Peki, liderler gençleri anlıyorlar mı? Onların düşüncelerini, söylemlerini, psikolojilerini, taleplerini duyuyorlar mı?  Onlarla eşit aktörler olarak diyalog kuruyorlar mı? Gençlerle empati kurmak istiyorlar mı? Parti liderleri, artık gençlere, onların sorunlarına ve taleplerine önem veriyor, en azından böyle bir görüntü sergiliyorlar. Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan artık her gittiği yerde gençlerle çevrimiçi ya da yüzyüze toplantılar yapıyor. Sn. Ali Babacan DEVA’nın kuruluşundan beri gençler ile buluşmaya ve onların ilgisini çekmeye özel önem veriyor. Sn. Temel Karamollaoğlu ve Saadet Partisi, yaratıcı söylem ve çıkışlarla gençlerle bağlantı kurmaya çalışıyor. Sn. Ahmet Davutoğlu ve Sn. Meral Akşener, yaptıkları konuşmalarda gençlerin sorunlarını çözeceklerine dair söz veriyorlar, onlarla toplantılar düzenliyorlar. Son dönemde Sn. Kemal Kılıçdaroğlu da konuşmalarında gençlere odaklanıyor. Onların sorunlarını dinliyor, çözüm arayışı içinde olduğunu söylüyor. Gençlerin ilgisini çekecek çıkışlarda bulunuyor, söylem ve tarzını değiştiriyor, gençlerle diyaloğu önemsiyor. Parti liderlerinin gençlere ilgi göstermesinin, bu yönde çaba göstermelerinin ve gençler üzerinden “bana kulak ver, benimle ol” rekabetine girmelerinin nedeni açık: 2022 ya da en geç Haziran 2023’de yapılanacak Cumburbaşkanlığı ve Parlemento seçimlerinde Cumhur İttifakı ve Millet İttifakının toplumsal destek temelinde neredeyse kafa kafaya gelmeleri; DEVA ve Gelecek partisi, HDP başta olmak üzere bugün muhalefet eko sisteminde yer alan partilerle birlikte muhalefetin her iki seçimi de kazanma şansının giderek artması; ve böyle bir bağlamda tüm araştırmaların gösterdiği gibi, bir toplumsal katman olan gençlerin (doğum yılı olarak 1990-bugün; 1980’den de başlatabiliriz) oylarının seçim sonuçlarında belirleyici olması. Sadece ittifak kurma ya da birlikte hareket etme stratejilerinin değil belki de daha önemlisi, ‘İktidara Giden Yol Genç Oylardan Geçer’ fikrinin/gerçeğinin giderek önem kazanması. Gençleri kazanmadan seçimleri kazanmak artık mümkün görünmüyor. Peki, liderler gençleri anlıyorlar mı? Onların düşüncelerini, söylemlerini, psikolojilerini, taleplerini duyuyorlar mı?  Onlarla eşit aktörler olarak diyalog kuruyorlar mı? Gençlerle empati kurmak istiyorlar mı? En önemlisi gençlerin Türkiye’yi ve dünyayı farklı ve belki de kendilerinden daha iyi okuyabilecekleri düşüncesini içselleştiriyorlar mı? Kendi eylem ve söylemlerini onların düşüncelerini göz önüne alarak değiştiriyorlar mı? Bu sorulara net “Evet” yanıtı vermek zor gözüküyor. Gençlere artan ilgiyi olumlu ve önemli gördüğümü vurgulayayım. CHP lideri Kılıçdaroğlu, son dönemde gerek tezkereye hayır diyerek gerekse muhafazakâr kesimle helalleşme diyaloğuna girerek yaptığı önemli çıkışlara bir yenisini daha ekledi ve çok olumlu gördüğüm bir girişimde bulundu: Cumhuriyet Gazetesi’nde 6 Kasım günü yayımlanan yazısıyla gençlerle seslendi: “Gençler, özgür gelecek yakın”. “Tanzim ve Telafi” sözcükleri üzerinden, “Sevgili Gençler” diyerek yapacaklarını anlattı, vaadlerde bulundu. CHP lideri Kılıçdaroğlu, son dönemde gerek tezkereye hayır diyerek gerekse muhafazakâr kesimle helalleşme diyaloğuna girerek yaptığı önemli çıkışlara bir yenisini daha ekledi. İşsizlikten öğretmen açığına; sigortalı olmadan kamusal kaynakların kullanımından liyakatli olmaya; eğitimde ve istihdamda fırsat eşitliğinden spora, sanata ve özgür internete destek olmaya kadar uzanan geniş bir alanda gençlerin yararına yapacakları değişiklikleri sıraladı ve açıkladı.  