İkinci Yüzyıl vizyon belgesinde CHP’nin politika önermeleri ve projeleriyle diğer bileşenlerin proje ve vaatleri harmanlandığı takdirde, Altının masanın elinde seçimi kazanmaya yönelik daha kuvvetli bir anahtar olabilir.  CHP hafta sonu düzenlediği “İkinci Yüzyıla Çağrı” toplantısıyla seçim startını verdi ve üstü kapalı da olsa Cumhurbaşkanı adayına ilişkin tercihini bir anlamda yüksek perdeden dillendirilmiş oldu. Sunum yapan akademisyenler ve başdanışman olarak takdim edilen Jeremy Rifkin’in deneyim, birikim ve Türkiye’nin sorunlarına ilişkin saptamaları ile çözüm önerileri genel olarak değerlendirildiğinde, daha iyi bir Türkiye, daha iyi bir toplum için yola çıkma, kısa vadede ferahlama sağlama, orta vadede ise refahı yakalama adına bir iddia ortaya konmuş görünüyor. Kılıçdaroğlu’nun açılış konuşmasında öne çıkan ifadeleri dikkate alındığında, CHP’nin Türkiye için bir daha böyle acımasız, adaletsiz ve kutuplaşmış dönemler yaşamayacağına ilişkin vurgusu kurumları yeniden inşa edilmiş, sistemi yasal çerçeveye oturtulmuş, toplumsal güven ve huzurun hakim olduğu, bölgesinde barışın ve refahın merkezi haline getirildiği bir Türkiye inşası iddiası dikkate değer. Bunun da siyaset üstü bir beyin takımının katkılarıyla başarılacağının altı önemle çizildi. İKİNCİ YÜZYIL İÇİN VİZYON BELGESİ VE ÇAĞDAŞ SOSYAL DEMOKRASİ Siyaset, varolan sınıfsal, kültürel, siyasal çatışma alanları içinde yürütülen bir eylem ve bu eylemin sonucunda bir uzlaşıya varma arayışı olduğu dikkate alındığında, ilk bakışta “siyaset üstü” ifadesi sosyal demokrat bir partinin “siyasetsiz siyaset” peşinde mi koşuyor gibi bir soruyu sordurtsa da, burada kavramın uzmanların  koridorlarda yürütülen profesyonel siyaset ve particilik dışında, alanlarında danışman kimlikleriyle Türkiye için ortak iyiyi üretmekle meşgul olacaklarına vurgu yapıldığı açık. Sunum yapan akademisyenlerin ve CHP’li Faik Öztrak ve Selin Sayek Böke’nin Türkiye’nin sorunlarına ilişkin saptamaları, özellikle Böke’nin sorunların nasıl çözüleceğine dair somut politika önermeleri partili, partisiz, taraflı tarafsız Türkiye’nin sorunlarını dert edinmiş, insanına iyisini layık gören herkesin üzerinde uzlaşabileceği öneri ve yaklaşımlar. Bu anlamda çok kıymetli. Üniversitelerin özerkliğinden, gelirin hakça paylaşımına dair kamucu bir anlayışın bir kez daha dillendirilmiş olması CHP’nin ideolojik özünü yitirmeden kendisini çağın sorunlarını çözmeye aday parti olarak takdimi anlamında önemliydi. Nitekim Rifkin’in konuşması Türkiye gerçeklerinden kopuk olma iddiasıyla eleştiri alsa da dünyayı tehdit eden ekolojik sorunlar üzerinden post-materyalist saptamalar bugün uygar dünyada fazlasıyla tartışılıyor, Türkiye’yi de tehdit etmeye başladı. Faik Öztrak’ın takdim ettiği CHP’nin stratejisi bir zihniyet değişimi iddiası olarak okunabilir: Dört ayak üzerine inşa edilen stratejide “Demokrasisi, kurumları ve kuralları güçlü Türkiye; üreterek zenginleşen, rekabetçi Türkiye; zenginliği adil paylaşan Türkiye, temiz ve yeşil Türkiye” şeklindeki yeni nesil kalkınma stratejisi CHP’nin ülkenin kalkınma stratejisini Katar ya da Suudi Arabistan’ı örnek alma yerine, Danimarka, Norveç standartları anlamında gördüğüne işaret etmekte. Selin Sayek Böken’in ekonomide yaşanan sorunların çoğunu “üretime dönüştürerek” çözme, üretimin rant yerine üretken yatırımlara dayanma iddiası, devlet-sermaye ilişkisinde bir devrin kapanacağının habercisi olma anlamında önemli. Hacer Foggo’nun ekonomi politikalarıyla sarsılmış olan mazlumlar için açıkladığı Aile Destek Sigortası Kurumunun kurulmasından, her aileye aile hekimi, sosyal hizmet uzmanı atanması, gençlerin barınma çözümüne yönelik yurtların açılması şeklindeki somut projeler sosyal demokrat bir partinin yoksullukla, her türlü yoksunlukla mücadele adına çarpıcı önerilerdir.[1]
Bütün mesele, iktisat bilimi referansı ve adalet, etik duruşlarla çözüme yönelik tercihler ve politik iradenin çoğulculuğu temel alan, hak, hukuk, adalet, eşitlikten yana olup olmamasıyla ilgili olduğu.
