İktidarın seçim sistemine yönelik müdahaleleri ve anayasa hükümlerini açık bir şekilde ihlali ile sonuçlanan eylemlerinin arkasında Türkiye’de demokratik yapılanmayı hukuk mühendisliğiyle değiştirme amacı yatıyor. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu yazdı. Seçimler, hukuk yoluyla demokrasinin temel taşı olmakla birlikte, belli bir tarihte sandık kurmaya ve kullanılacak oyun sayım sonucuna indirgenemez. Sandığa giden yolun serbest yarışma koşullarına elverişli olması kadar, sadık güvenliği kadar, sandıktan çıkan sonuçlara rıza da önemli ve belirleyicidir. Başka bir deyişle, sandık öncesi, esnası ve sonrası süreçler anayasal demokrasi çerçevesinde cereyan ettiği ölçüde, siyasal münavebe (siyasal iktidarın el değiştirmesi) sağlanabilir. 2015 seçimlerini, 2017 referandumunu ve 2018 seçimlerini yalnızca şaibeli kılan on yıllık anayasasızlaştırma süreci, bilgi kirliliği eşliğinde yürütüldüğü için anayasal bilgilenme hakkı ve anayasal kamuoyunun oluşumu öncelikli olmalı. FAZLA UZUN VE FAZLA KISA 2017 Anayasa kurgusu, 2018 seçimlerinin 3 Kasım 2019’da yapılmasını öngörmüştü. Erken seçim tartışması karşısında her seferinde Cumhur İttifakı liderleri, ‘seçimler zamanında yapılacak’ yanıtıyla yetinmeksizin, erken seçim istemini, neredeyse vatana ihanet saydı. Ne var ki, aynı kişiler, 17-18 Nisan 2018’da seçimlerin 24 Haziran 2018’de yapılacağını açıkladı ve iki gün sonra, Meclis çoğunluğu bu yönde karar aldı. 24 Haziran seçimleri sonrası aylarda muhalefet partilerince dillendirilmeye başlanan erken seçim istemleri, yine Cumhur İttifakı mensuplarınca her seferinde ‘Seçimler 18 Haziran’da yapılacak’ yanıtıyla bastırıldı. Ne var ki, 17-18 Ocak 2023’te tıpkı 17-18 Nisan 2018’de yaptıkları gibi yüz seksen derece çark eden ikili, bu kez, ‘14 Mayıs’ta yapılacak’ dedi. Makul olmayan süreler, fazla uzun (1 yıl dört ay) ve fazla kısa (1 ay dört gün). Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY) kurgusunun belirgin özelliği olan ölçüsüzlük ve keyfilik, demokratik hukuk devletinin asgari gerekleriyle bağdaşmaması ötesinde, kendi çoğunlukları tarafından konulan anayasal kuralları da hiçe saymak anlamına geliyor. Bu hatırlatmalar ışığında, sandığa giden yolda, şu dört sorunun yanıtlanması öncelikli: -Seçimleri yenileme nedeni var mı veya 18 Haziran seçimleri, 14 Mayıs’a çekilebilir mi? -Seçimlerde hangi yasa uygulanmalı? -Görevdeki Cumhurbaşkanı (CB) 3. kez aday olabilir mi? -14 Mayıs ve 21 Şubat çelişkisi nedir?
  • SİSTEM TIKANLIKLIĞI MI, SİSTEMSİZLİK Mİ?
Hukuk devleti gereği seçimleri yenileme kararını haklı kılacak neden/ler olmalı. Nitekim,  TBMM’ye ve Cumhurbaşkanı’na bu yetkiyi tanıyan madde 116 (Teklif md.12) gerekçesi, “sistem tıkanıklıklarının milli iradeye müracaatla çözümü”, yasama ve yürütme arasında “kriz oluşması halinde halkın hakemliğine başvurma” olanağını  neden ve amacına dayanır. Bu çerçevede, seçimlerin 1 ay 4 gün öne alınmasını haklı kılacak hiçbir neden yok. Bu nedenle,  18 Haziran’da yapılacak seçimlerin 14 Mayıs’a çekilmesine ilişkin TBMM veya Cumhurbaşkanı  kararı, anayasallık sorunu ile gölgelenecek. Buna karşın, seçimlerin yenilenmesi kararı alınması, sistem tıkanıklığının değil sistemsizliğin, daha doğrusu 2017 Anayasa kurgusunun sürdürülemez özelliğinin açık bir göstergesi olacak.
  • 7393 SAYILI SEÇİM KANUNU UYGULANABİLİR Mİ?
Seçimlerde uygulanacak yasa ise, Anayasa madde 67/sonda öngörülen, “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde uygulanmaz.” kuralı gereği, seçim takviminin başladığı tarihe göre belirlenir. Zira seçim hukukunda seçimin başlangıç tarihi, seçim işlemlerinin ve seçim sürecinin işlemeye başladığı gündür. Madde 67/sonun amacı, Anayasa Mahkemesi’nin de oybirliği ile verdiği bir kararında vurguladığı üzere, “Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran parti veya partilerin seçime bir yıl kala seçim sürecinde kendi lehlerine veya diğer parti ya da adayların aleyhine sonuç doğuracak biçimde değişiklikler yapılmasını öngören yasal düzenlemeler”dir (AYM,E.K: 2019/16). Seçim kanunları ibaresi ile, “seçmen iradesinin seçim sonuçlarına yansımasına tesir edebilecek veya seçime katılanlardan bir kısmına herhangi bir şekilde avantaj ya da dezavantaj oluşturma sonucunu etkileyebilecek düzenlemeler” kastedilmekte (prg.13).