İlk otomobilin ÖTV’siz alınması, ücretsiz pasaport vb. vaatleri de eklemeyi unutmadı. Gençlere, özgürlük ve güzel bir gelecek vaat etti. Yapacaklarından ve telafi edeceklerinden örneklerle yazısını sonlandırdı. Aynen alıntılıyorum: “YAPACAKLARIMIZDAN ÖRNEKLER Özgürlüklerin önündeki tüm engeller kalkacak. Tek bir gencimizi dahi ötekileştirmeyeceğiz. Twitter, Instagram, TikTok ve Twitch’e tam özgürlük sağlanacak. İşsizliği yenecek, istihdamı artıracağız. Pasaport ücretsiz; ilk otomobil ÖTV’siz. Gençlerin yurt talebi karşılanacak. Oyun konsolu, bilgisayar ve tablet vergisiz olacak. Spor ve sanat atölyesi yatırımlarına özel destek sağlanacak. TELAFİ EDECEKLERİMİZDEN ÖRNEKLER Öğretim / katkı kredilerinizi faizsiz olarak ve işe girince ödeyeceksiniz. Merak etmeyin, kimse kamudaki işinden olmayacak. Kamuda işe alımlarda sözlü mülakat kaldırılacak. Kayırmacılığa maruz kalmış gençlere yeni bir şans tanınacak. Pandemi cezaları faiziyle birlikte geri ödenecek”. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu girişimini, gençlere seslenişini, yapacaklarını detaylı bir şekilde anlatmasını, vaatlerini sıralamasını ve bu yolla gençlere ve sorunlarına önem verdiğini vurgulamasını “yerinde, zamanlı ve gerekli” bir girişim olarak görmeliyiz. Söz uçar ama yazı kalır: Kılıçdaroğlu, toplantıların ötesinde vaatlerini yazılı yayımlayarak verdiği sözü ve sözünü tutacağını da belgelemiş oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu girişimini, gençlere seslenişini, yapacaklarını detaylı bir şekilde anlatmasını, vaatlerini sıralamasını ve bu yolla gençlere ve sorunlarına önem verdiğini vurgulamasını “yerinde, zamanlı ve gerekli” bir girişim olarak görmeliyiz.
Bununla birlikte, Kılıçdaroğlu ve ekibinin gençleri çok daha iyi anlaması ve gençlik üzerine çok daha ayrıntılı çalışması ve gençleri çok daha iyi dinlemesi gerekiyor. Çok temel ve kritik bir eksiğin ve sorunun altını çizeyim: Bu yazı 6 Kasım’da yayımlanırken, 1-12 Kasım arasında Glasgow’da İklim Zirvesi yapılıyordu.  Çoğu gençlerden ve kadınlardan oluşan sivil toplum ve aktivistler hem bu zirveyi önemli görüyorlar hem de zirvenin “Yaşlı-Beyaz Adamlar” tarafından kullanılmasını şiddetle eleştiriyorlardı. Gençler; sesleri, yazıları, çağrıları ve eylemleri ile “oyun değiştirici” bir etki yaratıyorlardı. “İklim İçin Gençler Zirvesi” (Youth4Climate) yapıyorlardı. Greta Thunberg’in dünya liderlerine yönelik “30 yıldır Bla Bla (boş konuşma) yapıyorsunuz” çıkışı zirvenin ve eylemlerin sloganı oluyordu. Dört genç kadının; Greta Thunberg, Venesssa Nakate, Dominika Lasota ve Mitzi Tan’ın “İklim acilliğiyle yüzleşme” çağrısı benim de aralarında bulunduğum bir milyon kişiden fazlası tarafından imzalanıyordu. Kılıçdaroğlu’nun gençlere böyle bir tarihsel bağlamda yazdığı mektubunda ne çevreden ne iklim değişikliğinden ne küresel ısınmadan ne de biyolojik çeşitlilikten bahsediliyor. İklim Zirvesi’ne bir tane bile gönderme yok. Tek bir çevre kelimesi bile yok. Gençlerin farklılıkları içinde birleştikleri konularının başında gelen çevre ve iklim sorunlarını tümüyle unutmuş, biyolojik çeşitlilik ve canlı hakları üzerine bir kelime bile etmeyen bir çağrı olur mu? Bu şekilde gençlerle diyalog başarılı olur mu?  İnandırıcı olabilir misiniz? Bunlardan bahsedilmediği halde, bir de ÖTV’si olmayan ilk araba vaadi gençleri hiç anlamamak anlamına gelmiyor mu? İşsizlik var evet ama çevre ve iklim de özgürlük de... Tüm canlıların, çevrenin ve gezegenin hakları da… Haysiyet var evet ama gençleri dinleyerek kendini değiştirmek konusunda inandırıcı olmak da… Bu eksiklik, hem de temel bir noktada olan bu eksiklik bana çok şaşırtıcı geldi. Özellikle muhalefet ve CHP’nin, gençleri seçim aritmetiğine indirgemeden anlama, dinleme ve ciddiye almasının kritik önem taşıdığını düşünüyorum.