Bu mutabakat ciddi, kapsamlı ve detaylı bir program çalışması. Siyasal partilerin fikir üretmek ve somut politikalar üretmekte zorlandığı, bu konuda eleştirildiği ülkemiz için önemli bir pozitif deneyim.
Genişlemiş Millet İttifakı dün yeni ve önemli bir adım attı.
Altı partinin altına imzasını koyduğu kapsamlı bir Ortak Politikalar Mutabakat metni
açıkladı. 9 ana başlık, 240 sayfa ve yaklaşık 2300 maddede: yolsuzlukla mücadeleden ekonomi, sosyal politikalar ve dış politikaya kadar üzerinde uzlaştığı somut politika hedeflerini ve vaatlerini açıkladı.
Cumhur İttifakı’nınkinin aksine bu gerçek bir milli mutabakat arayışı. Çünkü “cumhur adına” ve “millilik ver yerlilik söylemi” arkasında gerçekte tek kişinin ve çevresindeki dar bir zümrenin belirlediği keyfi öncelikleri sergilemiyor. Toplumun HDP ve Emek ve Özgürlük İttifakı dışında kalan büyük kısmının temsilcilerinin bulunduğu altı partinin ortak aklını ve asgari müştereklerini yansıtıyor.
Bu hedeflerin yarısı bile hayata geçse, çok daha ferah, erdemli, güvenli, huzurlu ve ümitvar bir ülke olacağımızdan kuşku yok.
Metnin ilk sayfasına yerleştirilen Kemal Atatürk imzalı “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesinin, sembolik önemi büyük: çünkü bu egemenlik hakkımızı bir tek adam ve zümre iktidarına kaybetme tehlikesini yaşadığımız günlerden geçiyoruz ve önümüzdeki seçimler bu hakkımızı geri mi alacağız yoksa vaz mı geçiyoruz onun referandumu olacak.
Sayfaların üst kısmını ay yıldız süslüyor. Dolayısıyla metnin biçimsel tasarımında, iktidara hazırlanan “resmi” bir hava var.
Yani gemi yola çıkmış durumda. Tasarımında da ciddi emek, iyi niyet ve teenni var, alkışlanmayı hak ediyor.
Peki bizi güvenli limanlara ve ufku açık sulara ulaştırabilecek mi?
Yeterince cesur mu? Yeterince kapsayıcı mı?
Seçimi kazanmak, iktidarı devralmak ve sonra da tam demokrasiyi inşa etmek açısından ne kadar ümit veriyor?
Bunları mümkün kılacak
olağandışı bir siyaseti yansıtıyor mu?
İsterseniz bardağın dolu ve boş taraflarını gözden geçirelim.
Mutabakatın Dolu Tarafı
Bu mutabakat ciddi, kapsamlı ve detaylı bir program çalışması.
Siyasal partilerin fikir üretmek ve somut politikalar üretmekte zorlandığı, bu konuda eleştirildiği ülkemiz için önemli bir pozitif deneyim.
Ülkenin acil ihtiyacı olan üç alanda
somut vaatler ve
asgari müşterekleri yansıtıyor:
- Hasar tespit, onarım ve adalet: Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişten beri ekonomide, insan haklarında, milli servette, adalet duygusunda yaşatılan hasar, hırsızlık ve mağduriyetlerin tespiti, hesabının sorulması ve mümkün mertebe telafisi.
OHAL dönemi işlem ve eylemlerinin yargı denetimine açılması, rüşvet ve yolsuzluk suçlarında zaman aşımının kaldırılıp hesabının sorulması ve zararının tazmini, yolsuzluktan edinilip yurtdışına kaçırılan
Mal Varlıklarını Geri Getirme Ofisi, hukuka aykırı Kamu-Özel İşbirliği projelerinin sözleşmelerini incelenmesi ve gerekirse tahkimi, Cumhurbaşkanlığı’na alınmış uçakların satılıp yangın uçağı alınması, Geri Dönüş Anlaşması’nın iptali ve
para karşılığı vatandaşlık verilmesi uygulamasından vaz geçilmesi, Türkiye Varlık Fonu’nun kaldırılması, “Saray”ın ve diğer milli sarayların halkın kullanımına açılması örnek verilebilir.
- Restorasyon: Gene son yılarda tahrip edilen, Osmanlı’dan beri modernleşme ve Cumhuriyet’in birikimi kurum ve değerlerin restorasyonu. 2001 krizi sonrası yapısal reformlarla inşa edilen finansal-ekonomik altyapının restorasyonu.
Merkez Bankası özerkliğinin.. Dışişleri Bakanlığı’nın profesyonelliğinin, kurumsallığının ve geleneklerinin.. TSK’nın (kendi adıma dedemin de mezunu olmasıyla onur duyduğum) Harp Okulu gibi geleneksel kurumlarının.. Genelkurmay’a bağlı kuvvet komutanlıklarının.. Büyükşehir Yasası’yla mahalleye dönüştürülen köylerin tüzel kişiliğinin.. Dış politikada “yurtta barış dünyada barış” ilkesinin ve dünyaya Batı’yla entegrasyon eksenli açılma politikasının..
Restorasyonu örnek verilebilir.
