Kooperatifçilik, birçok belediye başkan adayının projeleri arasında yer aldı. Bu bir ihtiyacın yansımasıdır. Kooperatifler, Türkiye’nin ve kentlerin sorunlarının tek ve kesin çözümü olmasa da, ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunların çözümüne bir nebze de olsa katkısı olabileceğinden hayata geçirilmeleri gerekiyor. Kooperatifçilik, amacına uygun olarak kurulup işletilirse, sosyal demokrasinin temel ilkesi olan toplumsal adaletin / dayanışmanın hayata geçirilmesine katkısı olacaktır. Bir yandan başta kadınlar olmak üzere insanların küçük çaplı da olsa üretim yapmalarına ve ürettiklerinin pazarlanmasına olanak sunar kooperatifler. Bu amaçla oluşturulacak kooperatifler, alt gelir gruplarına sınırlı da olsa gelir elde etme olanağı sunacaktır. Bu çerçevede belediyeler, yakın zamanda dünyada da popüler olan mikro kredi uygulaması ile insanları üretime katabilir. Sadece üretmek değil, üretilenin pazarlanabilmesi de önemlidir. Toplumsal adalet bağlamında, kooperatiflerin en önemli özelliği üreticiye ürününü değerinde satması ve tüketiciye de bu ürünleri daha ucuza alma olanağı sunmasıdır. Kar amaçlı değil, kamu yararı amaçlı kuruluşlardır kooperatifler. Üretici ile tüketici arasında doğrudan aracı olduklarında, daha düşük fiyatlarla satış yapabilme olanağı ortaya çıkar. Böylece, üreticilere gelirlerini artırma, tüketicilere de giderlerini düşürme olanağı doğacaktır. Çiftçi ürününü çok düşük fiyata satarken, tüketici aynı ürünü yüksek fiyata almaktadır. Kooperatif, bu sürecin tek kazananı olan aracıları devre dışı bırakarak, üretene ve tüketene katkı sunar. Toplumsal dayanışma bağlamında, kooperatiflerin altının çizilmesi gereken bir yönü de, insanların tek başlarına yapamayacakları işleri bir araya gelerek yapmalarına olanak sunmasıdır. Bir kadının evinde ürettiği salça, mantı vs gibi gıdaları tek başına satması çok zordur. Ancak birçok kadın bir araya gelerek, farklı ürünlerin bulunduğu üretici-tüketici kooperatifi aracılığı ile ürettiklerini satma olanağı bulabilir. Bu ayrıca, birlikte hareket ettiklerinde bir şeyler yapabileceklerini somut olarak gösterip ve birlikte yaşama kültürünü geliştirecektir. Sevgi / mutluluk paylaşılınca büyüyorsa, üzüntü de paylaşılınca azalır. Bu dayanışmanın ta kendisidir. Dayanışma kültürünün gelişmesi, özellikle çevresine yabancılaşan kentliler açısından önemlidir. İnsanların gelir-gider gibi ekonomik kaygıları dışında, diğer insanlarla paylaşma / dayanışma ihtiyacı da vardır. Bu açıdan son yılların en güzel örneğini, KHK ile ihraç edilen barış için imza atan akademisyen arkadaşlar, Mersin’de kurdukları KÜLTÜRHANE ile vermişlerdir. Dört arkadaşın bir araya gelerek kurabildiği Kültürhane, ticari değil kamu yararı amacıyla işletiliyor ve az sayıda da olsa olanaklar ölçüsünde ihtiyacı olanlara iş olanağı sunuyor. Kültürhane bu özellikleri ile, gittiğinizde sıcak bir ortam da sunuyor. Kamu yararı ilkesi ile oluşturulan kooperatiflerin bir katkısının da, sağlıklı gıdaların sunulması olabilir. Günümüzde maalesef birçok gıda insan sağlığı için zararlı, hatta tehlikeli katkı maddeler içermektedir. Yöresel küçük üreticilere olanak sağlanarak, tabi ki denetim yapılarak, belli oranda da olsa, katkı maddeleri olmadan gıda maddeleri üretimi geliştirilebilir. Böylece, uluslararası şirketlerin sağlıksız gıdalarına karşı, sağlıklı gıdalara ulaşma olanağı da olacaktır. Bu bağlamda kooperatifler, hızla yok olan (büfeye dönüşen) mahalle bakkallarına alternatif olarak, mahallelere kadar giren market zincirlerine karşı düşünülebilir. Mahallelilerin tükettiklerini ortaklaşa ürettikleri ürünlerin satıldığı üretim ve tüketim kooperatifleri, mahallelerde dayanışmayı, mahalleli olma kültürünü doruğa çıkarabilirler. Kooperatif yapısına ilişkin önemli bir noktanın altını çizmek gerek: Belediyeler, kooperatif adı altında olsun olmasın, benzer yapıları kendilerinin kurup işletmesini yanlış bulduğumu belirtmem gerekiyor. Kooperatifler, dayanışma kültürünü geliştirmek amacıyla, yurttaşların / hemşehrilerin kurdukları birlikler olmalıdır. Diğer bir nokta, belediyeler kurduğunda, kamu iktisadi teşebbüslerinde olduğu gibi, siyasetçilerin rant dağıttıkları kuruluşlar olarak kullanılabilirler. Belediyeler / kamu destek olmalı, fakat kooperatifler üzerinde bir güç olmamalıdır. Özetle kreşler gibi kooperatif projeleri, kitapçıklarda kalmasın!