Biliniz ki siyaset erkekler için bir meslek, sizler için bir varoluş nedeni; içtenliğinizin kaynağı burası. Dünya siyaseti bu samimiyeti sandıklara yansıtabilmiş ve zafer kazanmış pek çok siyasetçi örneği ile dolu.
Öncelikle Türkiye’de yaşayan bir kadın seçmen olarak hepinizi teker teker kucaklarım. Sadece önemli bir süreci sonuna kadar götürebilip milletvekili olduğunuz ve biz kadınları temsil edeceğiniz için değil, çok önemli bir dönemde anahtar bir göreve geldiğiniz için. Sanıyorum Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik meclisinde görev yapacaksınız. Sorumluluğunuz çok büyük. Sizden beklentiler de öyle.
Mazabatanızı aldığınız bu günlerde sevimsiz konularla başınızı ağrıtmak istemem, ancak bir kez, yine bir vatandaş sorumluluğuyla, sizlerden beklentilerimizi konuşmak isterim. Kadın kadına. Malum, muhalefet ve özellikle muhalefet liderleri, seçim öncesi tüm medya – sosyal medya kanalları dahil – her taraftan bize ulaşmaya, haklarını layığıyla yaparken seçim sonrası bizim onlara ulaşma ve eleştirme hakkımızı görmezden gelmeye niyetliler. Siz yapmayın, bunu en iyi çözecek olanlar sizlersiniz.
Önce biraz iletişim konuşalım isterseniz. Nasıl bir milletvekili olmanız sizi büyütür? (Büyütmek önemli, zira artık popülist olmanın işe yaramadığını en çok da parti başkanlarınız gördü.)
Genel seçimlerin üzerinden yaklaşık üç hafta geçti. Hem muhalefet hem iktidar tarafından pek çok iletişim kazasıyla dolu genel seçimlerde toplumun yarı yarıya bölündüğünü, kimlik siyasetinin esiri olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Buradan çıkan en basit sonuç şu; isteyerek veya istemeyerek – bence mesajlarını çok yanlış kullanarak – siyasetçiler toplumdaki kutuplaşmayı derinleştirmişler. Deyim yerindeyse yangına körükle gitmişler. Öyle gitmişler ki, bırakın parti seçmenini muhalif medyacılar bile birbirine düşmüş, en deneyimli gazeteci bile en ufak eleştiriyi kaldıramaz hâle gelmiş. Her taraf birbirine girmiş ve sağlıklı düşünemez hâle gelmiş. Ne kadar yanlış…
Siz mesela, Türkiye’nin, evlatlarımızın selameti için bu çıkmaz sokaktan nasıl çıkılacağını düşünmekle işe başlayabilirsiniz. Başlarsınız, çünkü bunu – ideolojisi ne olursa olsun bir kadın siyasetçi yapar – en başta iç sesi bunu gerektirir. Size bizden bir örnek vereyim mesela, bu konuyu çalışırken size faydalı olacaktır. Bir kısmınızın malumu, Ben Seçerim Derneği olarak, Eylül ayında “Türkiye’de Kadın Siyasetçi Algısı” konulu kamuoyu araştırması gerçekleştirdik. Liderlerinize sunum yaptığımız hâlde kadın milletvekili koyma konusunda çok cimri davranmayı tercih ettiler, ama bunu sizin bilmeniz daha önemli…
Araştırmanın amacı seçmen nasıl bir kadın milletvekili görmek istiyor onu ölçmekti. Bingo! Toplumun %62’si kadın siyasetçilerle toplumun daha iyiye gideceğini düşünüyor. Mesela
Araştırmamızdan çarpıcı bir veri daha; Toplumun yüzde 73 gibi büyük bir bölümü ailesinden bir kadının siyasete girmesini destekleyeceğini söylüyor . Başta söylediğim gibi, sizden beklenti büyük. Dolayısıyla bu çetrefilli ve erkek liderlerin asla altından kalkamadığı, hatta “yüzlerine bulaştırdığı” kutuplaşma konusunu çözmek size düşer.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en muhafazakâr meclisinde normalde yan yana gelmesine ürkeceğimiz insanlarla bir arada mesai yapacaksınız. Zor iş. Çok çok zor iş. Düşünmesi bile sıkıcı; şu an aynı havayı soluyacağınız milletvekilleri içinde üç eşi olan var mesela.
Bir diğer konu da başörtüsü meselesi. Malumunuz, iktidar, muhalefet kazanırsa başörtü yasağı getireceği üzerinden ciddi bir kampanya yürüttü. Bunu ne başörtülü muhalefet adayı kadın arkadaşlarımız, ne “başörtü serbestisi yasa teklifi” sunan değerli muhalefet liderleri önleyemedi. Oysa başlı başına bu konu hem muhalefet hem iktidar vekilleri olarak sizlerin hassasiyetle üzerinde durması gereken bir konu. Bir araya gelin mesela kadın vekiller olarak, isterseniz kadın STK’lar olarak bizler bu konuda size destek olalım. 20 senedir süren başörtü tartışmasının yerini kadın cinayetlerinin, muhafazakâr kadın politikalarının aldığını ve kadınların başlarındaki örtünün değil, hayatlarından sorumlu olduğunuzu anlatın parti liderlerinize ve partinizdeki eril politika geliştiricilere.