- Yeniden inşa: tam demokrasiyi ve yeni bir toplumsal sözleşmeyi inşa ve yeni bir kalkınma hamlesine yönelik kurum ve politikalar.
Bu kapsamdaki politikaların çerçevesi önsözde belirtilmiş:
“Cumhuriyetimizin ikinci yüz yılında
güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem inşa etmeyi; kamu yönetimini liyakat, hukuka uygunluk ve şeffaflık ilkelerine göre
vatandaş odaklı bir biçimde yapılandırmayı;
yeşil dönüşümü
ve dijital devrimi merkezine alan yeni bir
sürdürülebilir, kapsayıcı kalkınma stratejisiyle Türkiye’yi “
Orta Gelir Tuzağı”ndan kurtarıp ‘’Yüksek Gelirli Ülkeler” arasında sağlam ve kalıcı bir konuma getirmeyi; cinsiyet, etnik köken, din, dil, yerleşim yeri, sağlık durumu, sosyo-ekonomik koşulları ayırt etmeden,
fırsat eşitliğini garanti altına alan kapsayıcı bir eğitim sistemi kurmayı; gelecek nesillerin “
ekosistem hakkı”nı anayasal güvence altına almayı;
aşırı yoksulluğu sıfırlamayı, hiçbir vatandaşımızı geride bırakmamayı ve ülkemizi güvenilir, güçlü ve etkili bir uluslararası oyuncu konumuna getirmeyi taahhüt ediyoruz”
Bu yönde tarımdan turizme, eğitime ve katılımcı yasa yapım süreçlerine birçok somut vaat var.
Peki bu tasarım bizi güvenli limanlara ve ufku açık sulara ulaştırabilmek için yeterli mi?
Bu mutabakatın tek başına, Millet İttifakı’nın gayrı nizami oynayan otoriter bir iktidara karşı seçimi kazanıp iktidara devralması için yeterli rüzgârı sağlamasını beklememek gerekiyor. Kamuoyuna yönelik yüzünden çok kendi iç işleyişi için önemli olduğunu düşünüyorum. Kamuoyuna karşı önemli olmak için çok uzun ve detaylı bir isim, zaten iktidar kontrolündeki büyük medya tarafından elbette her zaman olduğu gibi yok sayıldı. Ama Millet İttifakı artık iktidarda yönetirken uygulayacağı politikalar konusunda ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkları minimize edecek bir mutabakata sahip. Seçim öncesi de “yönetemezler” eleştirilerine karşı da her zaman bu metni gösterebilir.
Millet İttifakı’nı iktidara Türkiye’yi ise olumlu bir siyasal değişime taşıyacak
olağanüstü rüzgârı ve oyun planını ise, önümüzdeki haftalarda belirleyeceği ve açıklayacağı
adaylık formülü ve yol haritası yaratacak. Çünkü halk nezdinde bu mutabakatın ve uygulanabileceğinin teminatı bunlar olacak. Olağanüstü demokratik siyasetin oyuncuları ve aralarındaki iş bölümü bu şekilde belirlenebilecek.
Bunun dışında bu metnin yeterince cesur ve ilerici olmadığına dair haklı eleştirilerde ölçülü olmak gerektiği kanaatindeyim.
Evet, bu metin bir
asgari müşterekler metni. Yenilikçi olduğu alanlar partiler arasında fikir ayrılığı olmayan konular. Hukuksuz kamu projelerinin incelenip hesap sorulması gibi fikir ayrılığının olduğu konularda önemli uzlaşmalara varılmış. Sosyal adalette önemli vaatler verilmiş. Ama Kürt Sorunu ve laiklik gibi “hassas” konulara ve kurucu fay hatlarına sadece dolaylı yoldan değinilmiş. İstanbul Sözleşmesi, anadilde eğitim gibi konulara referans yok.
İki nedenle bu konuda getirilecek eleştirilerin ölçülü olması gerektiğini düşünüyorum.
Birincisi, önümüzde Şili örneği var. 2021’de büyük çoğunluğuyla iktidar değişimine ve yeni bir anayasaya destek veren Şili toplumu, bir yıl sonra ise önüne getirilen ve henüz toplumsal uzlaşma oluşmamış konularda çok ilerici hükümler içeren yeni anayasaya aynı çoğunlukla Hayır diyebildi.
Kurucu fay hatlarımızla ilgili konularda öncelikle toplumsal uzlaşmayı hazırlamamız gerekiyor. İçinde bulunduğumuz olağanüstü otoriter yönetim sisteminde ise bu uzlaşmayı inşa etmemiz çok zor.
Yani atı arabanın önüne koymamak gerekiyor.
Ama sakın Kürt meselesi gibi çözümü olan ama bir türlü çözmeye başlayamadığımız konuları yine geleceğe erteleyelim dediğim anlaşımasın.
Bu sorunları siyaset ile, demokratik siyasetin üreteceği güvenle çözmek mümkün. Bu siyasetin, oyuncularının ve aralarındaki iş bölümünün oluşma sürecinden geçiyoruz.
Türkiye hiçbir şeyin birdenbire çözülmeyeceği ama çözülebileceği bir ülkenin kapısını açabileceği, çözülmesi ümidini besleyebileceği bir dönemden geçiyor.