İşçi sınıfı örgütlenmelerinde yüzyıllara yayılan deneyim biriktiren sendikalar biriken deneyimin son kırk yılını sendikacılık olarak uyguluyorlar. Son yılların şiarı sosyal ve uzlaşıcı sendikacılık. İşçiler olmadan da sendikacılık yapılabileceğini gören profesyonel sendikacıların yönetiminde toplu sözleşme dışına çok çıkmamayı tercih edip, iktidarları ürkütmeden üye kaydetme gayreti tarzları haline geldi. Bir tık üst perdeden sendikacılık yapanların tarzı, üslubu sert tarzı yukarıda bahsettiğim gibi, işçi sınıfı da son dönemin en büyük krizine böyle koşullarda karşı karşıya kaldı. Merkezi iktidarların merkezi emek karşıtı politikalarına iş yeri bazlı direnç gösterecek pratikler gelişiyor. Eksiklide olsa önemli çünkü sendikalar içinden geçilen sürecin olağanüstülüğüne karşı olağan işleyişlerine devamlılıkta ısrar ediyorlar. Kriz dönemlerinde geçirilen iki 1 Mayısta bu durumun ispatı gibiydi. Türkiye’de iktidar insanların bir araya gelmemesinin önemine uygun salgınla mücadele pratikleri geliştirdi. Evde çalışma uygulamasını kalıcı hale getirirken, toplu sözleşmeleri erteledi, grevleri yasakladı. İşten çıkartmalar yasaklandı propagandasının arkasından SGK’nın istisna tanıdığı kod 29 ile işten çıkartma hakkı patronlar için dilediğince kullanıldı. Bu kod ahlaki davranışları kapsıyorken, sendikalı olmakta ahlaki gerekçelere dayandırılıp işten çıkartmalar yaşandı. İşyerlerinde sadece üyesi olan örgütlü olmayan sendikaların bu işten atılmalara tekil direnişler sergileseler de bütünü kapsayacak bu kriz döneminde hızlıca örgütlenecek girişimleri yada dertleri olmadı. Salgınla mücadelede mesafeye vurgu yapan iktidar partisi kendi kongrelerini tıka basa kapalı spor salonlarında gerçekleştirdi. Sendikaların mitinglerine yada eylemlerine bu gerekçeyle izin verilmemesinin toplum sağlığıyla ilişkili olmadığını biliyoruz. Yasaklara karşı duruş gerçekleşmeyince alışkanlık haline dönüştü. Hatta bazı sendikalar 1 Mayısta sembolik kutlamalar yapacağını günler öncesinden duyurdu. Sembolik kutlamaların dışında kalacağını iddia eden sendikalarda sembolik kutlamalar ve açıklamalar gerçekleştirdiler. Son kırk yılda sermaye sınıfının emekçiler üzerinde artan baskısı bu baskıya eklenen salgınla birlikte sendikaların kendi alıştığı tarzın dışına çıkamaması yada çıkmaması yeni bir sendikal anlayışa olan ihtiyacı gözle görünür hale getirdi. Türkiye özelinde sınıf sendikacılığı deneyiminin büyük işçi kitleleriyle buluştuğu zaman diliminin kısa oluşu (1965 ile 1980) içinden geçtiğimiz bu dönemin 1946 sendikacılığına benzer işlerin ortaya çıkacağını gösteriyor. İşçi sınıfı partisi=Sendika bu denklem sınıf siyaset ilişkisiyle birlikte güçlenecek.