Sağlıkta inovasyon alanında yarışa geriden başladığımız bir gerçek ancak yukarıdaki örneklerde gördüğünüz üzere artık yaratıcı, çalışkan girişimcilerimiz sayesinde hızla arayı kapatıyoruz.
Değerli okurlar bu hafta Las Vegas’tayız. Merak etmeyin kumar oynamaya gitmiyoruz; geçen hafta yapılan dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı CES’e (Consumer Electronics Expo 2023) konuk olacağız.
Bu fuar aslında tüketici elektroniği üzerine, fakat artık insan olarak hayatımıza dokunan tüm teknolojik gelişmelere yer verilen yani inovasyonun kalbinin attığı bir fuara dönüşmüş; tabii sağlık önemli yer tutmaya başlamış. Türkiye olarak bu sene de, TOGG ağırlıklı olarak katılım sağlamışız ama geçen yıldan farklı olarak özellikle İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) 53 startup’ı Las Vegas’a getirmiş. Bunlar arasında ilerleyen bölümlerde yer vereceğimiz sağlıkla ilgilenen şirketler de var. Amerika’daki her şey gibi fuar rakamları da büyük; üçte biri ABD dışından olmak üzere 250.000’e yakın ziyaretçi, 173 ülkeden 3200 firma, 5000 medya mensubu bu etkinliğe dahil olmuş. Türk girişimcilerin burada kendini göstermesi ve bu yarışta biz de varız demesi çok önemli.
Nüfusumuz 85 milyon civarında, inovasyonda özellikle sağlıkta inovasyonda kendine yetebilecek bir iç pazar büyüklüğümüz olmadığı için uzun vadede startupların, her çeşit sağlık girişiminin ayakta kalması için teşvik ve destek dışında ürünlerini ihraç etmeleri mutlaka şart. İşte bu durum ekosistemin daha başlangıç aşamasından itibaren ihracat odaklı yapılanmasını gerektiriyor. Az sonra örneklerle göreceğimiz üzere İSTKA’nın startupları ABD’ye götürmesi bu bakımdan olumlu bir gelişme.
Fuara katılan firmalardan CY System kurucularından Hasan Ürey ile görüştüğümde fuarın kendileri açısından her bakımdan çok yararlı olduğunu belirtti. Onlar katarakt ameliyatı olacak hastalara ameliyat öncesinde görme testi yaparak ameliyattan yararlanıp yararlanmayacaklarını öngörebiliyorlar.
Böylece giderek sık rastladığımız, geçersiz ve gereksiz öngörülerle aslında operasyondan yararlanmayacak hastalara ameliyat yapılmasını önlemiş oluyorlar. Grubun ikinci tanıttığı OcuSim marka glokom tarama cihazı ise hekim veya hastaneye başvurmadan kişinin kendisine göz basıncını ölçme imkânı sunan bir teknoloji. Bu da ziyaretçilerin ilgisini çekmiş, çünkü artık sağlığın koruma ve geliştirme, tanı, tedavi dahil bütün aşamalarında olabildiğince öz sorumlulukla, sorunların ev ortamında çözülebilmesini istiyoruz.
Bireyin hasta veya sağlam, sağlıkla ilgili konularının mümkün olduğu hastaneye ve hekime başvurmadan halledilmesi gerekiyor. Dijital teknolojiler bu anlamda çok yararlı oluyor.
Çünkü doğru hekim ve hastaneye ulaşmak dünyanın her yerinde hem zor hem de ciddi maliyetli. Sağlık hizmetinin 7/24 aksamadan, zaman ve mekândan bağımsız, kamunun ve bireyin kaynaklarını tüketmeden, mali açıdan insanları ve sistemi yormadan sunulması artık hayati önemde. Bireyin hasta veya sağlam, sağlıkla ilgili konularının mümkün olduğu hastaneye ve hekime başvurmadan halledilmesi gerekiyor. Dijital teknolojiler bu anlamda çok yararlı oluyor.
Ekibin ana kadrosundaki Prof. Dr. Hakan Ürey optik uzmanı bir mühendis, Abdullah Küçüködük yazılım mühendisi, Prof. Dr. Afsun Şahin ve Dr. Ayşe Yıldız Taş göz hekimi. Hasan Ürey ise sağlık sektörüne bilhassa radyoloji ve medikal cihazlar sahasında uzun yıllar yönetici olarak emek vermiş bir değer. Hasan Bey gibi birikimli, sağlığı bilen insanların inovasyon ekosisteminde aktif olmaları hayati önemde. Fuarda çektikleri fotoğraf başarının anahtarını bize gösteriyor; multidisipliner çalışma. Artık inovasyon için mutlaka böyle işbirlikleri şart. Aslında hayatın tüm alanlarında yenileşme için bütünsel yaklaşımlara, multidisipliner çalışma ve işbirliğine ihtiyaç var.
Erciyes Üniversitesi Biyomedikal Bölümü mezunu Tuğba Haklı ve arkadaşlarının kurduğu Retinow’da gözle ilgili bir startup. Göz, optik prensiplerle çalışan bir organımız olduğu için göz hastalıkları teknolojik ilerlemelere daha hassas. Geliştirdikleri göz küresinin çeşitli bölümlerini görüntülemeye yarayan bir kamera ile verileri topluyor ve bunları bulut sistemine aktarıyorlar.
