Kılıçdaroğlu istifa etmeli mi? Evetse bu istifa, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde başarısız olduğu için mi olmalı? Bu iki soruya verilecek cevap, ‘evet’ ise bunun anlamı; bugüne kadar Kılıçdaroğlu’nun gerek CHP’de izlediği politikalar gerekse muhalefeti bir araya getirme stratejisinin, siyasal söylemlerinin ve siyasal pratiklerinin yanlış ya da yetersiz olduğudur. Peki bu konularda Kılıçdaroğlu başarısız mı? Bence değil.
CHP’de kurultay süreci devam ediyor. İlçe kongreleri bitti. İl kongreleri yapılmaya başlandı. Kimi kongreler sakin geçerken kimilerinde sert tartışmalar yaşanıyor. Kurultayda şu anda iki başkan aday var; CHP Meclis Grup Başkanı Özgür Özel ve akademisyen Örsan Öymen. İlhan Cihaner de adaylığa yeşil ışık yakmış görünüyor.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu kendisi aday olmasa da delegeler tarafından aday gösterilecek. Bugün itibariyle Kılıçdaroğlu, başkan olarak kalma ve kendisinden sonrası için ‘güvendiği’ bir aday çıkarmaya kararlı görünmektedir.
Bu tablo, tıpkı son dönemde muhalefetin içinde olduğuna benzer biçimde CHP’de de yaşananın değişim/yenileşme süreci değil bir belirsizlik süreci olarak karşımızda durmaktadır.
Şu ana kadar değişim adına konuşanlar, değişimin içeriğine dair yapısal hiç bir önerme yapmadılar.
Bu bağlamda tüm açıklamalar, yeni bir şey söylemekten çok ortaya çıkan ayrışmada bir pozisyon alma, siyasal hizalanma şeklinde.
Ne yazık ki değişim tartışmaları, kişiler üzerine odaklanmış durumda.
Bunun tek istisnası İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 9 Eylül’de Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan yazısı. O yazıda İmamoğlu, CHP’deki değişimin içeriğine dair ipuçları sundu.
Sorun şu ki, İmamoğlu CHP’den yeniden belediye başkan aday adayı olmak istediği için bu değişim ancak 31 Mart 2024 sonrasına kalacak görünüyor.
KILIÇDAROĞLU İSTİFA ETMELİ Mİ?
Diğer yandan şunu biliyoruz; kamuoyunda ve CHP içinde bir grup ısrarla Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesini istiyor.
Kılıçdaroğlu istifa edip yerine Özgür Özel ya da bir başka isim geldiğinden CHP’de hangi sorun çözülecek?
Kuşkusuz lider ve kadro değişimi toplumda heyecan yaratabilir ama bu değişim, yeni bir hikaye sunmadığında sonuç pek değişmeyebilir.
Peki, Kılıçdaroğlu istifa etmeli mi?
Evetse bu istifa, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde başarısız olduğu için mi olmalı?
Bu iki soruya verilecek cevap, ‘evet’ ise bunun anlamı; bugüne kadar Kılıçdaroğlu’nun gerek CHP’de izlediği politikalar gerekse muhalefeti bir araya getirme stratejisinin, siyasal söylemlerinin ve siyasal pratiklerinin yanlış ya da yetersiz olduğudur.
Peki bu konularda Kılıçdaroğlu başarısız mı?
Bence değil.
Neden mi?
Hemen şunu iadede edelim; Kılıçdaroğlu Genel Başkan olduğu 2010’dan bu yana CHP’de ideolojik ve siyasi olarak büyük dönüşüm yarattı. Ve bu çoğu zaman partiye rağmen oldu.
Bu açıdan Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP, Baykal liderliğindeki CHP’den hayli farklı bu açıdan değişmiş bir partidir.
Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, devleti referans alan, hatta kendisini devletin sahibi sanan bir siyasi anlayışı terk etmiştir. Bu CHP; devlete mesafe alan, siyasal meşruiyetini toplumda arayan, toplumsal sorunları kamusal alana taşıyıp siyasallaştıran ve en önemlisi de partinin kuruluşundan gelen bagajların yükünü azaltmak için farklı toplumsal kesimlerle ilişki kuran, onlarla siyaseten konuşan bir partidir.
Baykal CHP’si bir kimlik partisi iken; Kılıçdaroğlu CHP’si bir kitle partisidir.
Hemen ifade edelim ki, bu dönüşüm, CHP’yi tek başına sol, sosyal demokrat parti yapmamıştır.
Diğer yandan Kılıçdaroğlu seçim sonrasında yaşanan süreçte siyasi sorumluluğu olan başkan yardımcısı ve danışmanlarını kamuoyu önüne çıkarıp, onların sorumluluk almalarını sağlasaydı, bugün kendisinin istifa etmesini isteyenler bundan vazgeçebilirdi. Ama Kılıçdaroğlu bunu yapmayarak bir anlamda tüm sorumluluğu üzerine alarak siyasi hata yapmıştır.
Seçimlerden bugüne kadar Kılıçdaroğlu dışındaki tüm liderler hiç bir özeleştiri yapmadan, hiç bir sorumluluk almadan birbirlerini en çok da Kılıçdaroğlu’nu eleştirmeleri siyaseten büyük nezaketsizliktir.
