İktidar tarafından çıkarılan ve bizim sansür yasası” olarak bildiğimiz yasaya göre iktidar mensupları açıkça suç işliyor. Bunun için hiçbir savcının da harekete geçmemesi de büyük bir hayal kırıklığıdır. Belli ki suç, sadece iktidara eleştirel bakanlar için. İktidarın suç işleme özgürlüğü var gibi… Seçimlere günler kala iktidar kanadından peş peşe gerçek olmayan açıklamalar, paylaşımlar geliyor. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin İstanbul Mitingi’nde gerçek olmadığı apaçık belli olan bir videoyu izletmekte beis duymadı. Bunu yapan cumhurbaşkanı. Sadece bu değil, hangi matbaada bastırıldığı belli olmayan ve terör örgütü PKK ile CHP’yi yan yana getiren afişler (İstanbul), gerçek olmayan vaatlerin yazıldığı broşürler (Kayseri) gördük. Belli ki görmeye devam edeceğiz. Özellikle iktidar kanadından gelen ve meydanlarda açıkça yalan olduğu belli olan açıklamaların, videoların iktidar tarafından çıkarılan ve bizim sansür yasası” olarak bildiğimiz yasaya göre açıkça suç. Bunun için hiçbir savcının da harekete geçmemesi de büyük bir hayal kırıklığıdır. Belli ki suç, sadece iktidara eleştirel bakanlar için. İktidarın suç işleme özgürlüğü var gibi… *** Burada bildiğimiz bir soruya cevap arayalım. İktidar bütün bu gerçek dışı açıklama ve videolarla ne hedefliyor? Hedeflenenin ne olduğunu açık. Tabanı konsolide etmek. Kimlik siyaseti üzerinden toplumun tüm fay hatları üzerinden biz ve öteki” olarak bölmek ve kutuplaştırmak. Peki bunu hangi araçla yapıyor? Medya. Evet medya şu anda devlet aygıtları ve araçları dışında toplumu özellikle AKP tabanının, Cumhur İttifakı tabanının konsolide eden en büyük güç. Siyasi iktidar 2007 yılından itibaren başta görsel medya olmak üzere, tüm yayın organları üzerinde giderek artan bir denetim sağladı. Satın almalarla başlayan bu süreç sonunda; devlet imkanlarıyla el koymaya ve nihayetinde yine devlet imkanları kullanılarak, satmak zorunda bırakılmaya kadar varan yöntemlerle, medya üzerinde yüzde 95’den daha fazla bir denetim ve kontrol sağlandı. Bu haliyle medya, bir bütün olarak kapalı devre yayın sistemi gibi çalışarak iktidarın ideolojik aygıtı haline dönüştü. Bu aygıt bir propaganda aracı olarak çalışmakta ve belli ölçüde de başarılı olmaktadır. Bugün iktidar oyunun yüzde 30’larda olmasında bu medya gücünün önemli payı vardır. Siyasi iktidara yakınlıktan ziyade, ontolojik bağlılık kuran ve sayısı 20-25’i bulan yazar, akademisyen ve kanaat önderi” belli bir sistematik içinde, iktidarın denetiminde bulunan görsel medyadaki haber kanallarındaki programlara konuk olup, dönüşümlü olarak aynı fikirleri anlatıyorlar. Haber kanalları iktidarın hayali gerçekleri” ve yalanları” topluma anlatırken; eğlence kanalları ise toplumu gerçek sorunlardan uzaklaştırarak başka “hayali bir gerçekliğin” içine hapsetmeye çalışıyor. Gündüz kuşağındaki programları ve akşam yayınlanan dizilerle de bu olmaktadır. Örnek olarak hepimizin vergileri ile TRT için çekilen bir dizi, takip eden gün ve haftalarda özel kanallarda yayınlanıyor. Ve bu dizilerin de tek amacı gerçekle bağı olmayan “geçmiş icadı”. Bu açıdan, siyasi iktidar için medya, yasama, yürütme, yargının yanında demokrasinin ve demokratik düzenin bir parçası olarak 4.kuvvet olarak değil tersine ülkeyi yönetmeyi kolaylaştıracak bir araç olarak görülmekte ve kullanılmaktadır. Bu açıdan iktidar bağımsız medya ve gazetecileri değil devlete” bağlı bir medya ve devlet memuru gazeteciler istiyor. İktidarın bu talebi uluslararası endekslere de yansıyor. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye 180 ülke arasında 165. sırada. Bu endekste Türkiye, 2002 yılında 99. sırada iken, 2016’da 151, 2017’de 155, 2018 ve 2019’da 157’nciliğe kadar geriledi. 2020’de 154, 2021’de 153, geçen yıl da 149. sırada idi. Bu yıl ise 165. Bu gerileyiş, siyasi iktidarın özgür medyaya bakışının fotoğrafıdır. O yüzden iktidar, alternatif medya, haber kanalları üzerinde “ceza” kılıcını sallandırarak denetim altına almaya çalışıyor. Çünkü bu kanallar, iktidarın devlet imkânlarıyla kurduğu kapalı devre yayın sisteminin” topluma anlattıklarının gerçekler değil de hayaller olduğunu giderek daha geniş kesimlere ulaştırıyorlar. *** Siyasi iktidar sahip olduğu ve kapılı devre yayın yapan medyaya güvenerek gerçek olmayan şeyleri, gerçekmiş gibi sunup muhalefeti suçluyor. Bütün bu anlatılanlara ikna olanlar; sadece ideolojik olarak muhafazakâr olanlar değil aynı zamanda iktidar değişiminden korkan siyaseten muhafazakâr kesimler de bulunmaktadır. O yüzden medya her türlü iktidara karşı özgür olmadan Türkiye değişmeyecek.