Bırakın su aksın. Çamurlu su, berraklaşsın sonra tekrar pislensin. Bırakın değişsin her şey! Çünkü siz isteseniz de istemeseniz de zamanı geldiğinde dönüşecek her şey. Akıllı insanın yapacağı budur! Güneş her zamanki gibi kirpiklerimizden süzülsün, yaşadığımız güzel anlar hiç bitmesin istiyoruz. Ama öyle olmuyor an akıyor ve kara bulutlar sarıyor gökyüzünü. Mutluluk yerini üzüntüye bırakıyor, huzur huzursuzluğa, hayal hayal kırıklığına. Değişim, içinde hem umudu hem de korkuyu barındıran bir kelime. Umudu barındırıyor, çünkü zor günlerin geçip gideceği inanırken değişimden destek alıyor insan. Bir yandan da korku yaratıyor çünkü değişimin hangi yönde olacağı belirsiz. Başımıza gelen olayları ve insanları, iyi veya kötü diye kategorize edip yargılamaya alışmış bizler değişimin de iyi ya da kötü şeyler getireceğini düşünüyoruz. Oysa değişim bu ikiliğe sıkıştırılmayacak kadar daha derin cümleler fısıldıyor kulağımıza. Özellikle Sokrates öncesi düşünürlerden Herakleitos, evrensel düzenin nasıl çalıştığını anlamaya çalışmış ve kısaca şöyle özetlemiş: Karşıt dediklerimiz birdir ve değişim kaçınılmazdır. Önce ilk maddeyi ele alalım ve ilk soruyu soralım: gece gündüz aynı şeyler midir yoksa farklı mı? Dünyadan baktığımızda Güneş ufukta yükseliyorsa gündüzdür, çoktan batmış ve Ay yüzünü göstermeye başlarsa da bu bizim için gecedir. Oysa Güneş ve Ay yerlerindedir. Bizim algımız günü ikiye böler. Ve biz bunu her şeye yaparız. Genellikle bu ikilikten bir tarafı iyi olarak yaftalayıp diğerini kötü olarak etiketleriz. Sağlık ve gençlik iyidir mesela, yaşlılık ve hastalık kötü. Oysa önce gençsinizdir sonra yaşlı. Gürül gürül akan su, sakin bir koyda dinginleşir. Hırçınlık sakinliğe döner, sevgi nefrete ikisi de aynı şeylerdir. Onlar aynı şeylerdir birbirine dönüşen. Nehir akar, su durmaz. Doğanın yasasıdır değişim. Değişimin olması için zıtlık gereklidir. Deliler gibi sevdiğini birinden bir gün nefret etmeniz olasıdır, değişimin gereğidir bu. Bir kriz ancak böyle çıkar. Ancak böyle uyanır insan ve tekrar uykuya dalar ve tekrar uyanır. Ama her uyandığında başka bir kişi olur. Eğer bu insana ait hatta doğaya ait yasayı anlayabilirseniz yaşamını kolaylaşır.
Değişim kaçınılmazdır. Tanıdık bildik, güvenli alanımızı er geç terk etmek zorunda kalırız. Değişim gerçeğini kabul edip, ona karşı koymayanın işi daha kolay bu hayatta. Çünkü değişimde fırsat var.
Hiçbir hâl aynı kalmaz. Duygularımız sürekli değişir, mevsim değişir, hava değişir, iklim değişir, düşünce değişir, inanç değişir, toplum değişir. Ve tüm değişme gözümüzün önünde olur, tanık oluruz. İnsan sürekli kendini yeniden yaratır. Bir kere o nehre giren o nehirden aynı kişi olarak çıkmaz. Bu yazıyı okumayı başladığınız andaki sizle bu yazının son kelimesini okuyan siz aynı olmayacaksınız. Kimse değişmek istemiyor. Kim konfor alanından çıkmak ister, kim belirsizliğe kucak açar? Korkunun bize yaptığı tam olarak budur. Kontrolü elden bırakmamak ve değişime direnmek. Akıl oyunlarıyla manipülasyonlarla aynı koşulları sürdürmeye çalışmak nafiledir. Değişim kaçınılmazdır. Tanıdık bildik, güvenli alanımızı er geç terk etmek zorunda kalırız. Değişim gerçeğini kabul edip, ona karşı koymayanın işi daha kolay bu hayatta. Çünkü değişimde fırsat var. Tüm bunların bir anlamı var mı peki? Belki hiç yok: bu doğa yasasının bir ereği yok. Herakleitos’un ima ettiği gibi evren kendi kendine oyun oynuyor belki de.  Biz de bu değişim döngüsünde salınıyoruz, kendimizi yeniden deneyimliyoruz. Vazgeçin aynı düzeni sürdürme takıntısından. Bırakın su aksın. Çamurlu su, berraklaşsın sonra tekrar pislensin. Bırakın değişsin her şey! Çünkü siz isteseniz de istemeseniz de zamanı geldiğinde dönüşecek her şey. Akıllı insanın yapacağı budur!