Kılıçdaroğlu “Türkiye’nin ikinci yüzyılını inşa etme” başlığı altında projeleri ‘Endüstriyel Dönüşüm’, ‘İşgücü dönüşümü’, ‘Enerji’, ‘Gıda Bolluğu ve bereketi’ ile ‘Hızlı istihdam artışı’ şeklinde açıklarken, aslında Türkiye için nasıl bir ekonomi tahayyül ettiklerini de dillendirmiş oldu: Ekonomiyi dönüştürerek üreten, hakça paylaşan bir ekonomi ve yararlanacak olanı toplum. Çağdaş sosyal demokrasinin rant yerine baş tacı ettiği üretken emekten pastayı adil biçimde bölüşmeyi vadeden sosyal demokrat bir vizyon. Sunum yapan Türkiye’nin saygın, uluslararası akredite isimlerinin ekonomik sorunların nedenlerine dair yaptıkları saptamalar, bunların nasıl çözülebileceğine dair önerileri çok sınırlı iktisat bilgisi olan bir siyaset bilimci olarak ben de uyandırdığı kanaat, Türkiye’nin iktisadi anlamda çözülemeyeceği bir sorununun olmadığı. Bütün mesele, iktisat bilimi referansı ve adalet, etik duruşlarla çözüme yönelik tercihler ve politik iradenin çoğulculuğu temel alan, hak, hukuk, adalet, eşitlikten yana olup olmamasıyla ilgili olduğu. Kılıçdaroğlu kapanış konuşmasında Altılı Masa olarak nasıl bir politik irade inşa ettiklerini, bu iradenin öznelerinin hakkını teslim ederek açıkladı ve ‘Türkiye’nin İkinci yüzyılını inşa etme’ye yönelik gerekenleri nasıl yapacaklarını şu şekilde belirtti: “1. Güven ortamı ile yatırımı çekeceğiz, 2- Temiz yönetimle halktan çalınanları halka iade edeceğiz. 3. Akılcı yönetimle Türkiye’yi hızla krizden çıkaracağız”[2]. CHP’nin İkinci Yüzyıl vizyonuna ilişkin açıklanan seçim ön bildirgesinden nereye nasıl ulaşılabileceğine bu noktada bakmak gerekir.  Önümüzdeki günlerde parti kurmayları ve 70 kişilik uzmanların katılımıyla bildirgeye son halinin verileceği anlaşılıyor. SEÇİM BİLDİRGELERİ ÖNEMLİ Mİ? Partilerin seçim bildirgelerinin 3 temel işlevinden söz edilir. Bildirgeler partilerin kendilerini ideolojik, sınıfsal, kültürel, politik anlamda konumlandırmalarına yardımcı olur, kampanya yapmalarını kolaylaştırır ve kampanya materyalleri olarak kullanılır[3]. CHP’nin açıklanan ve ön bildirge olarak tanımlanacak vizyon belgesi partinin kendisini çağdaş sosyal demokrat parti olarak tanımlayıp, konumlandırdığı, bu kimlikle politika önceliklerini takdim ettiği, önümüzdeki seçimlerde seçmene sesleneceği materyallerden biri olarak değerlendirilebilir. Ray’e göre bildirgeler partilerin kimliklerinin ve felsefelerinin oldukça soyut ifadeleri, saf parti reklamları ya da partiler ve seçmenler arasındaki sözleşmeler olarak görülmektedir[4]. Seçim bildirgelerinin işlevleri temelinde seçim kazanmada ne ölçüde etkili olduğuna bakıldığında, farklı ülkelerdeki seçim sonuçları göstermektedir ki bildirgelerdeki politikalar ne kadar popüler olursa olsun, son tahlilde seçmenlerin nasıl oy kullandığı konusunda liderlik ve temel değerler gibi diğer faktörlerle karşılaştırıldığında, daha az önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır[5].
Bildirgelere yansıyan politika önermeleri, vaatlerin önemli olmadığı veya seçmenleri etkilemediği gibi bir çıkarsamada bulunulamasa da ki az ya da çok önemlidir ve seçmenleri etkiler.
Bu anlamda “...başarılı seçim kampanyalarında dahi seçim bildirgelerine yansıyan politika önermeleri, vaatleri sadece bir parti ve lider üç temel hijyen testinden geçtikten sonra devreye girer: Bunlar; 1. Temel değerler üzerinde bağlantı kurmak; 2. Günün büyük meselelerinde pozisyon almak; ve 3. Liderlik. Bu, Tony Blair'in 1997'deki genel seçim zaferi için olduğu kadar, Jeremy Corbyn'in 2015 ve 2016'da parti üyeleri arasındaki liderlik zaferi için de geçerliydi. Yine, 2001'de Muhafazakârlar, seçmenler üzerinde güçlü bir performans sergileyen vergi indirimlerini açıklasa da parti ağır bir seçim yenilgisi almıştır. Aynı şey, Muhafazakarların göç ve sığınmacılara yönelik popüler politikaları dayattığı, ancak partinin iktidarda oldukça yetersiz kaldığı 2005 yılında da geçerliydi. Yine 2015'te Ed Miliband'ın enerji fiyatlarının dondurulması anketlerde iyi sonuç vermiş, ancak İşçi Partisi sonraki seçimlerde gerilemiştir.
