İYİ Parti’nin geleceğin hangi değerler üzerine inşa edileceğinde belirleyici olma potansiyeli var. Bu potansiyeli de iktidarla arasına sözde değil, özde sınır koyarak gerçekleştirebilir. Ha gayret Meral Abla, herkese elini uzat.Anadolu bize rengârenk, muazzam bir kültürel şölen sunarken onu tek tipe indirmeye çalışmak, kendi kafamıza sıkmaktan farksız. Ne acı ki, zenginliğimiz yoksulluğumuzu doğurageliyor. Bunu bizi birbirimize düşürerek yapıyorlar. İYİ Parti buna dur diyebilir. Sertleşecekmiş iktidar, sertleşsin. Onları halk yumuşatacak. Bırakın halk bir araya gelsin, açın milletin arasına örülen barikatları, yıkın farklılıkları tehdide dönüştüren duvarları. Siz değil misiniz Meral Abla o duvarlardan dert yanan? O halde ne bekliyorsunuz? Bu memlekette partisinden büyük iki liderden biri sizsiniz. Devleti dayakçı baba olmaktan çıkarıp besleyen, alan açan, cesaret veren ana haline siz getiremeyeceksiniz de kim getirecek? Ne diyor rahmetli Galip Erdem, “Asıl noksanımız yeterince sevmesini hala öğrenememiş olmamızdır.” Türk sağı, milliyetçiliğin tanımı ve içeriği konusunda keskin bir yol ayrımında. Bu ayrım kendi içinde dün ile bugün arasında bir hesaplaşmaya yol açacağı gibi, milliyetçiliğin bir ideoloji olarak geleceğe intikali açısından da hayati önem arz ediyor. Milliyetçilik tek bir rengi, tanımı olmayan ve içinde bulunduğu coğrafyaya, şekillendiği zihne ve dile geldiği ağza göre faşizm, şovenizm, ırkçılık veya vatanseverlik gibi farklı şekillerde tezahür edebilen bir kavram. Bütün mesele ona bu elbiselerden hangisini giydirmek istediğinizle alakalı. Zira hangisini giyersiniz giyin milliyetçi oluyor ama giydiğiniz elbiseye göre insanlıktan çıkabiliyor, bir zalime dönüşebiliyorsunuz. Milliyetçiliğin, kendisinin müşrikleri ve münafıkları hükmündeki faşizm, şovenizm ve ırkçılıktan arındırılıp, vatanseverlikle doldurulduğu ölçüde değer kazanacağını, ancak bu şekilde genişleyerek kitleselleşebileceğini ve gelecek nesillere intikal edebileceğini idrak etmemiz gerekiyor. Öyle bir milliyetçilik ki, seçimlerde Anadolu’nun steplerini aşarak Diyarbakır’ın surlarına çıkabilmiş, sadece Türk’ün değil Kürt’ün, Çerkes’in de teveccühüne mazhar olmuş ve dahi kendi ideolojik bakış açısını hiçbir zaman erişemediği iktidara taşımış olsun. Neden olmasın? Kendi hikâyenizi yazmak için neyi bekliyorsunuz Meral Abla? Mesela etnik kökenine, dini inancına bakmadan herkesi hukuk karşısında sözde değil özde eşitleyen bir anayasanın mimarı neden siz olmayasınız? İYİ Parti’ye “tehlikeli parti” diyenler ve onu iktidarın muhalefetteki silueti olarak görenler var. Ben buna inanmıyor, inanmak istemiyorum. İYİ Parti’nin aldığı ya da alacağı oylardan bağımsız olarak geleceğin hangi değerler üzerine inşa edileceğinde belirleyici olma potansiyeli var. Bu potansiyeli de iktidarla arasına yalnız sözde değil, özde sınır koyarak gerçekleştirebilir. Ha gayret Meral Abla, zor zamanda yola çıktın, dar zamanda da herkese elini uzat. Uzat ki coğrafya kader olmaktan çıksın.
İYİ Parti mi tehlikeli parti mi?
Politikyol
Artık adını koyalım, bu devlet küçük bir zümre tarafından gasp edildi ve sadece onların çıkarlarını korumanın derdinde. Millete karşı mesafeli olmasının ve yurttaşı olağan şüpheli addedip, onunla göz hizasında konuşmamasının sebebi bu.
AKP halkın kendisi değil tepkisiydi. İYİ Parti’nin önünde ise halkın kendisi olabilme fırsatı var. MHP’nin hatalarını tekrar edip, AKP’nin ayak izlerini mi takip edecekler yoksa özgün bir yol haritası çizip ezberleri bozarak ve tabuları yıkarak mı ilerleyecekler?
Korkunç zulmün bağrında gömülü cevher, büyük bir sabırla işlenmeyi bekliyor. Bu cevher barış diyor, özgürlük diye haykırıyor, adalet istiyor, eşit ve kardeşçe yaşamayı vaat ediyor. İYİ Parti bu cevheri işleyebilecek mi?
İktidar gibi muhalefet tarafından da her fırsatta kutsanan devlet, hiçbir zaman millete ait olmadı. Artık adını koyalım, bu devlet küçük bir zümre tarafından gasp edildi ve sadece onların çıkarlarını korumanın derdinde. Millete karşı mesafeli olmasının ve yurttaşı daima olağan şüpheli addedip, onunla göz hizasında konuşmamasının sebebi bu. Devletin millete hizmet götürmesi gerekirken millet devlete, üstelik yüksek komisyonlarla köle edildi. Kutsal devlet naraları atmayı bir kenara bırakmanın zamanı geldi de geçiyor.
Millet mahzun, millet mazlum. Hal bu iken özellikle son zamanlarda, “Bunca zulme ve sefalete rağmen AKP’nin oylarında sert düşüşler yaşanmıyor” diyerek, “Biz söylemiştik” sloganları eşliğinde faturayı halka kesenlere rastlıyorum. Kabahati halkta bulmak kabahatlerin en büyüğü. İlla bir eksik, kusur arıyorsak, adres bellidir. İYİ Parti, istikametindeki belirsizlikleri ve söylemlerindeki çelişkileri gidermelidir.
Bu millet dünden bugüne ve özellikle de son on yılda, eşi benzeri görülmemiş bir kutuplaşma ve ayrıştırmaya maruz kalmış, sürekli istismar edilmiş, yıpratılmış olmasına rağmen bir arada yaşama iradesini diri tutuyor. Aksi halde şu an böylesi ceberrut bir rejimin değişme ihtimalini konuşamazdık. 2019 yerel seçimleri milletin bu topraklara ektiği umuttur.
Meral Abla bizzat size soruyorum; parçayı sevmeyenin bütünle işi ne? Öteki olarak addedilene, kendimiz kalarak “Siz bizdensiniz” demek, diyebilmek değil midir siyasetin büyüğü? Topraklarımızın hasretle beklediği bahar bu kadar kısa bir cümlede hayat bulabilir. Sayenizde ilk cemre havaya düşebilir ve bu kara bulutlar dağılabilir.
Ölümü değil öldürmeyi kınamanın esas olduğu bir iklimi hâkim kılabilmelisiniz. Birilerine onu bunu kınamıyorsun diyeceğinize, dönüp kendinize bakmalı ve binlerce faili meçhulü, yapılan işkenceyi, edilen zulmü kınayabildik mi, bunları yapanlarla aramıza mesafe koyabildik mi diye sorabilmelisiniz.
Dinlenmek, dikkate alınmak istiyorsanız öncelikle dinlemeyi bilmelisiniz. Her iktidar bir gün yıkılır. Tarih kocaman bir zorbalar çöplüğü. Mühim olan sonrasında ne inşa edilecek, nasıl edilecek bunun derdine düşmek, bunun yollarını aramak. İYİ Parti’nin eksik kaldığı ve ara ara teklemesine neden olan husus da tam olarak bu. Partinin özgün bir Türkiye tahayyülü yok.
Güzel olan farklı olmak, marifet ise bu farklılıkları bir kılmakta. Bunun yolu ise ezber sloganları, dayatmaları geride bırakarak kendimizle yüzleşmekten ve ötekileri anlamaya çalışmaktan, hatta onlara sahip çıkmaktan geçiyor. Meral Abla, mesela Deniz Poyraz’ın annesini aramak, taziyede bulunmak neden zor geliyor size?
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi