İhsan Kamalak yazdı | Cumhuriyet, demokrasi ile birlikte düşünülmelidir
Politikyol
Cumhuriyet, Türkiye’nin özgül koşulları içinde önemlidir. Özgül koşullar, Osmanlı modernleşme sürecinde ve Kuruluş Savaşında Osmanlı sultanlarının yaptıklarından kaynaklanmaktadır. Bu gelişmeler bilinmeden cumhuriyetin önemini ve anlamını kavramak zorlaşmaktadır. Cumhuriyetin önemi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucu Atalarının, Cumhuriyete yükledikleri anlamdan kaynaklanmaktadır. Cumhuriyetin önemine rağmen, gerektirdiklerinin hayata geçirilmesi konusunda zayıf kalındığını düşünüyorum. Cumhuriyet fikrinin ortaya atılış nedenlerine baktığımızda, yapılması gerekenler (anlamı) açığa çıkabilir.
Cumhuriyetin ortaya atılışı tarihsel süreçte bir zorunluluk olmuştur. Bu zorunluluk, Osmanlı sultanlarının modern kurumlara ve bu kurumların öngördüğü kısıtlamalara mutlak monark olarak kalma çabaları ile ayak diremeleridir. Padişahlar demokrasinin gelişimi olan yasama organının (meclis) gelişimine karşı çıkmışlardır. Yetkilerini yasama organına devretmemişler, ülkeyi mülkleri ve insanları da kendi ‘malları’ (teba) olarak gören sistemin devamı için savaşmışlardır. 1876 Kanun-i Esasi (anayasa) ilanından sonra II. Abdülhamit, ilk fırsatta anayasayı rafa kaldırıp Meclis’i Umumi’yi feshetmiş ve 1908’e kadar ‘istibdat’ ile yönetmiştir. 1. Dünya Savaşı bittikten sonra Vahdettin önce Meclis’i feshetmiş, ardından Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı verenlere karşı hareket etmiştir. İki sultanın yaptıkları, cumhuriyeti zorunluluk haline getirmiştir.
Bu mücadele sürecinde, egemenliğin asıl sahibinin (devletin meşruiyet kaynağı) kim olduğu tartışması yaşanmıştır. Egemenliğin millete ait olduğunu söyleyenler ile egemenliğin Tanrıya ait olduğunu ve padişaha verdiğini ileri sürenler karşı karşıya gelmişlerdir. Sonuçta çağa da uygun olan egemenliğin sahibinin millet olduğunu söyleyenler galip gelmiştir. Bu kesim, Mustafa Kemaller, Türkiye’nin kurtuluşunun, saltanat düzeninden kurtulmadan (Cumhuriyet olmadan) olamayacağı sonucuna varmışlardır.
Egemenliğin millete ait olduğu ve bu bağlamda Cumhuriyet, asıl savaşımın demokrasi için olduğu ileri sürülebilir, çünkü ikisi ile yapılmak istenen gücü halka vermektir. Nitekim Mustafa Kemal Nutuk’ta “Avrupa devletleri halkçıdır; halka dayanıyor” derken kastettiği demokrasidir; gücün halkta olmasıdır. Gücün halkta olması da, demokrasi, genel oyla oluşan meclis ve bağımsız yargı gibi bazı kurumlar ve iktidarı kullanacak olanlara güçler ayrılığı, anayasanın üstünlüğü ve temel hak ve özgürlüklerin sıkı korunması gibi kısıtlamalar gerektirir. Kısaca, Kurucu Ataların Cumhuriyet derken, devlet başkanının seçimle göreve gelmesinden öte bir yönetim düşünmüşlerdir.
Cumhuriyet, teknik olarak devlet başkanının seçimle göreve geldiği devlet biçimidir. Karşıtı da devlet başkanının soy esasına göre göreve geldiği monarşidir. Cumhuriyet, demokrasiye uygun bir rejimdir, çünkü devlet başkanını doğrudan veya dolaylı olarak halk seçmektedir. Oysa monarşide devlet başkanını halk belirlemiyor, bir sülale bir şekilde saltanata kurulmuş ve hep o sülaleden biri devlet başkanı (padişah/kral/sultan) olur. Cumhuriyetin teknik anlamı bununla sınırlıdır ve Türkiye Cumhuriyetinin Kurucu Atalarının düşüncesini yansıtmakta yetersiz kalır.
Cumhuriyetin anlamını hayata geçirebilmek için demokrasiyle ilintili düşünmek gerekir. Cumhuriyet demokrasiye uygun olsa da, her cumhuriyet demokratiktir diyemeyeceğimiz gibi, her monarşi de demokratik değildir diyemeyiz. Suriye ve İran cumhuriyettir, Birleşik Krallık (İngiltere) ve Hollanda (meşruti) monarşidir; Almanya ve Fransa cumhuriyettir, Suudi Arabistan (mutlak) monarşidir. Bu cumhuriyetler ve monarşiler arasındaki farklar nelerdir? Devlet biçimi monarşi olan İngiltere’yi, devlet biçimi cumhuriyet olan Suriye’den ayıran veya demokratik yapan özellikler nedir? Bu sorular yanıtlandığında, devlet başkanının seçimle gelmesinin (cumhuriyet), demokratik olmak için yeterli olmadığı görülecektir.
Bu durumda, devlet başkanının seçimle göreve gelmesinden öteye geçip, demokratik olabilmek için yapılması gerekenlere odaklanmak gerekir. Demokrasi de, hak ve özgürlüklerin sıkı biçimde korunmasını, serbest ve adil seçimlerle iktidarların belirlenmesini gerektirir. Hak ve özgürlükleri sıkı biçimde korumanın adı da, günümüzde hukuk devletidir. Bunlar yapıldığında, Türkiye’de cumhuriyete atfedilen özellikler de hayata geçirilebilir.
Özetle cumhuriyeti güçlü kılmanın yolu, demokrasinin güçlendirilmesinden geçer. Sadece devlet başkanının (Cumhurbaşkanı) seçilmesi üzerinde değil, ülke yönetimi üzerinde de halkın etkili olması gerekir. Halkın etkili (güç sahibi) olmasını sağlayacak koşullar oluşturulmalıdır. Bunlar sağlandığında Mustafa Kemallerin yaptıklarına hem sahip çıkılır hem de geliştirilmiş olur.
Yorumlar
Popüler Haberler
Marmaray'da bir kişi intihar etti
Bahtiyar Aladağ isimli erkeğin katliamı: Ölü sayısı sekize yükseldi
DEM Parti eş genel başkan yardımcısı Sevtap Akdağ gözaltına alındı
RTÜK'ten Arka Sokaklar'a 'tarikat' cezası
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Marmara Adası'ndaki toprak kaymasında göçük altında kalan ikinci işçinin de cansız bedenine ulaşıldı