“İkna odaları kurdular!” diye mağduriyet hikayeleri üzerinden iktidara gelenler konu Kürtler olunca hiçbir sempati gösteremiyorlar. Kürtlerin yaşadıkları mağduriyetleri “terörö-mörörö” sesleriyle gölgelemeye ve bu mağduriyetler yokmuş algısı yaratmaya devam ediyorlar.  İnsan böyle olayları duyduğunda “Edep Yahu!” demek geçiyor içinden. Ülkede 20 milyona yakın Kürt var biz hala onlar yokmuş gibi davranmaya devam ediyoruz. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Okmeydanı’ndaki Anadolu Parkı’nda tuvaletler yapmış, Türkçe, Çince, İspanyolca, İsveççe gibi dillerde kadın-erkek lavabolarını ayırt etmek için uyarılar içeren levhalar koymuş. Ama bu diller arasına Kürtçe yokmuş. THY de benzer bir uygulamaya bütün eleştirilerimize rağmen devam ediyor. İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça anons yapıyor ama 20 milyondan fazla insanı Kürtçe konuştuğu halde Kürtçe anons yapmayı bir türlü uygun bulmuyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü devletimiz Kürtlerin Kürt olarak değil Türk olarak var olmalarını istiyor da ondan. Neden mi? Çünkü burası Türklerin ülkesi. Devlet aşağı yukarı şöyle der gibi; “Yetti artık, Kürtmüş, Ermeniymiş, Arapmış bunları unutun artık! Bakın size güzel bir ülke hediye ediyoruz. Türkiye! Yani Türklerin ülkesi. “Ne mutlu Türküm diyene!” deyin ve Türk olun! Bu tartışmalar da bitsin! Ama insan çoğu zaman etnik ya da inanç kimliğini kendi seçmiyor. İnsan Kürt anne babadan doğunca Kürt oluyor. Dili de doğal olarak Kürtçe. Diğer kimlikler için de böyle. O nedenle hele hele içinde yaşadığımız, ulus devletin belirlediği değerler sistemi küreselleşmeyle birlikte etkisizleştikçe insanlar kendi kimliklerine en yakın olduklarını düşündükleri, dilini, dinini yakın buldukları insanlarla birlikte olmayı tercih ediyorlar. Bir tür, risklerin olduğu bir dünyada belki de hayatta kalma içgüdüsünün bir sonucu kendi kimlikleri etrafında bir araya geliyorlar. Efendim, Anayasamızın 10. Maddesine göre hepimiz kanun önünde bu ülkenin eşit “vatandaşlarıyız”! Peki ama bu söylem ile bu işaret ettiğim gelişme nasıl bir arada olabilir ki? Hele hele tarihsel olarak bir ülkede hakim kimlik bu maddeyi kullanarak diğer kimlikler üzerinde baskı kurmuşsa? Yani Anayasamızın 10. Maddesi içi boş lakırdılardan oluşan bir madde. Keşke hakikati ifade ediyor olsa. Ama böyle değil. Dediğim gibi bir boş-gösteren o. Zaten yazının başında bugünlerde medyaya düşen haberi okuyunca da insan anlıyor. Türkiye’de ancak Türkler eşit. Diğerleri ise kendilerine Türk demedikçe Türklerle eşit statüde değiller. Bu gerçeği Kürtler biliyorlar. Hem de nasıl biliyorlar bir bilseniz. Damarlarına kadar biliyorlar ki bu ülkede Kürt olmak devletin hiç de hoşlanmadığı bir durum. Vazgeçtim seçilmiş belediye başkanlarının yerlerine kayyım atanması despotluklarını, HDP’ye yapılanları görmüyorlar mı sanıyorsunuz? Kürt olmaktan da vazgeçtim, benim gibi İstanbul doğumlu anne tarafından Trabzonlu birinin “Yahu durun Kürtlere yapılanlar doğru değil, eğer bu ülkenin doğru dürüst bir demokrasi olmasını istiyorsanız  Kürt sorunu denilen sorunun çözülmesi gerekir” diye konuşan birinin de ötekileştirilebileceği bir gerçek. Nitekim ben bunu, 7-8 yıl önce, bir Ahmet Hakan programında HDP’yi savunan ve Kürt sorunun barışçı yollarla çözülmesi konusunda laf ettiğim gecenin ertesinde, yine aynı kanaldan birisinin “Hocam sizi de kara listeye aldılar bir daha bu kanallara çıkmayacaksınız” sözlerine muhatap olduğumda anlamıştım. Ve tabii o tarihten bu yana hemen her hafta bir kanala davet edilen ben artık hiçbir kanala çıkamayacaktım ki gerçekten de öyle oldu ve o tarihten bu yana  hiçbir kanal beni davet etmedi. “İkna odaları kurdular!” diye mağduriyet hikayeleri üzerinden iktidara gelenler konu Kürtler olunca hiçbir sempati gösteremiyorlar. Kürtlerin yaşadıkları mağduriyetleri “terörö-mörörö” sesleriyle gölgelemeye ve bu mağduriyetler yokmuş algısı yaratmaya devam ediyorlar. İktidar partileri böyle yaparken muhalefet partileri ne yapıyorlar dersiniz? Doğrusu onlar da Kürtleri ve Kürtçeyi hemen unutma eğilimindeler. Parklarda kadın-erkek lavabolarını ayırt etmek için uyarılar içeren levhalarda Kürtçeyi atlayıverdikleri gibi siyasi söylemlerinde de pek yer vermiyorlar. Oysa Kürt halkının kırık onurlarını tamir etmeden, onlara yapılanlardan özür dilemeden bu ülkede demokrasi görmemiz pek mümkün değil. Yanılıyor muyum dersiniz?