Liderleriniz beceremedi, hemen hepsi kadınları çok rencide etti. Siz en başta bu ülkede yaşayan kadınların taktıkları örtülerinden değil, hayatlarından sorumlusunuz. Başörtüsünü özel ve erkeklerin diline pelesenk olan “muhafazakârlaşma simgesi” olmaktan çıkartın, Türkiye’de yaşayan her ailenin içinde başörtülü de başörtüsüz kadın da olduğunu, birbirlerini çok iyi anladıklarını anlatın. “Başörtümüzden siyasi elinizi çekin” deyin mesela. Bu konuda el ele verin, dokunamasınlar, siyasete alet etmesinler kadınların kendi tercihini. Rencide ediyorlar kadınları, hepimizi. Alet olmayın. Bunu en iyi siz anlatabilirsiniz.
Samimiyet en büyük avantajınız. Dünyada yapılan araştırmalar gösteriyor ki kadın politikacı çok daha samimi, çok daha içten siyaset yapıyor. Bu önemli bir meziyet siyasette, sonuna kadar kullanmalısınız. Bir dönem siyaset yapmış ve hayli yorulmuş bir kadın olarak çok iyi biliyorum ki bu pozisyona gelmek için çok büyük fedakarlıklar yaptınız; gerektiğinde ailenizi karşınıza aldığınız durumlar oldu, bazen aylarca çocuklarınızın yanında olamadınız.
Biliniz ki siyaset erkekler için bir meslek, sizler için bir varoluş nedeni; içtenliğinizin kaynağı burası. Dünya siyaseti bu samimiyeti sandıklara yansıtabilmiş ve zafer kazanmış pek çok siyasetçi örneği ile dolu. İçtenliğiniz de buradan kaynaklı. O hâlde neden bu içtenliği toplumun yarısını oluşturan kadınların hayatını kurtarmaya vermeyesiniz?
Türkiye Cumhuriyeti’nin en muhafazakâr meclisinde normalde yan yana gelmesine ürkeceğimiz insanlarla bir arada mesai yapacaksınız. Zor iş. Çok çok zor iş. Düşünmesi bile sıkıcı; şu an aynı havayı soluyacağınız milletvekilleri içinde üç eşi olan var mesela. Mesela, yattığı yer incitmesin, muhafazar feminist, yazar Konca Kuriş’in öldürülmesinde uzantısı olduğu yazılıp çizilen Hüdapar’ın dört milletvekili ile aynı yerdesiniz. Bana sorarsanız orada bulunmaları sizler için bile bir tehdit.
Bunu geçelim, bildiğiniz üzere İstanbul Sözleşmesi’ne külliyen karşılar, ancak AKP’li kadın milletvekili arkadaşlarımın üzerinde çalışılmasını öngördüğü Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun olan 6284 sayılı kanunun “iki tarafın haklarını gözetecek şekilde düzenlenmesini” istemekteler- Burada öldüren tarafın ne hakkı olacağını kestiremiyoruz tabii.
Bu dönem sadece bizler değil, dünya sizleri izliyor olacak. Bu sorumluluğu taşıyın, masadaki menü de değil, etrafında oturan ve menüye karar veren olduğunuzu gösterin.
Ancak her şeyden daha önemlisi sesinizi çıkartabilmeniz… Bugün muhalefette 65 toplam 119 Kadın milletvekili olarak meclisin yaklaşık 20% sini oluşturuyorsunuz. Çok değil, ama az da değil. Sesi tek çıkabilen sivil toplum kuruluşu kadın dernekleri her daim yanınızda. Ben de bu oluşumlardan birinde çalışıyorum diye demiyorum, muazzam işler yapıyorlar. Hem biliyor musunuz, öyle muazzam işler yapıyorlar ki, çıkardıkları sesler dünyanın her yerinden duyuluyor. İnanın duyuluyor.
Mesela, iki sene önce kadın liderler yetiştirmek ve kadın siyasetçileri Meclis dahil siyasette karar verme mekanizmalarına taşıyabilmek için kurulan Ben Seçerim Derneği’nin başkanı olarak pek çok yabancı basına mülakat verdim seçim sonunda. Sorulan hemen her soru sizlerden beklentimiz, liderlerinizden beklentisizliklerimizle ilgiliydi.
Yani bu dönem sadece bizler değil, dünya sizleri izliyor olacak. Bu sorumluluğu taşıyın, masadaki menü de değil, etrafında oturan ve menüye karar veren olduğunuzu gösterin.
Yani demem o ki, demokrasi mücadelesini, varoluş nedenlerimizi liderlerinizin hiç birinden beklemiyoruz artık, bir siz varsınız elimizde…
Cumhuriyet’in 100. Yılına girerken, kadınlar olarak sizden en büyük beklentimiz bu…