Vizyon belgesi ve konuşmalarda da ekonomik kriz, yoksullaşma, gelir dağılımında adaletsizlik gibi sorunlar ve bu sorunlara çözüm önerilerinin genel çerçevesi çizilmiş durumda. Geriye nasıl başaracakları konusunda seçmeni ikna etme kalıyor.
Bildirgelere yansıyan politika önermeleri, vaatlerin önemli olmadığı veya seçmenleri etkilemediği gibi bir çıkarsamada bulunulamasa da ki az ya da çok önemlidir ve seçmenleri etkiler- kazanan seçim kampanyaları, politikaları bu alanlardaki ciddi zayıflıkların yerini almak yerine bu güçlerin bir örneği olarak kullanarak temel değerleri, büyük sorunları ve liderliği birleştirir [6]. Bildirgelere yansıyan politika önerme ve vaatlerinin son tahlilde tek başına önemli olmadığı gerçeğinden yola çıktığımızda, veri koşullarda çok iyi hazırlanmış bir vizyon belgesinin seçim kazanmanın anahtarı olabilmesi için atılması gereken önemli adımlar vardır. SEÇİM BİLDİRGELERİ SEÇİM KAZANMANIN ANAHTARI OLABİLİR Mİ? “İkinci Yüzyıl İçin Vizyon Belgesi”ni CHP’nin aynı zamanda bir ön seçim bildirgesi olarak kabul ettiğimizde, seçim kazanmanın anahtarı olabilmesi için, mutlaka vizyona dair tüm ilke, politika önermelerinin sonutlaştırılması, politika ve projeler “kimin için?” sorusuna yanıtların verilmesi ve partinin sosyal demokrat bir parti olarak öncelikle olarak “Kimlerle Beraber”, “Kimin Yanında?” olduğu sorusuna net açıklamalar yapılması gerekir. Gerek Kılıçdaroğlu, gerekse toplantıdaki CHP kurmayları bu konuda kimlerle beraber, kimlerle yürüyecekleri konusunda tercihlerini belirli ölçüde ifade etseler de, bu tercihlerin ilkelerden çok, politikalar ve projeler örneğinde somutlaşması, netleşmesi gerekir. Bu özellikle gerek hedef kitlenin tayini, seçimi ve bu kitleye ulaşma anlamında önemlidir. Bu yapılırken, hedef kitleyi partinin temel değerleri konusunda ikna etmek de önemlidir. Diğer yandan, seçim sürecinde Türkiye gündeminin büyük meselelerinin başında ekonomik kriz, yoksullaşma, gelir dağılımında adaletsizlik olduğu malum. Vizyon belgesi ve konuşmalarda da bu sorun ve çözüm önerilerinin genel çerçevesi çizilmiş durumda. Geriye nasıl başaracakları konusunda seçmeni ikna etme kalıyor. Seçim kazandıracak liderlik çerçevesinden bakıldığında, Kılıçdaroğlu son seçimlerdeki stratejik tercihleri ve bunun getirdiği seçim başarıları, vizyon toplantısındaki performansı dikkate alındığında, genel başkan olarak seçim kazanmanın en sağlam anahtarı, Cumhurbaşkanı adayı olarak da en güçlü aday adaylarından biri durumunda, Adaylık konusunda son noktayı koyacak olan tabii ki Altılı Masa. Önümüzdeki seçime Altılı masa bileşenlerinin seçim ittifakıyla gitmelerinin kuvvetle muhtemel olduğu da dikkate alındığında, Cumhurbaşkanlığı seçimi için hazırlanacak ortak başkan adayı programına İkinci Yüzyıl vizyon belgesinde CHP’nin politika önermeleri ve projeleriyle diğer bileşenlerin proje ve vaatleri harmanlandığı takdirde, Altının masanın elinde seçimi kazanmaya yönelik daha kuvvetli bir anahtar olabilir. [1] https://www.bbc.com/turkce/articles/c6p8evqgqydo, Erişim tarihi: 4 Aralık 2022. [2] https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-kinci-yuzyila-cagri-bulusmasinin-kapanis-konusmasini-yapti, Erişim tarihi: 4 Aralık 2022. [3] Nikolaus Eder, Marcelo Jenny, Wofgang C.Müller; “Manifesto functions: How party candidates view and use their part’s central policy document, Electoral Studies, 45, (2017), s.75. [4] L.Ray; “Validity of measured party positions on European integration: assumptions, approaches, and a comparison of alternative measures”, Electoral Studies, 26 (1) (2007), s. 11-22. [5] Marcus Roberts; “Do manisfestos matter?”, ttps://yougov.co.uk/topics/politics/articles-reports/2017/05/12/do-manifestos-matter [6] A.g.m.