Gerek Davutoğlu gerekse Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları ve Kaboğlu’nun görüşleri, Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılması durumunda geçiş sürecinin bir Kolejyal yürütme modeliyle işletileceği izlenimi veriyor. Millet İttifakının adayının kim olacağı tartışmalarına geçen hafta bir yenisi eklenerek, Davutoğlu’nun yaptığı açıklamanın ardından özellikle Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılması durumunda geçiş sürecinde 6 parti liderinin yürütme içinde nasıl konumlanacağı, görev ve yetkilerinin neler olacağı konusunda spekülatif değerlendirmeler yapıldı. Tartışmalar halen sürmekte. Yetki tartışmaları ve geçiş süreci modeli üzerine muhalefet elitlerinin değerlendirmeleri Davutoğlu’nun konuşmasında “Cumhurbaşkanı içeriden veya dışarıdan olsun, genel başkanlar doğrudan karar süreçlerinin içinde imza yetkisine sahip olarak bulunacaklar. Genel başkanlar, cumhurbaşkanı kadar her stratejik kararda imza yetkisine sahip olacak….6 genel başkan da aynı imza yetkisine sahip olacak, karar süreçlerinde eşit olacak. Biri diğerinden bir adım önde olmayacak. Cumhurbaşkanı bir anlamda eşitler arasında bir ilk olacak. Mutlak yetki sahibi olmayacak”[1] şeklindeki ifadeleri muhalif kamuoyunda partilerin araştırmalara yansıyan oy güçleri veri alınarak aritmetik çoğunluğun adaletsiz temsiline yolaçacağı gerekçesiyle eleştirildi. Davutoğlu’na yönelik eleştirinin şiddetini artıran bir diğer açıklaması ise  “…Bir Cumhurbaşkanı seçtiniz diyelim. O Cumhurbaşkanı 'Sizin oyunuz düşüktü, ben bu kararı veriyorum' derse…bunu dediği anda kriz çıkar, Meclis desteğimizi çekeriz, ülke seçime gider" şeklindeydi.  Daha sonra yaptığı bir değerlendirmede ise ifadelerine şu şekilde açıklık getirdi; “…Bu konuda söylediklerim çok açık aslında. Geçiş sürecinde genel başkanlar yürütme mekanizmasının içinde etkin bir şekilde yer alacaklar ve karar alma ve imza süreçlerinde yetki sahibi olacaklardır. Buradan bir vesayet çıkaranlar zihnen tek kişinin tek akılla tüm yetkiye sahip olduğu Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi mantığına zihnen teslim olanlardır….Ayrıca tek başına tüm yetkiyi kullanmak isteyen bir aday kimseye ihtiyaç hissetmeden tek başına seçime girer ve yetkileri kullanır. Ama altı genel başkanın onayı ve desteği ile seçime giren bir aday, genel başkanların yürütme erkinin kullanımında etkin konuma sahip olmalarını da kabul etmiş demektir. Genel başkanların yürütmede etkin rol almaları seçim sonrasında Cumhurbaşkanı-TBMM ilişkileri açısından da önemlidir.. Burada bir vesayet ilişkisi değil ortak akıl-ortak sorumluluk anlayışı vardır"[2]. İktidar çevreleri bu yaklaşımı fırsata çevirme güdüsüyle, açıklamaları seçim kazanmadan bir ganimet paylaşımı, siyasal istikrarsızlığa, yönetememeye hizmet etme anlamında Millet ittifakını yıpratmaya yönelik kullanışlı malzeme olarak dillendirdi. Davutoğlu’nun açıklamasına yönelik tepkiler sürerken, Kılıçdaroğlu katıldığı televizyon yayınlarında onun düşüncelerini destekleyen şu değerlendirmede bulundu: “Altı partinin lideri siyasi partiler yasamıza göre her biri genel başkan olduğu için eşittir. O nedenle biz öyle bir ikili mekanizma kuracağız ki siyasi partiler kanununa göre altısı da sistemde olsun istiyoruz, başkan yardımcılığı olursa çok güzel olur. Demokratik sistem, temsili demokrasi, hangi partinin yüzde kaç oy aldığıyla da ilgilidir, ona göre şekillenir[3]"Sayın Davutoğlu'na soruyorlar. Ya birisi çıkıp size deseki, sizin oyunuz kaç, dolayısıyla siz konuşmayın gibi. Size bir hak verilmesin ya da buna benzer bir şey söylerse. O zaman kriz çıkar diyor. Ee doğru. Yanlış mı?... "Siz kalkıp da altılı masada genel başkana diyebilir misiniz? Senin oyun kaç arkadaş, sen neden bu kadar konuşuyorsun?[4]. 