DİĞER LİDERLERİN HİÇ Mİ SORUMLULUĞU YOK?
Evet seçimler kazanılamamıştır. Bunun siyasi sorumlusu Kılıçdaroğlu başta olmak üzere Millet İttifakını oluşturan tüm liderlerdir.
Seçimlerden bugüne kadar Kılıçdaroğlu dışındaki tüm liderler hiç bir özeleştiri yapmadan, hiç bir sorumluluk almadan birbirlerini en çok da Kılıçdaroğlu’nu eleştirmeleri siyaseten büyük nezaketsizliktir.
Evet, Kılıçdaroğlu 14 Mayıs Meclis ve 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarısız olmuştur ve bu da tek başına ona ait değildir. Kılıçdaroğlu’nun siyasi lideri olduğu bir ittifak yapısı seçimi kaybetmiştir. Buna ittifak partisi liderleri ve iki belediye başkanı da dahildir.
Bu açıdan muhalefet partisi liderlerinin birbirini eleştirmekten çok yapmaları gereken “Biz nerede hata yaptık?” sorusuna cevap aramak olmalıdır.
SUÇLAMA DEĞİL ‘NEREDE HATA YAPTIK?’ SORUSU SORULMALIYDI
Bu açıdan seçimlerin kazanılamaması liderlik düzeyinde ‘samimiyetsizliğin’ ve ‘güvensizliğin’ payı elbette var. Bunu liderlerin açıklamalarından görüyoruz.
Bunun yanında iktidarın elinde olan imkanları seçimde orantısız biçimde kullanması, kara propagandaya karşı muhalefet liderlerin kamusal alanda ve parti örgütlerin sahada karşılık üretememiş olması, başta sandık güvenliği olmak üzere kimi sorunlar bu başarısızlığın nedenlerindendir.
Ancak daha temel neden sahada örgütsel düzeyde topluma yeterince ulaşılamamasının payı daha büyüktür.
Bu açıdan muhalefet partisi liderlerinin birbirini eleştirmekten çok yapmaları gereken; “Biz nerede hata yaptık?” sorusuna cevap aramak olmalıdır.
CHP’yi bu kadar değiştirmiş, ittifaklar kurmuş, farklı toplumsal kesimlerle konuşmayı başaran Kılıçdaroğlu hatasız mı? Elbette değil. Bu süreçte Kılıçdaroğlu’na ait olan iki büyük hata var.
KILIÇDAROĞLU HATASIZ MI?
CHP’yi bu kadar değiştirmiş, ittifaklar kurmuş, farklı toplumsal kesimlerle konuşmayı başaran Kılıçdaroğlu hatasız mı?
Elbette değil.
Bu süreçte Kılıçdaroğlu’na ait olan iki büyük hata var.
İlki MYK üyelerinden danışmanlarına kadar yakın çalışma arkadaşlarını belirlerken, partide hedeflediği değişimi taşıyacak, bu değişimi siyaseten temsil edecek insanları değil parti içi dengeyi de gözeterek tercih yapması;
İkincisi de, partide yaptığı değişimi, ittifak mantığını, MYK’dan başlayarak PM’ye, Meclis grubuna, il ve ilçe teşkilatlarına kadar taşıyacak mekanizmayı kurmamasıdır.
Bunlar da Kılıçdaroğlu’nun önemli hatalarıdır.
Her şeye rağmen büyük kısmı muhafazakâr olan toplumda, Kılıçdaroğlu’nun siyasette aldığı risk ve başardıkları çok değerli ama yeterli değildir.
Daha önceki bir yazımda da ifade ettiğim gibi; Kılıçdaroğlu ister yerel seçimden ister önce ister sonra yapılacak kurultayda aday olup olmamasından bağımsız olarak bazı adımlar atmak durumundadır:
-
Partideki değişimin kurumsallaşmasını sağlayacak lider ve parti yönetiminin önünü açmak,
- Eğer kendisi devam edecekse bu değişim kurumsallaştıracak bir kadro tercihi yapmak,
-
Bu değişimi, yereli de içine alacak, onun hassasiyetlerini de kapsayacak biçimde hem ideolojik hem de söylem düzeyinde kurumsallaştıracak bir ya da birden çok yapı (mesela bir düşünce kuruluşu, dergi, web sitesi) kurmak,
- Ve bu değişimi topluma daha güçlü anlatacak, toplumun farklı kesimleriyle siyasi taşıyıcı koalisyonlar kurmak,
-
Parti örgütünü hem yapısal hem de siyasi olarak yenilemek ve partideki değişimi içselleştirmiş insanları partiye katmak ve üye sayısını arttırmak,
- Ve toplumla sahici ilişkiyi sürdürmek ve yoğunlaştırmak.
Bütün bunlar diğer olası adaylar için de bir yol haritası olabilir.
Evet muhalefeti eleştirsek de hiç birimizin siyasete küsme lüksü yok.
Yerel seçimlerin kaybedilmesi kamusal alanda yaşadığımız daralmanın hızla mikro düzlemde özel alana sıkışma tehlikesini ortaya çıkarabilir.
Bu yüzden siyasete her zamankinden daha çok sahip çıkmak ve şikayet ettiğimiz değiştirmek için onun parçası olmaktan başka seçeneğimiz yok.