İnsana bu perhiz bu ne lahana turşusu diye sorarlar. Sen de bu kez hiç itibar etmediğin demokrasi, insan hakları, özel hayatın gizliliği ve hatta sapkınlık olarak gördüğün cinsel yönelim konularından tutunmaya başlarsın. Özel hayat konuşulmaz. Özeldir çünkü. Ayıptır ve de. Tarafları bağlar. Taraflar dışında hiçbir Allah’ın kulu bunu merak edemez. Ederse bile bunu kimseye çaktıramaz. En fazla içinden edersin. Birinin özeline ilgini dışarıya sızdırmazsın mesela. Bunu bir yerlerde konu yapamazsın. Yaparsan yüzünün kızarması icap eder. Bir geyiğin içinde insanın, insan olma hasletlerinin en başında gelen mahremiyeti üç kuruşa harcayamazsın sen keyiflenesin diye. Fakat, toplumsal bir iş tutuyorsan konu değişir. O zaman senaryo en baştan yazılır. Ve şöyle başlarsın: Sanatçıysan, siyasetçiysen, ünlü bir iş insanıysan, hele ülkemizde mühim bir holdingin CEO’su isen söz misal, özelinin yüzünün hep genele dönük olduğunu cebine koyarsın. Bu gerçeklikle yaşamazsan, heba olur gidersin. Hele tezatların ile attığın caka, her sıkıştığında başvurduğun “ahlakçılık” birbirine girdiyse sana yazık olmuş demektir. Mevzunu geçtik seni sakız yapıp çiğneseler azdır. Geçmiş olsun. Mert olursan, düşmanın bile saygı duyar. En azından tutarlı denir senden için. Çelişki, senin en kaçınman gereken şeydir. Ağzından çıkana dikkat etmezsen, bir gün aslında çok insani bir manzarada dahi sana kimse o da insanmış, böyle tercih etmiş demez. Küfrü siyasete çevirirsen sana kimse acımaz. Çünkü sen yola, eylediklerinle söylediklerin arasında bir uyum olduğu varsayılan ve baştan halkın güven kredisini kullanan bir kimse olarak, biz sıradan bireylerden kendini ayrıştırarak çıkmışsın.  O kadar ayrıştırmışsın ki memleketteki cari asgari ücretin bilmem kaç katı para alıyorsun maaş diye. Yani zaten kendini o yola koymuşsun. Bunun elbette de bir karşılığı olmalıdır. Sen markasını sayenizde öğrendiğimiz aracınla geçeceksin diye trafikte dakikalarca bekleyen vatandaş var ya hani, bu yaşadıklarını sana sorar. Sorunca da bu benim özel hayatım diye kıvıramazsın. Çünkü sen, itibarını en çok bir fikrin toplumsal temsiliyetine ve bu temsiliyetin ekonomik muhafızlığına sahipsin diye görüyorsun. Evinde çekirdek çitlerken senin haberini duyan sıradan birinin temsiliyeti kendini bağlar. Üç kişiyle aynı anda birlikteliği de kendisini ve diğerlerini. Ama senin yaşadığın senin dışında, tarafı olduğun cemaati ve tüm toplumu bağlar.  İnsana bu perhiz bu ne lahana turşusu diye sorarlar. Sen de bu kez hiç itibar etmediğin demokrasi, insan hakları, özel hayatın gizliliği ve hatta sapkınlık olarak gördüğün cinsel yönelim konularından tutunmaya başlarsın. Başlarsın da bu kez, bu değerleri savunuyorlar diye toplumsal arenada hakaret ettiğin, sosyal her alanda zorbalık yaptığın, bu ülkede yaşamaktan nefret ettirdiklerin, sapık gördüklerin, kendilerini sosyal her alanda izole etmekten hiç sakınmadığın kimseler seni alaya alır. İsabet de ederler. Makbul gördüğün ve sana sonsuza dek oy vereceklerini sandığın kimseler de öyle sanıyoruz ki senden utanır. Başa dönelim. Bize gelelim. Özel hayatı konuşmak bizim işimiz değildir. Yönelimleri ayıplamanın, tercihleri yaftalamanın bizde yeri yoktur. Çelişki bile insani bir şey olarak hürmet görebilir bizde. İnsan çelişkiden başka bir şey bile olmayabilir hatta. Ama, bir söyleyip, bu söylediğini tam ortasından vuracak bir şey yaparsan esas mümessili olduğun sermayenin yarattığı çelişkiyi ve buna yol açan siyasetinin aslını başka bir versiyonla canlandırıyorsun demektir. İşinin başındasın aslında. Böyle devam edersen hep geçmişler olacaktır sana.