Burada yapay zekâ tarafından işlenen veriler bilgi hâline gelerek hekime hastayla ilgili karar vermesinde destek oluyor. Şeker hastalığına bağlı gözün sinir ağı tabakasında oluşan hasarı tespit etmek üzere çıktıkları yolda hızla ilerlemişler, diyabetik retinopatide %98 oranında doğru teşhise ulaşmışlar. TÜBİTAK’tan aldıkları son destek ile donanımlarını glokom (Karasu), makuler dejenerasyon, göz kuruluğu gibi sorunlarda da kullanmaya başlamışlar.
Sağlıkta inovasyon alanında yarışa geriden başladığımız bir gerçek ancak yukarıdaki örneklerde gördüğünüz üzere artık yaratıcı, çalışkan girişimcilerimiz sayesinde hızla arayı kapatıyoruz.
Tabii Las Vegas’ta girişimleri daha çok göz hekimlerinin dikkatini çekmiş, gördükleri ilgiden çok memnunlar. En büyük hayalleri cihazlarını birinci basamakta yaygınlaştırarak görme kayıplarını erkenden önlemek. Ayrıca göz dibi muayenesi, Alzheimer ve birçok başka hastalığın erken tanısını sağladığı için bu alanda da girişimlerini öne çıkarmak istiyorlar. En zorlandıkları konu ise sağlık alanında bazan gereksiz yere yolu tıkayan, aşırıya kaçan regülasyonlar, bu duruma ilerleyen süreçte ayrı bir başlık olarak değineceğiz.
Şeyma Yılmaz’ı tanıdığımda biyomedikal mühendisliği öğrencisiydi, bir taraftan üniversiteye giderken bir taraftan da Yeşil Science’da kendisi geliştirmeye çalışıyordu. Gerçekten Dr. Yusuf Yeşil biyokimya asistanı iken kurduğu bu girişimle dijital sağlık teknolojileri ve yapay zekâ alanında bir öncü oldu, birçok ürün geliştirdi; daha önemlisi bu girişime dahil ettiği gençleri girişimci olarak yetiştirdi.
Şeyma öğrenciyken oluşturduğu iş fikrini Interrupt adıyla şirketleştirmiş. Çözdüğü sorun Parkinson hastalarının yürürken bir anda adeta donmaları ile yaşadıkları sıkıntı. Ayak bileğindeki sensör hastanın durduğunu fark ediyor ve bağlı olan bir kulaklığa tik tak tik tak sesi ile uyarı veriyor, böylece hasta uyarılıp tekrar harekete geçiyor.
Tabii yaptıkları iş bu kadar basit değil, işin içinde makine öğrenmesi, aylarca süren veri toplama çabası var. Çiçeği burnunda daha üç aylık bir şirket olarak Las Vegas’a gitmek onlar için çok yararlı olmuş. Hem dijital sağlık ve yapay zekâ çözümlerinin çok baskın olduğunu görerek doğru yolda olduklarını bir kez daha anlamışlar, hem de ABD’de her dokuz dakikada bir Parkinson hastalığı tanısı konduğunu ve ABD’nin onlar için iyi bir pazar olabileceğini, ihracatın önemini fark etmişler. Şeyma ve arkadaşlarının, diğer görüştüğüm Türk startup kurucuları gibi bu seyahatten çok motive döndüklerini büyük bir memnuniyetle gözlemledim. Şeyma ve arkadaşlarının bu ilk üründen sonra hayalleri olan ülkemizin ve dünyanın derdi kronik hastalıkların yönetimi için yararlı olacak birçok dijital sağlık çözümü üreteceğine eminim.
Vivoo’yu neredeyse kurulduğu günden beri izliyorum, gösterdikleri gelişmeye hayranım. Kendilerini “Wellness teknoloji şirketi” olarak tanımlıyorlar. Özetle, evde yapılabilen bir idrar testi ile dokuz metabolik parametreyi ölçüp size yapay zekâ destekli sağlık tavsiyelerinde bulunuyorlar. Yurtdışında ve özellikle ABD’de hekime başvurmadan idrar testi yaptıramayacağınız; bu da hem zor hem de çok pahalı olduğundan hızla büyüdüler. Bu kısıtlar nedeniyle fuara getirdikleri “Akıllı Tuvalet” daha ARGE aşamasında olmasına karşın çok ilgi görmüş; çünkü klozete takılan bir aparey ile idrar testi yapılabilmesine olanak sağlanıyor ve böyle bir cihaz daha önce üretilmiş değil!
Sağlıkta inovasyon alanında yarışa geriden başladığımız bir gerçek ancak yukarıdaki örneklerde gördüğünüz üzere artık yaratıcı, çalışkan girişimcilerimiz sayesinde hızla arayı kapatıyoruz. Sonraki haftalarda yapay zekâ, biyoteknoloji, genetik, giyilebilir teknolojiler, nanoteknoloji alanındaki startuplarımızı yakından tanıyınca siz de benim gibi geleceğe farklı bakacaksınız. İnovasyonla kalın.