Alçı’nın “Son 7 senedir AK Parti hükümetlerine ve Cumhur İttifakı’na esas ideolojik rengini veren Devlet Bahçeli’dir” tespiti doğrudur ama bu demokratik ülke için normal ve iyi midir o tartışılır.Alçı’nın “Son 7 senedir AK Parti hükümetlerine ve Cumhur İttifakı’na esas ideolojik rengini veren Devlet Bahçeli’dir” tespiti doğrudur ama bu demokratik ülke için normal ve iyi midir o tartışılır. Değildir, çünkü toplumdan korkan, onu denetleyen devletin değil, siyasetin ve toplumsal talebin sınırlarını çizdiği bir devlet yani demokratik devlet olması önemlidir. Devleti demokratikleştirmek, siyasetin denetleyebildiği sınıra çekmek özgürlükçü solcuların da, demokratların talebi ve mücadelesidir. Not: Bu yazı tamamlandıktan sonra şarkıcı Gülşen, bundan 4 ay önce bir konserde söylediği ve tamamen düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek sözleri nedeniyle tutuklandı. Gülşen’i tutuklayan hukuk, işte toplumu değil devleti referans alan hukuktur. Toplumsal taleplerin değil devlet hassasiyetlerini önceleyen hukuktur. Gülşen’in ifadelerinden daha ağır biçimde toplamı kin ve nefrete sürükleyen açıklamak karşısında sessiz kalan hukukun, Gülşen için işletilmesi de bu topluma verilmek istenen bir göz dağıdır. Ne yazık ki bu süreçte muhalefet de iyi bir sınav vermemiştir. Sessizlik bazen siyaset olabilir ama temel hak ve özgürlükler ihlal edilerek sessiz kalmak bir anlamda o suça ortak olmaktır. Evet muhalefetin seçim kazanmak hedefi anlaşılabilir ama bazı kesimlerden oy almak için düşünce ve ifade özgürlüğü yok sayan açık bir hukuksuzluğa sessiz kalmak da siyaset değildir. Sessizlik bazen siyaset olabilir ama temel hak ve özgürlükler ihlal edilerek sessiz kalmak öz suça ortak olmaktır.
Gülşen’i hangi hukuk, hangi siyaset, hangi devlet tutukladı?
Politikyol
Ne yazık ki bu süreçte muhalefet de iyi bir sınav vermemiştir. Sessizlik bazen siyaset olabilir ama temel hak ve özgürlükler ihlal edilerek sessiz kalmak bir anlamda o suça ortak olmaktır.
Geçtiğimiz günlerde Habertürk’te Nagehan Alçı “Muhalefet 7 Haziran deneyiminden ders aldı mı?” başlıklı bir yazı yazdı.
Yazıda 7 Haziran sonrasında Bahçeli’den bir anekdotu aktarıyor. Buna göre Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun kendisine önerdiği Başbakanlık teklifi için yakın bir arkadaşına; “Bu Başbakanlık önerisini kabul edersem siyasi mefta olurum. Bunlar dava şuuru nedir bilmiyorlar. Nasıl böyle bir projenin başına geçebileceğimi düşünüyorlar? Bunlar siyasetin s’sini bile bilmiyorlar.” demiş.
Bahçeli’nin bu cevabını Alçı; “Bahçeli’nin siyasal ideolojilerin gücünün farkında ve şuurunda bir siyasetçi olduğunu gösteriyor.” diye yorumlamış.
Yine Alçı devamında; “Nitekim 7 Haziran 2015’ten 1 Kasım 2015’e giden süreçte MHP oy olarak yüzde 17’den yüzde 11’e geriledi ama … Devlet Bahçeli ve MHP’nin güç kaybettiğini kim söyleyebilir? Bilakis güçlerini artırdılar. Son 7 senedir AK Parti hükümetlerine ve Cumhur İttifakı’na esas ideolojik rengini veren Devlet Bahçeli’dir.” tespitini yapıyor.
Alçı’nın yazısında ideolojilerin siyasette önemini vurgu yaptığı ölçüde bunu önemseyen bir bakış var. Nitekim yazının başlığı da bize bunu söylüyor.
İtiraf edelim ki özgürlükçü ve demokrat bir okuma bu yaklaşımı sorunlu bulur ve eleştirel bakış sunar.
HANGİ DEVLET, HANGİ SİYASET
Burada bütün mesele devlet-toplum arasındaki ilişkide kimin daha baskın olduğunda. Bu da o ülkenin rejimiyle ilgili doğrudan bilgi verir bize. Tabii kimin siyaseten nerede durduğunu da.
Türkiye’de ve öncesinde Osmanlı’da yöneten-yönetilen açısından baktığımız güçlü bir devlet geleneği var. Osmanlı’dan Türkiye’ye geçiş, devletin gücünün tahkim etti. Buna ek olarak toplumsal düzlemde ulus inşası adına kültürel çoğulculuk homojenleştirildi.
Güçlü devlet kamusal alanın sınırını belirlediği ölçüde kimlerin hangi sınır kapsamında siyasete dahil olacağını da belirledi. Yani sadece kimlerin değil, hangi sınır kapsamında siyaset yapılacağını da devlet belirlemiş oldu.
İşte Türkiye’deki siyaset istisnai dönemler dışında bu sınırda yapılmıştır. Bu alanda toplumsal talepler, Türkiye’nin kadim sorunlarının tartışılması yoktur. Özetle bu alanda evrensel ölçüde “siyaset” değil, devletin sınırını çizdiği siyaset vardır.
İşte Alçı’nın Bahçeli’ye atfen yazdığı “siyasetin s’ni bilmiyorlar” ifadesi bu siyaset için geçerlidir.
Kılıçdaroğlu’nun 7 Haziran sonrası Bahçeli’ye teklif ettiği başbakanlık önerisi, bu açıdan siyaseti toplumsallaştırmaya farklı toplumsal talepleri siyasete taşımaya dönük bir hamle idi. Bahçeli’nin reddettiği teklif gerçek bir siyasette başbakanlıktı.
DEVLETİN KENDİNİ YENİDEN TAHKİM EDİŞİ
Nitekim Bahçeli 7 Haziran ve devamında sadece Kılıçdaroğlu’nun teklifini reddetmekle kalmadı, yüzde 13’ün üzerine oy alan HDP’yi de siyaseten yok saydı.
Bu açıdan bugün karşımıza Cumhur İttifakı olarak çıkan yapı 7 Haziran gecesi değil öncesinde HDP’nin anketlerde yükselmesi ve sadece bölgede değil Türkiyelileşme açılımı kapsamında ülke genelinde gözle görülür oy almasından duyulan rahatsızlıktan dolayı zihnen kurulmuştur.
7 Haziran’dan bugüne yaşadıklarımız bu açıdan devletin kendini siyaseten yeniden tahkim etmesidir. MHP’nin buradaki rolü devlet ile AK Parti arasında bir ideolojik eklemlenme aracıdır.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi