Kılıçdaroğlu başkanlığı ile CHP’deki büyük değişim ve dönüşüm yaşamıştır. Bu mutlaka devam etmelidir. Kılıçdaroğlu istifa etmeyecekse yapması gereken kendisiyle aynı düşüncedeki çalışma ekibi kurmalıdır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybetmesinden pek çok faktör var. Dün bunlardan biri olan seçim güvenliği daha önemlisi de, seçmen sayısı konusundaki belirsizlikler konusunda muhalefetin yeterince sorumlu davranmadığını ifade etmeye çalıştım. Daha önceki yazılarda medya, eğitim ve diyanetin iktidar tarafından toplum mühendisliğinin ideolojik birer aygıtı olarak nasıl kullanıldığını ve bunun seçimlerde nasıl etkili olduğunu tartıştım. Bu açıdan dün de ifade etmeye çalıştığım gibi Kılıçdaroğlu’nun karşısında sadece Erdoğan değil, uzun yılların deneyimini taşıyan bir iktidar makinası vardı. Ve bu makinanın toplumu ince bir mühendislikle dönüştürdüğü gerçeğini unutmayalım. Bu gerçeğe rağmen şüphesiz muhalefet partilerinin bu süreçte sorumlulukları vardır. Bu açıdan tüm muhalefet partilerinin şapkalarını önlerine koyup özeleştiri yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Çünkü ortada kaybedilmiş bir seçim vardır. Muhalefetteki partilerde kurullar toplanıyor, kendi aralarında tartışıyor ama kamuoyuna bu tartışmaların sonuçlarına ilişkin somut bir açıklama yapılmıyor. Bu anlamdaki sessizlik, ya kendilerini başarılı bulduklarından ya da gerçek olan bu başarısızlığı zamana yayarak unutturmak istedikleri içindir.
CHP, Cumhuriyeti kuran bir parti olarak, ağır bagajları olan bir parti. Ve açıkça ifade edelim ki, başta muhafazakâr kesimler olmak üzere belli kesimlerde algısı da ne yazık ki “hala” olumsuz. Kılıçdaroğlu bu algıyı kırma yolunda hayli yol almıştır
*** Kuşkusuz bu partilerden en başında geleni de CHP’dir. CHP lideri Kılıçdaroğlu, pek konuşmasında; “CHP’yi yönetmek, ülkeyi yönetmekten zor” cümlesini kullanıyor. Bu ifadeyi sanırım sadece genel başkanlık deneyiminden değil CHP tarihindeki deneyimlere dayanarak söylüyor olmalı. Gerçekten de böyle. Sonuç olarak CHP, Cumhuriyeti kuran bir parti olarak, ağır bagajları olan bir parti. Ve açıkça ifade edelim ki, başta muhafazakâr kesimler olmak üzere belli kesimlerde algısı da ne yazık ki “hala” olumsuz. Aradan geçen kuşaklara rağmen CHP’ye bakışın değişmemesinden AKP iktidarının toplumsal mühendisliğinin ve kullandığı ideolojik aygıtların (medya, eğitim ve diyanet) çok büyük etkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte Kılıçdaroğlu’nun son 10 yıllık başkanlık süreci, CHP’de büyük bir dönüşüm ve değişimi ifade etmektedir. Sadece siyaset yapma tarzı değil, gerektiğinde özeleştiri vermek, tarihsel hataları kabul etmek anlamında değil bu değişimi; kendini farklı toplumsal kesimlere anlatmak, onlarla konuşmak ve o kesimlerin CHP ve kendisi hakkındaki algıları kırmak açısından da çok çaba harcadı Kılıçdaroğlu. Ancak bu değişim ve dönüşüm, büyük ölçüde Kılıçdaroğlu ve yanında, çevresinde olan çok az siyasi tarafından içselleştirildi ve sahiplendi. Bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun en büyük sorunu hep ifade ettiğim gibi parti içindeki siyasi yalnızlığı oldu. En basit örnek, Kılıçdaroğlu’nun siyasallaştırmak istediği “helalleşme” kavramı, parti yöneticileri ve parti örgütünden ne kadar sahiplenilmiştir? Kuşkusuz Kılıçdaroğlu’nun yanı hep kalabalıktı ama bu kalabalık onun hedeflerini paylaşanları değil parti lideri olmasından kaynaklıdır. Özetle Kılıçdaroğlu, CHP tarihi içinde siyaseten önemli işler başarmış bir Genel Başkan olarak kuşkusuz yerini alacak. Belki cumhurbaşkanı olmadı, belki başbakan vs. olamadı ama CHP’de yarattığı değişim ve dönüşüm ile bunu hak ettiği açıktır. Bu açıdan Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adaylığını hak etmiş isimlerden birisidir. *** Burada haklı bir soru sormak mümkün; Kılıçdaroğlu’nun CHP’de başarmak istediği değişim ve dönüşüm aradan geçen süreye rağmen neden parti yönetiminde ve örgütlerde başarılamadı? Ya da Kılıçdaroğlu parti içinde neden hep siyaseten yalnız kaldı? Bunun bir nedeni CHP’nin tarihi ve parti için farklı grupların mücadelesinden kaynaklanmış ve bu değişime direnilmiş olması ise diğer bir nedeni de bizatihi Kılıçdaroğlu’nun siyasi tercihlerinden kaynaklanmaktadır. Nasıl mı? Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olduğu dönem içinde ilk dönemi bir yana bırakırsak sonraki süreçte yakın çalışma ekibini seçerken önceliği, partideki değişim ve dönüşümü güçlendirecek isimlerden değil, parti içi dengeleri koruma kaygısı olmuştur. Kılıçdaroğlu’nun bu tercihi, en zayıf olduğu kurultayda da, en güçlü kurultayda da değişmemiştir. Kılıçdaroğlu’nun bu tercihleri, kendisinin de sonradan kabul ettiği pek çok hata yapmasına yol açmıştır. Mesela son seçim süreci boyunca Kılıçdaroğlu’nun yurtdışı programlarının içeriği başta olmak üzere pek çok siyasi hata, kendisine bilinçli olarak yaptırılmıştır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu grupların partideki en büyük hedefleri sahip oldukları küçük iktidarları korumaktır. Ne yazık ki Kılıçdaroğlu, bu gerçekleri görmesine ve bir çoğunu da kabul etmesine rağmen siyaseten yapması gerekenleri yapmamıştır.
Bu yazının Kılıçdaroğlu’nun neden kaybettiği ile olan ilişkisi ise esas olarak; yakın çevresinin kendisini yanlış yönlendirmesi ile doğrudan ilgili olduğu içindir
*** Evet Kılıçdaroğlu, CHP’de büyük dönüşüm ve değişim yaratmıştır. Ve bu değişim ve dönüşümün sürmesi sadece CHP için değil Türk siyaseti için de önemlidir. Seçim sonrası kamuoyunda istifa etmesi yönünde bir talep olmasına rağmen Kılıçdaroğlu istifa etmedi. Ben bunun arkasında yani istifa etmeme gerekçesinin  -ve aynı şekilde liderlerle varılan mutabakatta olduğu gibi seçildiğinde parti liderliğini sürdürme kararı-; partide başarmış olduğu değişim ve dönüşüm sürecinin kesintiye uğratmama hedefi olduğunu düşünüyorum. Kılıçdaroğlu’nun bu kaygısı haklı olabilir. Bu açıdan CHP’deki değişim ve dönüşüm devam etmeli ve daha önemlisi bu değişim ideolojik olarak da parti içinde, çeperindeki yazar, akademisyen ve düşünce kuruluşları çalışmaları ile ete kemiğe büründürülmelidir. Evet 10 ay sonra yerel seçim var. Kılıçdaroğlu bu seçimden başarılı çıkmak istiyorsa partide değişimin yolunu hızla açmak olmalıdır. Bu durumda yapması gereken; hızla kurultay sürecini başlatmak ve ortaya çıkmasına yol açtığı değişim ve dönüşümü kurumsallaştıracak bir yönetim kadrosu kurmak ve potansiyel lider/ler/in yolunu açmak olmalıdır. Bu yazının Kılıçdaroğlu’nun neden kaybettiği ile olan ilişkisi ise esas olarak; yakın çevresinin kendisini yanlış yönlendirmesi ile doğrudan ilgili olduğu içindir