Georgi Dimitrov: Hangi ülkede faşizm barbar ve vahşi değildir?
Politikyol
Dimitrov inatçı, aynı zamanda iddiasını devrimle taçlandırmış bir komünisttir. Mahkeme salonlarında Nazilerin iktidarını yargılarken, faşizmle mücadele eden diğer halklara da yolun sonunda zaferin olduğunu kendi yaşamıyla göstermiştir.
Bir işçi olan Dimitrov ait olduğu sınıfın çıkarları ve iktidarı için yaşamını mücadeleye adamış bir komünist olarak tarihteki yerini almıştır.
Almanya’da Naziler iktidara ilerlerken 1933 yılında Reichstag yangını olarak bilinen parlamento binalarının yakılması olayını komünistlerin üzerine yıkmışlardı. Dimitrov birinci dereceden sorumlu tutuluyordu bu yangından. Yargılandığı davadaki Leipzig savunması tarihe geçer. Basının Dimitrov özelinde Bulgar halkına barbar olduklarını ima eden söylemlerine verdiği yanıt da ”Ben bir işçiyim Bulgaristan işçi sınıfının bir parçası olmaktan gurur duyuyorum olur.” Ve devamında ”Hangi ülkede faşizm barbar ve vahşi değildir diye” mahkeme heyetine sorar. Devletin faşizme bürünmüş halinin yani burjuvazinin, bir ulusun tamamına barbarlık yakıştırması, komünistlere kendi ülkesiyle bağının koparmasına gerektiği yalanını Dimitrov’un yanıtlarıyla çürüttüğünü görüyoruz.
Savunmasının bir bölümünde Komünist enternasyonalin programından bahsedip, dünyadaki komünist partilerin içerisinde yer aldığı bu birliğin hedef ve amaçlarını aynı zamanda kendisinin de bu birliğin bir parçası olduğunu söyler. Hâkimin yanıtı Komünist propaganda yapmaya devam edin olur. ”Komünist ve Sosyal Demokrat işçilerin oluşacak birleşik cephe kurulması yönündeki en büyük engel bugün uluslararası proletaryayı sınıfsal düşmanın darbelerine teslim etmiş olan sosyal demokrat partilerin burjuvazi ile işbirliği yapma politikaları oldu ve öyle olmaya da devam ediyor. Kötünün iyisi politikası diye tanınan, bu burjuvaziyle işbirliği politikası, Almanya’da faşist gericiliğin zaferine yol açtı.”
Faşizm bir yönetim şekline dönüştüğünde kendi ülkeleri ya da başka ülkelerde olsun komünistlerin tutumu bu durumla mücadele etmek olur. Ancak kendi halklarına düşmanca bir tutum takınmazlar. Dimitrov yurtseverlik ile milliyetçiliğin birbirinden farklı olduğunu komünistlerin kendi ülkeleri ile nasıl bir ilişki kurması gerektiğini de kendi yaşamıyla göstermiştir.
Yine savunmasının bir kısmında şöyle der; ”Tarihin çarkı bir Sovyet Avrupa’ya doğru, bir Dünya Sovyetler Cumhuriyetler birliğine doğru dönmektedir” sadece Bulgaristan’daki devrimci mücadele ile değil diğer ülkelerdeki devrimci mücadelelerle de yakından ilgili ve bilgi sahibidir. Yargılama sürecinde hâkimin Almanya’da ki siyasi gelişmelere bu kadar hâkim olmasını yangınla ilişkilendirmesine verdiği yanıt da “Ben bir Komünist olarak Güney Amerika’da ki siyasi gelişmeleri de hiç gitmemiş olmama rağmen Almanya kadar bilirim” olur.
Yargılama sürecinde Dimitrov komünizm propagandası yapmak için uygun koşullarını oluşturur ve dünyadaki komünistlerin gözlerinin çevrildiği bir mecraya dönüşür mahkeme salonu. Dimitrov ve arkadaşlarına uluslararası alanda büyük bir destek ve dayanışma örgütlenir. Yangın ile ilgili bütün iddiaların çürütülmesi üzerine delil yetersizliğinden beraatının istenilmesi üzerine Dimitrov buna itiraz eder. Delil yetersizliğinin hala suçu muammada bırakacağını söyler ve suçsuzluk kaidesiyle beraatını talep eder.
FAŞİZMİN YENİLGİSİ VE BULGARİSTAN’DA HALK İKTİDARINA GİDEN YOL
Dimitrov artık serbesttir. Ancak kendi ülkesindeki faşist yönetim nedeniyle ülkesine geri dönmesi faşizmin yenilgisi ve halkın iktidarını almasıyla mümkün olacaktır.
Kızıl ordunun ilerleyişi sürüyor faşizmin kaleleri çökmeye devam ediyordu. 1 Eylül 1944 tarihinde faşist hükümeti fiili olarak düştü.. 5 Eylül günü Komünist Parti ve Vatan Cephesi MK toplantısında silahlı ayaklanmayla iktidarı ele geçirmeye karar verdi. 6 ve 7 Eylül’de maden işçileri Sofya tramvay işçileri greve çıktılar. 8 Eylül’de 170 köy partizanlar tarafından ele geçirilir. Ve 9 Eylül Sosyalist halk iktidarının zafer günüdür.
1945 yılında ülkesine dönen Dimitrov, Vatan Cephesi iktidarının başbakanı olur.
SONUÇ:
Faşizmin yenilgisi aynı zaman da Burjuvazinin de yenilgisiydi. Sovyetler birliğine bağlı diğer ülkeler de olduğu gibi Bulgaristan’da çözülüşten hemen sonrası geçmiş dönem ile hesaplaşmaya dönüştü. Sosyalist yönetimle hesaplaşmaya girişilirken kurucu lider Dimitrov da unutulmadı. Halkın hafızasında artık, Sofya da yer alan ”totoliter” rejim müzesi dedikleri Sosyalist Sanat Müzesi dışında Dimitrov’a dair bir şeyle karşılaşılmıyor. Burjuvazi faşizmin yenilgisiyle kurulan halk iktidarına yakıştırdığı tarifi yirmi yıldan fazla kendi halkını faşizmle yöneten burjuvaziye layık olduğunu hatırlatmak gerek.
Dimitrov hem kendi ülkesindeki işçi sınıfının hem de diğer ülkelerin işçi sınıfının iktidarı için bir ömür boyu mücadele vermiştir. İddialı, inatçı aynı zamanda bu iddiasını devrimle taçlandırmış bir komünisttir. Mahkeme salonlarında Nazilerin iktidarını yargılarken, faşizmle mücadele eden diğer halklara da umut ışığını ve gidilecek yolun sonunda zaferin olduğunu kendi yaşamıyla göstermiştir.
Kaynakça:
. Dimitrov Mahkemedeki savunma tutanakları Faşizme karşı birleşik cephe
. https://tustav.org/yayinlar/sureli_yayinlar/yeni_cag/yc_72_06.pdf
Yorumlar
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu