyar ruble bütçe ayırarak baştan aşağı yenilenmesini sağlamıştır. Ülkece gururumuz olan balet Tan Sağtürk Hürriyet'teki yazısında Putin'in baleye verdiği bir diğer önemi şöyle anlatıyor; "Novosibirsk’teki büyük tiyatronun ve Moskova Konservatuvarının restorasyonu gibi büyük birçok çalışmanın yapılması talimatını verdi. Eskiden uygulanan maaş sisteminin değişmesi üzerinde durdu ve sanatçılara başarı ve çabaya endeksli yeni bir maaş sistemi kurdu. Kültür Bakanlığına ayrılan ödenek ilk aşamada %25 arttırıldı." Ruslar kendi kültürlerini tüm dünyaya hem maddi hem de manevi olarak satabilmişler. Bunu satarken felsefelerini ellerinde tutmuş olmalılar ki bize gelene kadar hem satranç hem de bale sığ bir hal almıştır. Ruslar sanata ve stratejiye böyle önem verirken bizde müzik, beden eğitimi, resim gibi derslerin seçmeli olması önerildi. Hem de 4.sınıftan itibaren, bu derslerin asgarisini bile öğrenmeden... Bize göre bu dersler senelerdir "boş dersler"dir ve hep zaman kaybı olarak görülür. Ülkemizde Rus'un balesine verilen önem kadar -ki ona verilen önem de kişisel ego seviyesini aşamıyor- kendi ulusal şarkılarımıza, kültürümüze, ortak sevinçlerimize verilmiyor ya da verilmek istenmiyor.   (www.mahiyemorgul.com) Ne diyelim sanata ve spora herhangi bir teşvikin olmadığı ülkemizde tüm çocuklar çareyi beyaz yakalı ya da memur olmakta buluyor. Umarım ileride sanatın bir kategorisi konuşulduğunda akla gelen ilk ülke biz oluruz. Ülkemizin liderinin söylediği gibi; "Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir." Gazi Mustafa Kemal Atatürk