“Küba sosyalizm iddiasından vazgeçiyor, çözülüyor” söylemlerini sevinçle dillendirmesine rağmen. Sosyalist yönetimlerin geçmişte başardıklarını, kapitalizm bugün söylemekten bile uzak… 20.yy'daki sosyalist deneyimler doğru veya yanlış işleyiş tarzlarıyla kapitalist ülkelerin uykusunu kaçırmayı başarmıştı. Bu başarı öyküsünün bugüne yansıması ise emperyalist abluka altında yıllardır varlığını sürdüren sosyalist Küba’ya karşı bir hıncı da beraberinde getiriyor. Salgınla mücadelede kendi aşısını üreten Küba, 12 yaşından küçük çocukların da aşılanmasına başladı. Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel de 31 Ağustos'ta yaptığı açıklamada tüm nüfusun yüzde 92,6'sının kasım ayına kadar üç doz aşılanmış olacağını duyurmuştu. Küba’nın sağlık sistemindeki başarılarına dair birkaç örneğe bakalım. 1962: Polio’yu yok eden ilk ülke 1996: Kızamığı yok eden ilk ülke Amerika bölgesinde en düşük AIDS oranına sahip ülke… Amerika bölgesinde en etkili dank (eklem ağrılı ateşli bulaşıcı hastalık) kontrolü programı… Kapsamlı sağlık hizmetleri: 120-160 aileye 1 hekim düşmekte… Dünyadaki hipertansiyon tedavisi ve kontrolü açısından en yüksek orana sahip ülke. Kardiyovasküler ölüm oranında %45’e kadar azalma… 1000 canlı doğumda kaba bebek ölüm hızı 5,8. Afrika ve Latin Amerika ülkelerinden gelen öğrencilerin ücretsiz tıp eğitimi… 52 fakir ülkede 34 bin sağlık profesyoneline destek. Yerli biyoteknoloji sektörü: ilk insan polisakkarit aşısının üretilmesi (https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/63236/mod_resource/content/1/SKY%20329%20KSS%2011.hafta.pdf) (https://haber.sol.org.tr/dunya/sosyalizm-ve-cocuklar-kuba-cocuk-gelisimi-politikalarinda-lider-208603) Sosyalizmle yönetilen ülkelerin geçmiş salgın dönemlerindeki mücadelesine bir göz atalım. Sovyetler Birliği eskide kalan ölümcül salgınlara karşı nasıl mücadele ediyordu? Devletin bütün birimleri salgının ortadan kalkması için seferberlik haline getiriliyordu. İzolasyon tedbirleri hiçbir öncelik ve şart koşulmadan halkın sağlığı için zaman kaybetmeksizin hayata geçirilip gerekli bütün adımlar atılıyordu. Veba, çiçek hastalığı, kolera, şarbon vb. salgınların hepsi başka ülkelerden Sovyetler Birliği’ne taşınmış, bu salgınlarla mücadelede kullanılmak için devlet menkul kıymetleri salgına karşı çalışanlar ve hastalar için kullanılmıştır. Bu durum, salgına karşı bu mücadelede sosyalist sistemin insan sağlığını her şeyin başına yazdığının göstergesidir. Aynı zamanda toplumun hastalıklara karşı bağışıklık kazanması ve aşılama her bir birey için çok önemli bir yere sahip olmuştur. O dönem sağlık hizmetlerinin ve sağlık sisteminin temelini oluşturan maddeler şunlardır:
  • Önleyici sağlık hizmetlerine ağırlık verilmesi,
  • Önleyici ve tedavi edici hizmetlerin bütünleştirilmesi,
  • Sevk zinciri ile birbirine bağlı sağlık kurumlarında hizmet verilmesi,
  • Hizmetin ücretsiz ve finansmanın genel bütçeden sağlanması,
  • Hekimler devlet görevlisi, sağlık kurumları devlet kurumu, hizmet devlet hizmeti,
  • Tıbbi araştırma ve uygulama arasında yakın ilişki kurulması,
  • Sağlık sisteminin gelişimine halkın katılımının sağlanması,
  • Hijyen bilgisinin toplum içinde yaygınlaştırılması,
  • Sanayi ve tarım işçileri ile ailelerine sağlık hizmetinde öncelik verilmesi.
(Emek Araştırma dergisindeki “Salgınla Birlikte Yeni Dünya Düzeni Tartışmalarında Emeğin ve Sanatın Yeri” başlıklı yazımdan alıntıdır. http://www.emekarastirma.org/uploads/dergi/2991.pdf) Sosyalist yönetimlerin sadece sağlık alanındaki başarısı, bugün salgın döneminde kapitalizmin ticari kar güdüsü nedeniyle milyonlarca insanın ölümünün seyredilmesi ve liberallerin “Küba sosyalizm iddiasından vazgeçiyor, çözülüyor” söylemlerini sevinçle dillendirmesi… Ama her şeye rağmen sosyalist yönetimlerin geçmişte hayata geçirdiklerini kapitalizmin bugün insanlığa vaat edemeyecek durumda olduğunu da bilmez değiller. Küba yönetiminin sınırlı kaynaklarla başardıklarını değil de, özel mülkiyete mecburen ama sınırlı bir şekilde izin verişine odaklanmaları hiç de masum değil. Kriz dönemleri kapitalizmin gerçek yüzünü tekrar acı bir şekilde gösterirken, yeni Kübalara bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu da görüyoruz.