Görevdeki Cumhurbaşkanı’nın 3. Kez adaylığına olanak tanımak için alınacak TBMM’nin seçimleri yenileme kararı da anayasal yetkinin kötüye kullanılması anlamına gelir.
Bu nedenle, seçim başlangıcı 6 Nisan öncesine denk gelen seçim takviminde, bu tarihte henüz yürürlüğe girmemiş olan 7393 sayılı yasa değil, değişiklikten önceki yasal düzenleme uygulanacak.
  • GÖREVDEKİ CUMHURBAŞKANI, 3. KEZ ADAY OLABİLİR Mİ?
Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” (md.104/2, 2007). Kişi odaklı bu hüküm, 2010 ve 2017 değişikliklerinde aynen korundu. 2017 Değişikliği yürürlük maddesi (18/b) şöyle: “75,77,101 ve 102 nci maddelerinde yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı  seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte…yürürlüğe girer”. Bunun anlamı şu: md.101/2 gibi değişikliğe konu olmayan hükümler kesintiye uğramadı, tıpkı 1982 Anayasası, geçirdiği değişikliklere karşın sürekli uygulanıyor olması gibi. Görevdeki Cumhurbaşkanı, bu hüküm çerçevesinde 2014 ve 2018’de seçildi. Bu nedenle, 3. Kez aday olabilmesi, TBMM kararına bağlı: “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” (md.116/3). İlk soruda belirtildiği üzere, madde 116 gerekçesinde belirtilen seçimleri tarihinden önce yapma nedeni bulunmadığına göre, sırf görevdeki Cumhurbaşkanı’nın 3. Kez adaylığına olanak tanımak için alınacak TBMM’nin seçimleri yenileme kararı da anayasal yetkinin kötüye kullanılması anlamına gelir.
  • 14 MAYIS VE 16 ŞUBAT ÇELİŞKİSİ NEDİR?
Şubat 1950’de CHP ve DP uzlaşması ile hazırlanan ve seçim kurullarının yargıçların kıdemi esasına göre oluşmasını öngören 5545 sayılı yasa, ‘siyasal münavebe’ tarihi olan14 Mayıs 1950 seçimlerinden bu yana sürekli uygulandı. Buna karşın, AKP-MHP koalisyonu, Türk seçim hukukunun temel ilkesi haline gelen il ve ilçe seçim kurulu başkanı ve üyelerinin kıdem esasına göre belirlenmesi kuralını 7393 sayılı yasa (R.G.: 6 Nisan 22) ile kaldırdı.
Anayasa’ya aykırı yasalar yoluyla Anayasa sürekli olarak ihlal edildi. Başka bir deyişle, on yıllık anayasasızlaştırma, son beş yılda TBMM’de de zemin genişletti.
Türkiye’de seçim güvenliğinin ve seçimlere güvenin temel taşı olan seçim kurullarının belirlenmesinde kura usulü uygulaması, AKP-MHP’nin çifte seçimleri ne pahasına olursa olsun kaybetmeme amaç ve hedefine yöneliktir. Bu nedenle, 14 Mayıs’a giden yolu açan 16 Şubat mutabakatını yırtan bir AKP-MHP koalisyonu için 14 Mayıs, seçimleri kazanmanın değil, olsa olsa, başta Altılı Masa mimarı CHP ve millet ittifakı gelmek üzere, parlamenter rejim yanlısı demokratik muhalefet lehine ‘siyasal münavebe’ ile sonuçlanacak seçimler olarak öngörülebilir. ANAYASA YOLUYLA SİYASET 16 Nisan 2017 Anayasa halkoylaması ve 24 Haziran 2018 seçimleri, OHAL ortam ve koşullarında serbest kamuoyu oluşmadığı için meşruiyet sorunu ile damgalanmıştı. Bu seçimler sonucu başlayan 27. dönemi yasama faaliyetine ise, anayasa andı yadsıması damgasını vurdu. Anayasa’ya aykırı yasalar yoluyla Anayasa sürekli olarak ihlal edildi. Başka bir deyişle, on yıllık anayasasızlaştırma, son beş yılda TBMM’de de zemin genişletti. Oysa, “Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim” sözleriyle ile göreve başlayan vekillerin bilerek ve isteyerek Anayasa ihlali, bir haysiyet sorunu aynı zamanda. Bu nedenle Türkiye, Cumhuriyet’in 100. yılında 14 Mayıs 1950 seçimlerine göre daha ciddi ve yaşamsal bir demokrasi sınavı ile karşı karşıya bulunmakta: Ya seçimleri Anayasal kurallar çerçevesinde düzenleyecek ve siyasal münavebe yoluyla Cumhuriyet’in 2. Yüzyılına demokrasi ile girecek ve bu özelliğiyle bölge devletlerini de esinleyici bir model haline gelecek; ya da, Anayasa’ya aykırılıklar ve meşruluk gölgesinde siyasal münavebe yolu tıkanarak Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme pekiştirilecek ve bu özelliğiyle bölgedeki otoriter rejimler için itici güç olacak. Eğer seçilmişler, ‘hukuk yoluyla siyaset’ gereklerini yerine getirmez ise, bu kez seçmenler, 18 Haziran veya 14 Mayıs demokrasi sınavında temsilcilere gereken dersi verecek, tıpkı farklı bir bağlamda 23 Haziran 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde olduğu gibi.