6’lı masayı oluşturan partilerin yetkililerinin yaptıkları açıklamalarda ise, Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılması durumunda nasıl bir yetki tasarımının kurgulanacağı konusunda henüz bir uzlaşı mevcut değil[5]. Bu nedenle, liderlerin yürütme yetkisinin paylaşımı anlamında bir modelde uzlaşmadan kamuoyu önünde bu tür değerlendirmelerin yapılması iktidar cenahına kullanışlı malzeme fırsatı üretttiği açık. Bu nedenle, bu tür değerlendirmelerin liderler arasında bir uzlaşı sağlanıp, onun ardından kamuoyuna açıklanmasının daha uygun olacağını belirtmek gerekir. Geçiş dönemi yetki ve sistem tasarımı anlamında sürecin nasıl işletilebileceğine ilişkin değerlendirme aslında İbrahim Kaboğlu tarafından PolitikYol’da bir süre önce kaleme aldığı yazılarında ifade edilmişti. Kaboğlu’nun konuya ilişkin düşüncesi dikkate değerdir. O’na göre “…Geçiş dönemi”nde Anayasa’nın, kurulması amaçlanan güçlendirilmiş parlamenter sistem (GPS) hedefinde yorumlanması ve uygulanması, Cumhurbaşkanı artık parti başkanı olmayacağı için kolaylaşacak. Cumhurbaşkanı kararnameleri (CBK) ile oluşturulan Saray’daki Anayasa dışı politika kurullarının yetkileri bakanlıklara aktarılarak; Bakanlar, Cumhurbaşkanı başkanlığında ve Cumhurbaşkanı Yardımcılarının da katılımıyla düzenli toplanmak suretiyle, danışma niteliğinde de olsa, dayanışma içinde kurul halinde çalışma (kabine) yapabilir…Bu çerçevede, Cumhurbaşkanı yardımcıları, Anayasal kurum ve kuralların işleyişinde eşgüdüm işleviyle geçiş döneminde özgül roller üstlenebilir… Birlikte çalışma yöntemi, aslında kurulması öngörülen anayasal düzen hedefiyle uyumlu bir süreç...GPS ile oluşturulması öngörülen kurumlar ve kurullar yoluyla devlet yönetimi, ancak farklı siyasal akımları temsil eden siyasal partilerin birlikte çalışmasına dayalı kolektif akıl ile kurulabilir[6]. GEÇİŞ SÜRECİNDE KOLEJYAL YÜRÜTME MODELİ Mİ? Anladığımız kadarıyla, seçimin kazanılması koşuluyla ve Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçinceye kadar düşünülen model, tamamen informel, fakat fiili olarak işletilmesi planlanan yürütme yetkilerinin eşitler arasında paylaşıldığı Teziç’in ifadesiyle “ortaklaşa yürütme”dir. Bu, bir gruba eşit oranlarda yürütme gücünün sorumluluğunu veren bir tasarım  olup, kararların toplu olarak alındığı bir yürütme modelidir. Modelde kişiler doğrudan veya dolaylı olarak aynı görevleri yerine getirmek üzere seçilir ve hiçbir üyenin diğerlerine kurumsal bir üstünlüğü yoktur.
Liderlerin yürütme yetkisinin paylaşımı anlamında bir modelde uzlaşmadan kamuoyu önünde bu tür değerlendirmelerin yapılması iktidar cenahına kullanışlı malzeme fırsatı ürettiği açık.
Yani, bir üyenin kalıcılığı diğerinin iradesine bağlı değildir[7]. Özbudun’a göre yürütme yetkisinin bir kurul, heyet tarafından kullanıldığı bu model[8], geçmişte Roma İmparatorluğu’ndan Fransa’da Direktuarlık, Konsüllük dönemlerinde, 1795 ve 1799 Fransız Anayasalarıyla, yakın dönemde ise 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, Uruguay’da Başkan Ordonez tarafından İsviçre modeli örnek alınarak önce 1919-1933, ardından oğulları tarafından 1952-1967 yılları arasında uygulanmıştır. Bosna-Hersek ve San Marino’da ise hâlen uygulanmaktadır. Kıbrıs modeli etnik farklılıkların siyasal temsili temelinde oluşturulmuş, Kıbrıslı Türklerin seçtiği Türk başkan yardımcısıyla, Rumların seçtiği Başkanın yeraldığı iki başlı bir yürütmeydi. Bosna Hersek’te ise halen yürürlükte olan modele göre, yürütme organı Üçlü Başkanlık Konseyi (Cumhurbaşkanlığı) Bosna Hersek Başkanlığı şeklinde yapılandırılmış olup, Anayasa md 5.’e göre her biri doğrudan federasyon topraklarından seçilen bir Boşnak ve bir Hırvat ve doğrudan Sırp Cumhuriyeti topraklarından seçilen bir Sırp olmak üzere 3 üyeden oluşur[9]. 1600 tarihli Avrupa’nın en eski Anayasasına sahip San Marino’da ise devlet başkanı 1243’ten beri altışar aylık dönemlerde eşbaşkanlık sistemiyle el değiştirmektedir. Devlet başkanları parlamento tarafından seçilip dönüşümlü olarak görev yapmakta, eş başkanlar hem parlamento hem de devlet kongresine başkanlık yapmaktadır. Yürütme organının görevleri devlet kongresi olarak adlandırılan hükümet tarafından yerine getirilmektedir[10].
Kolejyal yürütme geçmişte liderlerin aşırılıklarının, megaloman dürtülerinin nasıl sınırlandırılabileceği tartışmalarının sonunda bulunmuş bir model olup, günümüzde modeli uygulayan ancak birkaç ülke olsa da uygulanabilirliği yeniden tartışılmakta.
Kolejyal yürütme modelini tercih nedeni, etnik, dinsel, kültürel açıdan bölünmüş toplumlarda yürütmede temsili çoğulculaştırarak, demokratik meşruluğu arttırmak ya da tek adam rejimlerinde yürütmenin aşırı derecede şahsileşmesini ve otoriterleşmesini önlemektir. Burada belirtilmesi gereken; bu modelin İsviçre’deki Konvansiyonel yürütme modelinden gerek başkanın görev sürelerinin ardından yeniden seçilememesi, konsey üyelerinden sadece çoğunluk partisine mensup olanların aranan çoğunluk nedeniyle seçilme imkanına sahip olması, gerekse başkanın seçilme yöntemi ve devlet yapısı anlamında farklılaşmaktadır[11]. Kolejyal yürütme geçmişte liderlerin aşırılıklarının, megaloman dürtülerinin nasıl sınırlandırılabileceği tartışmalarının sonunda bulunmuş bir model olup, günümüzde modeli uygulayan ancak birkaç ülke olsa da uygulanabilirliği yeniden tartışılmakta. Bunun nedeni; demokratik bir rejimin anayasal temelini baltalamaya çalışan yöneticilerin cazibesini ve aşırılıklarını demokratik ve verimli bir şekilde kontrol etmenin mümkün olup olmadığı sorusuna yanıt bulmaktır[12]. Uruguay’daki 1919-1933 dönemindeki uygulamada devlet başkanı ve Milli İdare Konseyi (Consejo Nacional de Administracion) şeklinde uygulanan çift başlı yürütmede her iki organ da aynı anda halk tarafından seçilmekte, seçmen başkan ve konsey üyeleri için ayrı ayrı oy kullanmaktaydı. Başkan kamu düzeni, savunma, dış ilişkiler konusunda yetkilendirilmişken, kollektif sorumlulığa sahip 9 üyeli Milli İdare konseyi ise eğitim, sosyal güvenlik, ekonomi, sağlık, kamu meseleri alanında yetkiliydi.
Kolejyal yürütme modelinin, “iyi yönetişim” amaçları açısından tek adam yönetimine göre çeşitli avantajları olduğu konusunda yaygın bir kanaat mevcuttur. Kararların alınması  ve uygulanmasında yeterlilik, dürüstlük ve hesap verebilirliği teşvik eder.
