Türkiyenin kaynak harcayarak eğittiği, yetiştirdiği gençler başka ülkelere gidiyor. Üstelik bu göç gençlerle sınırlı değil. Göçüyorlar çünkü, bu ülkede yaşamaları her gün giderek zorlaşıyor AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde doktorların yoğun biçimde yurt dışına gidişleri üzerine; “Yurt dışına giderlerse gitsinler yerlerini yeni mezunlarla doldururuz” açıklamasında bulundu. Dahası konuşmasında bu gidişlerin nedeninin salt ekonomik olduğunu ima etti. Peki gerçekten böyle mi? Dahası sorun sadece son dönemde artan doktorların göçü mü? İlk olarak doktorların göçü üzerine konuşursak, göç nedenlerinin temeli ekonomik değil. İkincisi ise göç eden sadece doktorlar değil. *** Türkiye’nin içinde olduğu ekonomik, hukuki ve siyasi istikrar sorunları sadece maddi kayıplara neden olmuyor aynı zamanda beşeri sermaye kayıplarına yol açıyor. Beşeri kayıpların başında “beyin göçü” geliyor. Beyin göçü, vasıflı, kalifiye insanların yetiştikleri ülkeyi terk etmesi ya da yetiştirilmek için gönderildikleri ülkelerden geri dönmemesi olarak tanımlanabilir. Bu durum, bir ülkenin yetiştirdiği vasıflı insanların, yetiştikleri ülkeden başka bir ülkeye gitmesi ya da yatırım yapılarak başka ülkelere yetiştirilmek üzere gönderilenlerin ülkeye dönmemesi, o insana yapılan yatırımın boşa gitmesi anlamını taşımaktadır. Beyin göçü modern dünyanın sorunu olarak görülse bile tarihi çok eskidir. İlk ve orta çağlarda çoğunlukla kilise baskısı ile farklı ve özgür düşünceye karşı olmuştur. Ve bu, tarih boyunca hep var olmuştur. Yakın geçmişte Avrupa’da yaşanan en büyük beyin göçü İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler’in başında olduğu Almaya’da olmuştur. Almanya’dan yaşanan göçün en yoğun olduğu ülke ABD olmuştur. Göç edenler arasında Albert Einstein da vardır. 1920’lerden sonra başlayan süreç boyunca yaşanan bu göç, ABD'nin bilim, teknik ve eğitim alanında kalkınmasına büyük katkı yapmıştır. Bu dönem yaşanan göçün bir adresi de Türkiye olmuştur. Özellikle akademik alanda yaşanan göç, Türkiye’nin 1933 yılında üniversite reformunu yapmasının yolunu açmıştır. Yine şehirleşme, şehir planlanması, sağlık, mühendislik gibi pek çok alanda ülkemize büyük katkıları olmuştur bu göçün. Özetle beyin göçü, o ülke için karşılığı olmayan beşeri sermaye kaybıdır. Ve beşeri sermaye, ülkenin kalkınması için en önemli kaynaklardan birisidir. İkinci olarak beyin göçü, ülkemize has bir durum değildir. Dünyada yaşanan beyin göçü süreçlerine baktığımızda, yönün sürekli olarak gelişmiş ülkelere doğru olduğunu görürüz. Yani beyin göçü, gelişmekte olan ülkelerin sorunudur. Bu anlamda beyin göçü, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere sadece beşeri değil ekonomik anlamda da bir kaynak transferdir.
Ülkeye her açıdan zarar veren beyin göçünü önlemenin yolu, demokrasiye dönüşten, adaletten ve hukuktan geçiyor.
Türkiye’nin kaynak harcayarak eğittiği, yetiştirdiği gençler başka ülkelere gidiyor. Üstelik bu göç, sadece gençlerle sınırlı değil. Orta yaş grubundan insanların da bu kapsamda yurtdışına gittiklerini yurt dışına yapılan iş başvurularından ve vatandaşlık arayanların artışından, araştırmalardan görüyoruz. Son yıllarda gençler, akademisyenler ve son olarak doktorlar yoğun biçimde ülkeyi terk ediyorlar. Neden yetişmiş nitelikli insan gücümüz yani beşeri sermayemiz her yıl artan oranda yurt dışına kaçıyor? *** Beyin göçünün nedenini açıklamak için pek çok kişisel neden öne sürerek mümkündür. Ama bunun temel nedeni, göç veren ülkenin işsizlik, çalışma koşullarının olumsuzluğu, doktorlar özelinde şiddet ve bunun karşılığında cezasının, özgürlük, yaşam tarzı ve hepsini kapsayan bir demokrasi ve özgürlük sorunudur. Ülkede hukukun evrensel normlardan uzaklaşması, düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlanması, medya özgürlüğünün ortadan kaldırılması, yaşam tarzına müdahale tehlikesinin varlığı ve ülkenin giderek demokratik tüm kazanımlarının kaybolması son yıllarda artan beyin göçünün temel nedenleridir. Görünen o ki, ülkenin yaşanır olma koşullarının adım adım ortadan kalkması, beyin göçünü bir çare olarak insanların önüne koyuyor. Bu yola son başvuran meslek grubu doktorlar. Bu açıdan ülkeye her açıdan zarar veren beyin göçünü önlemenin yolu da, demokrasiye dönüşten, adaletten ve hukuktan geçiyor. Var olan siyasi anlayışın devam etmesi, beyin göçünü her yıl sayısal olarak artmasından ve ülkenin beşeri sermaye olarak da yoksullaşmasından başka bir sonuç vermeyecektir.