Şiiler Sadr’ı Şiiliğe darbe vurmakla, Iraklılar arasında bölünmeye yol açmakla ve Körfez ülkelerinin ekmeğine yağ sürmekle itham ediyor. Sadr’ın toplumun bir kesiminden destek aldığı konular ise yolsuzluk ve rantın haksızca paylaşılması.Sadr bir taraftan radikal adımlarla sistemin sınırlarını zorlarken öte yandan pandoranın kutusunu açıp sistem içi çatışmaları çözümsüzlüğe mahkûm ediyor. Bu açıdan bakıldığında hareket, Irak milliyetçiliği ve vatanperverlikle yaptıklarını meşrulaştırırken aslında Irak’a en büyük darbeyi de vurabilir. Nitekim Koordinasyon Çerçevesi’ne yakın gruplar, Sadr’ı, Şiiliğe darbe vurma, Iraklılar arasında bölünmeye yol açma ve Körfez ülkelerinin ekmeğine yağ sürmekle itham ediyor. Iraklı uzmanlar, işgalin ilk dönemlerinde Amerikan işgaline direnen tek grup olan Sadr hareketinin (O dönemde adı Mehdi ordusuydu) ABD tarafından yakından izlendiğini ve yıllar önce kendisine direnen tek Şii grup olmasına rağmen hükümetin bu hareket tarafından kurulmasını tercih edebileceğini belirtiyorlar. Sadr’ın toplumun bir kesiminden destek aldığı konular ise yolsuzluk ve ekonomik rantın haksızca paylaşılması. Ülkede ihalelerin bütünüyle önceden planlanmış kişi ve şirketlere yönlendirilmesi olağan ve kanıksanmış bir durum. Rüşvet Irak’ta çok yaygın ve bir şirketin herhangi bir bakanlığa yüklü rüşvetler vermeden herhangi bir şey satması ya da ihale alabilmesi mümkün değil. Maliki döneminde ortaya çıkan bir yolsuzlukta, 50 bin hayalet askerin orduda kaydı bulunduğu ortaya çıkmıştı. Bir başka ifadeyle aslında gerçekte var olmayan 50 bin isme tahsis edilen maaşların generallerin kendi aralarında pay edildiği tespit edilmişti. Benzeri yolsuzluklardan dolayı Irak halkının yıllık ekonomik kaybının milyarlarca doları bulduğu belirtiliyor. Örneğin geçtiğimiz yıllarda bir askeri birliğin başındaki kıdemli bir subay, para kazanmak için elinde fazla olan askeri teçhizatı karaborsada sattığından dolayı tutuklandı. Eski başbakanlardan Haydar İbadi, görevi döneminde yolsuzluğa karşı savaşın, teröre karşı savaştan daha önemli ve daha stratejik olduğunu ifade eden açıklamalarda bulunmuştu. Yolsuzluk sona ermediği takdirde, Irak’ta toplumsal ve siyasi sorunların biteviye sürüp gideceğine dair bir kanaat hakim. Sadr hareketi sürekli yolsuzluklara işaret ederek bir taraftan buna ilişkin bir çözüm dinamiğini zorlar ve diğer partiler üzerinde baskı kurarken, öte yandan da elbette kendisine meşruiyet alanı oluşturma çabası içerisinde. Ancak son tahlilde içerisine girilen siyasi çıkmazdan kurtuluş, kilitlenen iç dinamiklerde değil de sanki dış dinamiklerde gibi görünüyor. Her şeyin birbirine bağlı olduğu Ortadoğu’da İran’la ABD arasındaki nükleer müzakereler olumlu bir şekilde sonuçlanırsa, öyle görünüyor ki Irak’ta da büyük bir rahatlama sağlanacak.
Sadr hareketi, koalisyon için sürpriz bir şekilde Sünni partilerle yönelmiş durumda. Bu hamle sistemin dibine dinamit koymak demek.
Irak’ta siyasi süreç çözümsüzlüğe doğru gidiyor. Elbette bu, birkaç günde gerçekleşen bir olgu değil, yıllara dayanan bir sürecin yapıtaşları yavaş yavaş döşendi.. Irak’ta neredeyse bir yıldır hükümet kurulamaması (başbakan Kazımi görevini yürütüyor ama seçilmiş bir başbakan gibi değil, atanmış bir bürokrat gibi) sürece ilişkin belirsizlik yaratıyor. Bu belirsizlik ise Irak’ta pahalılık, enflasyon ve işsizlik başta olmak üzere birçok kronikleşmiş sorunun daha da derinleşmesi demek. Gerçi seçilmiş bir hükümet ve kabinenin de Irak’ta yapabileceği şeyler ve üreteceği çözümler sınırlı ancak yine de yaşanan siyasi kriz ve belirsizlik Iraklıları endişelendiriyor.
Yaşananların nereye doğru gideceğine dair kesin bir şey söylemek zor ancak iki ihtimal var. Bu sürecin sonunda Irak’taki yapı ya büyük ölçüde tasfiye edilerek yerine yeni bir sistem kurgulanacak ya da yeni bir uzlaşma arayışı baskın çıkarak kriz bir şekilde aşılacak ama sistem aynı şekilde devam edecek. Bu sürecin en önemli aktörlerinden biri Mukteda Sadr ise diğeri de onunla çatışma içerisinde olan, İran’a yakınlığıyla bilinen ve Şii Partilerin önemli bir bölümünü içeren “Koordinasyon Çerçevesi”.
Irak’taki sistemde değişiklik ihtimalini düşündürten şey ise Mukteda Sadr’ın yaptığı hamleler. Kendisini İran destekli rakiplerinden ayırmaya özen gösteren Sadr hareketi, Amerikan işgalinden sonra geleneksel denklemlerin dışına çıkmaya çalışıyor. Şii partilerle ittifak kurması beklenen ve son seçimlerde en yüksek oyu alan hareket, koalisyon için sürpriz bir şekilde Sünni partilerle yönelmiş durumda. Bu ise sistemin dibine dinamit koymak demek. Sadr'ın Saddam sonrası rejime ciddi meydan okuması anlamına gelen bu hamle, İran destekli muhalifleri için büyük bir ikileme neden olmuş durumda. Taraftarlarını kolayca mobilize etme yeteneğine sahip Sadr’ın son hamlesi, parlamento toplantılarına katılmayarak meclisi işlemez hale getiren (zira mecliste herhangi bir oturum yapılabilmesi ya da karar alınabilmesi için bütün dünyada olduğu gibi Irak’ta da toplantı yeter miktarı aranıyor) Koordinasyon Çerçevesi’ne yanıt olarak parlamentoyu işgal etmek şeklinde gerçekleşti. Bu, aslında ülkeye ilişkin sorunların şiddet ya da çatışma üzerinden değil, siyasal alana çekilerek müzakereler yoluyla çözümlenmesini zorlaştıran bir adım. Pierre Bourdieu ve Chantal Mouffe, çatışmalara ve çatışma potansiyeli taşıyan toplumsal olgulara dair analizlerinde siyasal alanın, politik temsil ve iktidar aygıtına kimin sahip olacağına dair çatışmayı, müzakereci bir siyasi çekişmeye dönüştürmesinin bekleneceğini ifade eder. Sadr’ın attığı adımlar, bu anlamda siyasi ihtilafları tam tersine, müzakere alanından çatışma alanına sürükleme potansiyeli taşıyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı