Bir şehir düşünün, sanayi devrimiyle kaderi değişsin, bir ailenin öncülüğünde kömür ve demir çelik endüstrisinin merkezlerinden bir tanesi olsun. Sadece kendi ülkesinden değil, tüm kıtadan insanlar o kente çalışmaya gelsinler. Büyüsün. Daha sonra kömür ve bitsin. Kent küçülsün, adı eskisi kadar anılmasın, bırakın kıtadan insanların çalışmaya gelmesini, kendi insanına bile iş bulamaz hale gelsin. Elinizde karar verme yetkisi olsa ne yapardınız? Böylece bırakır mıydınız? Yeni yollar mı arardınız? Yoksa yine kıtaya örnek olmaya mı çalışırdınız? Bahsettiğimiz kent Essen! Essen kenti, Almanya’nın Batı sınırına yakın, hafif de kuzeye doğru konumlanan bir kent. Wikipedia bilgisine göre kent, Almanya'nın Kuzey-Ren Vestfalya eyâletine bağlı, bu eyâletin dördüncü, ülkenin dokuzuncu büyük şehri. Nüfusu 600.000 civarında. Essen’in tarihine baktığımızda bir zamanlar Almanya’nın beşinci büyük şehri olmuş. Wikipedia’nın Türkçe versiyonunda Essen’e dair iki cümle var. İlkini biraz önce okudunuz. İkinci cümle ise şu: Eskiden bu bölge Almanya'nın en önemli demir ve kömür merkeziydi. Kent kömür ve demir çelik endüstrisine o kadar bağlı ki, uluslararası gezgin sitesi Trip Advisor’da Essen’de yapılacak şeyler listesinde 75 madde var. İlk sırada ise eski bir maden ocağını ziyareti koymuş site yetkilileri ve gezginler. Bu endüstri ile şehir içiçe. Wikipedia’nın İngilizce sürümünde ise bilgi biraz daha fazla: “845 yılında kurulan Essen, sanayileşmenin başlangıcına kadar küçük bir kasaba olarak kaldı. Şehir özellikle Krupp Ailesi’nin demir işleri sebebiyle Almanya'nın en önemli kömür ve çelik merkezlerinden biri haline geldi. Essen 1970'li yıllara kadar tüm ülkeden işçiler çekiyordu; 1929 ve 1988 yılları arasında Almanya'nın 5. büyük şehriydi ve 1962'de 730.000'den fazla nüfusa ulaştı.” Hikâye buraya kadar, dönemin koşullarını da düşününce, fena gitmiyor. Ta ki kömür ve demir çelik kaynakları tükenene kadar… Son kömür ocağı da 1996 yılında kapandıktan sonra şehir eski albenisini yitiriyor ve düşüş başlıyor. Burada kaseti biraz ileri sarmakta yarar var. Çünkü bir devrin kapandığı 1996 yılından, yeni bir devrin açıldığı 2010 yılına gelmek önemli. Yıl 2010, Essen Avrupa Kültür Başkenti! Eskiden madencilerin gittiği ocaklara artık sanatçılar, öğrenciler, sanatseverler gidiyor ve bir dönüşüm başlıyor. Ağır bir endüstri yerini kültüre bırakıyor ve kıtadan insanlar çalışmak için Essen’e gelen insanlar; 40 sene sonra bu sefer kültür için geliyorlar. Biraz daha ileri sarıp günümüze, Essen’in bu yazıya konu olmasının da sebebine, gelelim. 2017’ye! Essen Avrupa Yeşil Başkenti! Avrupa’nın önemli bir kömür ve demir çelik merkezi yaşadığı dönüşümle önce kültür konusunda, sonra da çevre konusunda Avrupa’nın Başkenti olma sıfatını elde ediyor. Peki, kısaca ayrıntılara girersek neler yapmış Essen? Öncelikle Essen’in bu sıfatı hak kazanmasının temel nedeni suyla kurduğu ilişki ile biyoçeşitliliği koruma ve geliştirme konusundaki çabaları. Bunun yanında bazı konularda 2050’ye kadar giden kentsel vizyonları da var. Örneğin, * İklim değişikliğine yönelik olarak azaltım ve uyum politikalarını net olarak belirliyorlar. * Ulaşımdan kaynaklı salımları 2020’de %40, 2050’de ise %95 azaltmayı hedefliyorlar. * Geçmişin getirdiği kötü şöhrete rağmen hava kalitesini üst düzeye çıkarmayı hedefliyorlar. * Ses kirliliğini engellemeyi hedefliyorlar. * 2012’de %40 olan geri dönüşümü 2020’de %65’e çıkarmayı hedefliyorlar. * Şebeke suyunu içilebilir hale getirmeyi hedefliyorlar. * Yağmur suyunun %15’ini ayırıp kullanmayı hedefliyorlar. * 2025’e kadar 20.000 yeşil istihdam yaratmayı hedefliyorlar. * 2030’de bütünleşmiş bir çevresel sisteme geçeyi hedefliyorlar. İşte bu hedefler ve şimdiye kadar yaptıkları sayesinde 2017 Avrupa Yeşil Başkenti seçildi Essen. İşin bir ilginç yanı da şu, ödül konuşmasında “Tüm Essenerlerin işlerinin zor olduğunun farkındayım ve onlara teşekkür ediyorum. Onlar sayesinde gereken yapısal değişiklikleri başarabildik.” diyen Essen Belediye Başkanı Reinhard Paß Hristiyan Demokratlar’dan seçilmiş bir kişi ve kenti de Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlar koalisyonu yönetiyor; Almanya politikasının merkez iki partisi. Essen’in hikâyesindeki kontrast çok keskin olduğu için Essen önemli bir örnek ama bu kadar keskin hatlara sahip olsa da olmasa da iklim değişikliğinin etkilerinden tüm kentler etkilenecek ve Essen’de görüldüğü gibi bu hem politikanın merkezinde olmalı, hem de merkez politikanın konusu olmalı. Cazibesi yitirmiş, küçülen, işsizliğin arttığı bir sanayileşme sonrası harabesinden hem Avrupa Kültür Başkenti hem de Avrupa yeşil Başkenti çıkarmak bir vizyon ve akıl sonucu. Kentin tüm ulaşım, su, çöp sistemini dönüştürmek ve bunu yaparken de var olan işsizliğin yarısına denk gelen bir oranda yeşil istihdam yaratmak örnek alınması gereken bir hamle. Yapılacaklar belli, yapacaklar belli. Yapılması gerekliliği ise çok acil… Sadece biraz ileri görüşlülük yeterli! İleriyi görebilmek için, şimdi ileri görüşlülük zamanı.