Gig, özellikle Z kuşağının talep ettiği bir ekonomik model. Bu modelde kişiler, belirli platformlar aracılığıyla kendi uzmanlık alanlarında kısa vadeli işler ya da kişilerle buluşuyor ve geçici bir iş birliğine gidiyorlar. Gig ekonomisi giderek yükselen serbest çalışma arzusundan doğan, kısa süreli iş anlamına gelen “gig” kelimesinden türeyen bir kavram. Teknolojinin hızla gelişmesi, iş modellerinde geleneksel yapılardan giderek uzaklaşmamız ve özellikle Z kuşağının yoğun bir şekilde talep ettiği herhangi bir kuruma bağlı olmadan, serbest olarak çalışma (freelance) isteğinin kesişmesiyle giderek yükselen bir ekonomik model. Bu modelde kişiler belirli platformlar aracılığıyla kendi uzmanlık alanlarında kısa vadeli işler ya da projeler yaptırmak isteyen kurum ya da kişilerle buluşuyor ve geçici bir iş birliğine gidiyorlar. Uzaktan çalışma ile yürüyen bu modelin kişilere sağladığı yeni gelir olanaklarının yanında, şirketler de personel alımı yapmaksızın, ana iş alanları dışında kalan faaliyetleri dış yükleniciler aracılığıyla yürütmüş oluyorlar. Giderek daha kompakt, esnek ve yatay organizasyon modellerine geçiş yapan şirketler için bu model hem maliyetleri azaltıcı hem de çağın gerektirdiği esnekliği sağlayan bir model olarak karşımıza çıkıyor. Yüksek talep görmesinin ardında yatan nedenler de hem işveren hem de işi yapan kişiler için ortaya çıkan bu kazan-kazan durumu. TÜİK verilerine göre Mart 2022 işsizlik oranı %11,5 olarak gerçekleşti. Genç nüfusta ise bu oran %21,2’ye yükseliyor. Mevcut ekonomik konjonktürde bu oranlarda herhangi bir gerileme beklenemeyeceği gerçeğinden hareketle, ülkenin özellikle genç işsizlik sorununa acilen çözüm bulması gerekiyor. Gig ekonomisi bu anlamda genç işsizlikle mücadele eden ülkeler için ayrıca önemli hale geliyor.
Öğrenciler, yazarlar, tasarımcılar, yazılımcılar ya da evde çocuk bakarken para kazanmak isteyen anneler bu platformlar aracılığıyla basit anket işlerinden, bir Youtube videosunu yazıya dökmeye varıncaya kadar farklı işler yapabiliyorlar.
Freelance platformlarında yer alan üniversite öğrencileri, yazarlar, tasarımcılar, yazılımcılar ya da evde çocuklarına bakarken para kazanmak isteyen anneler bu platformlar aracılığıyla basit anket doldurma işlerinden, bir Youtube videosunun içeriğini yazıya dökmeye, logo tasarlamaktan, geniş çaplı bir organizasyonel dönüşüm projesine danışmanlık vermeye kadar farklı uzmanlık ve derinliklerde işlerde, dış kaynak kullanımı yoluyla hizmet almak isteyen kişi ve kurumlar adına bu işleri yapabiliyorlar. Bu modelin freelancerlar için en büyük avantajı serbest çalışmanın sağladığı uzaktan çalışma ve çalışma saatleri esnekliği gibi avantajların yanında, ne kadar çalışacaklarını da, elde etmek istedikleri gelir oranında kendilerinin belirleyebiliyor olması. Öte yandan, yaptığınız işlerin sağladığı memnuniyet oranına göre şirketlerle uzun vadeli ilişkiler kurmak da mümkün ve şirketlerin büyük bir kısmı bu şekilde çalışmayı tercih ettiklerini belirtiyorlar. Dolayısıyla sürdürülebilir bir gelir elde etme imkanınız da bulunuyor. BCG Henderson tarafından yapılan bir araştırmaya göre şirketlerin %40’ı önümüzdeki beş yıl içinde dış kaynak kullanımını arttıracaklarını ifade ediyorlar. Gig ekonomisi her şeyden önce şirketler için daha düşük maliyetlerle çalışma avantajını sağlıyor. Sürekli olarak ihtiyaç duyulmayan hizmetler için tam zamanlı istihdam yapmadıkları gibi, çalışma alanı, kaynak sağlama, eğitim, sağlık hizmetleri vb. maliyetlerden de tasarruf etmiş oluyorlar. Diğer yandan bu model iş taleplerini karşılamak için işgücünü hızla artırma ya da azaltma avantajı sağlıyor ve organizasyonların daha çevik hale gelmesini sağlıyor. Gig ekonomisi şirketler için pek çok avantaj sunduğu için, özellikle pandemi sonrası dönemde bu çalışma modeline olan talebin artacağı tahmin ediliyor.
Bu modelin freelancerlar için en büyük avantajı serbest çalışmanın sağladığı uzaktan çalışma ve çalışma saatleri esnekliği gibi avantajların yanında, ne kadar çalışacaklarını da belirleyebiliyor olması.
Diğer yandan bu modele getirilen pek çok eleştiri ve bazı dezavantajlar da söz konusu. Şirketler açısından freelancerların organizasyona herhangi bir bağlılık duymamasından dolayı bazı olumsuz etkilerin görüldüğü söylenebilir. Freelancer olarak çalışan kişilerin, tam zamanlı olarak işe alınmış bir personel gibi şirkete bağlılık göstermeleri, terfi vb. herhangi bir beklentileri olmaması nedeniyle şirkete emek ve zaman açısından ekstra bir yatırım yapmaları beklenemez. Ek olarak, gig ekonomisi şirketlerinin çalışan motivasyonu konusunda geleneksel şirketlerden farklılaştığı da görülüyor. Çalışanlarına yatırım yapmayı ve teşvik etmeyi tercih etmeme eğiliminde olduklarından bahsetmek mümkün. Bu durum da elbette sadakat sorunları yaratabiliyor ve daha fazla çalışma olasılığını ve genel olarak çalışma motivasyonunu azaltabiliyor. Diğer yandan gig ekonomisi çalışanlar açısından da bazı sorunlar barındırıyor. Freelancer olarak çalışan kişiler, şirket personeli olmadıkları için yan haklardan yararlanamıyorlar. Bu durumun pandemi döneminde özellikle sağlık alanında sorunlar yarattığına tanık olduk. Diğer yandan freelancerlar ofis, elektrik, internet, telefon, ulaşım vb. işle alakalı masraflara da kendileri katlanmak durumunda kalıyorlar. Son olarak, bir iş ortamında çalışmıyor olmanın yarattığı sosyal izolasyon sorunları da zaman zaman freelancerları zorlayabiliyor. Bu dezavantajlar, gig ekonomisinin mevcut işsizlik ve ekonomi koşulları altında yarattığı avantajlarla kıyaslanınca kulağa önemsiz gelebilir. Çalışanlar ve şirketler de böyle düşünüyor olacaklar ki bu iş modeline olan talep katlanarak artmaya devam ediyor. Kuzey Amerika ve Avrupa’da baş gösteren ve sonrasında Türkiye dahil pek çok ülkeye sıçrayan “Büyük İstifa Dalgası” ile kurumsal rollerinden ayrılan pek çok çalışanın da freelancer ve girişimci olma yolunda ilerlediklerini görüyoruz. Özellikle yazılım ve bilişim alanında bu trend büyük bir ivme kazandı. Bilhassa genç işsizlik sorunu ile karşı karşıya olan ülkelerin de bu yeni dalgayı mutlak surette yakalaması gerekiyor.