İlk denemede arzu edilen ortaklaşa yürütmede (kolejyallık) başarı sağlanamamıştır. Bunun nedeni; Konseyin hep aynı partilerden (Colodaro ve Blanco) oluşarak, yürütmenin iktidarın istediği şekilde işlemesiydi.  1931’de başkan seçilen Gabriel Terra 1918 Anayasasını kaldırmış, 1934’te başkanlık sistemine yeniden geçilmiştir. İstikrar ve refah sağlanamayınca, ikinci deneme 1952’de Ordonez’in oğullarının başlattığı tartışma ile yeniden kolejyal yürütme gündeme gelmiş, 1952’deki V. Anayasa ile Milli Hükümet Konseyi tekrar kurularak Kolejyal yürütmeye geçilmiştir. İlk modele göre farkı; Konseyin 6 üyesinin seçimi kazanan partiden, 3’ünün 2.sıradaki partiden oluşması, 9 kişilik Konseyin (Colegiado) bir üyesinin sembolik yetkilere sahip devlet başkanı olması, 1 yıl görev yapması, Konsey’in ise 4 yıl görev yapıp, kararların salt çoğunlukla alınmasıydı. Yeni uygulamada halk sadece konsey üyelerini seçiyor, konsey kendi arasından bir başkan seçiyordu. Bu model de işlememiş, nedeni büyük ölçüde başkanın hep 6 üyesi olan çoğunluk partisinden çıkmasıydı. Sonuçta otoriterlği önlemek için getirilen sistem, kendi içinde iktidar partisinin çoğunluk tahakkümüne yol açmış, yaşanan ekonomik krizlerin sonucunda 1966 seçimleriyle işbaşına gelen Usher Anayasayı yürürlükten kaldırarak, yeniden başkanlık sistemine geçilmiştir[13]. KOLEJYAL YÜRÜTMENİN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI Kolejyal yürütme modelinin, “iyi yönetişim” amaçları açısından tek adam yönetimine göre çeşitli avantajları olduğu konusunda yaygın bir kanaat mevcuttur. Kararların alınması  ve uygulanmasında yeterlilik, dürüstlük ve hesap verebilirliği teşvik eder. Ortaklaşa yürütme farklı görüşlerin bir araya gelip, daha sağlıklı görüşler çıkmasına katkı yapacağı gibi, grup temelli değerlendirme mekanizması zorunlu olarak önemli bilgilerin birçok bireye açıklanmasını gerektirir. Bu model "gücün uygulanmasını" "gücün nihai olarak elde tutulmasından" ayırdığı için hesap verebilirliği güçlendirir. Kontrol gücünü bir kişiden halk temsilcileri meclisine dağıtarak, oligarkların ve aile hanedanlarının hükümet üzerindeki kontrolünü veya etkisini zayıflatır. Ayrıca, kanun yapma ve kanun uygulama yetkilerini temsilciler meclisinde birleştirerek, güçlü çıkarlar karşısında hükümeti güçlendirir. İşbirliğine dayalı yürütmenin dezavantajı ise istikrarsızlığa açık olmasıdır. Başkan, genellikle sadece güven kaybı nedeniyle üyelerinin çoğunluğunun oyu ile herhangi bir zamanda görevden alınabileceğinden, siyasi liderlerde birkaç ay veya yılda bir gibi kısa süreler boyunca sık sık değişiklikler olabilir. Siyasi liderlerdeki değişiklikler genellikle politikadaki değişiklikleri içerir. Bu, sonuçta ticari ve ekonomik faaliyeti engelleyen hükümetin öngörülemezliğiyle sonuçlanabilir[14].  Yine, bu modeli savunanlara göre, modelin geniş bir fikir birliğine dayalı olarak hareket etmesi, liderlein otoriter dürütülerini en aza indirip, kollektif zekadan, yani ortak akıldan hareket eden bir yönetici ürettiği iddia edilirken, karşı görüşte olanlara göre, kollektif organın üyeleri birbirlerini veto edebildikleri için, yönetilebirlik zordur. Bu nedenle, birden fazla aktörün varlığı kurumun ve liderliğin kararlılığını azaltabileceği gibi, idari olarak hantal, stres zamanlarında süratli karar verilemeyen sonuçlar üretmeye yatkındır[15]. Bu anlamda, modelin işleyebilmesi ortak yürütmede biraraya gelen aktörlerin birlikte iş yapma ve uzlaşma kültürünü ne kadar içselleştirdikleri ve tabandan gelen popülist, makam, statü, rant temelli partizan talep, beklentilere karşı ne kadar dirençli olacaklarıyla yakından ilgilidir. Söz konusu baskı ve taleplere karşı asli yürütme işlevine odaklanılırsa, atamadan kaynak dağıtmaya kadar olan taleplerde rasyonel, şeffaf, hesap verebilirlik ilkeleri benimsenirse, ortak yürütmenin başarı şansı yükselir. ANAYASAL SİSTEMİMİZDE KOLEJYAL YÜRÜTMENİN HUKUKİLİĞİ Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen Anayasanın 104.md’sine göre yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına ait olup, bu yetkiyi tek başına kullanır. Aynı maddede Cumhurbaşkanına Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atama ve görevlerine son verme yetkisi verilmiştir. Md.106’ya göre, seçildikten sonra bir veya daha fazla Cumhurbaşkanı yardımcısı atama yetkisine sahip olan Cumhurbaşkanının sahip olduğu yetkiler ancak Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı yardımcısı tarafından Cumhurbaşkanlığına vekalet ettiği sürede kullanır. Yine, Cumhurbaşkanının hastalık ve yurtdışına çıkma gibi geçici olarak görevlerinden ayrılma hallerinde Cumhurbaşkanına vekalet eden Cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır. Anayasaya göre yardımcılarının Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanması bu anlamda koşullu ve süreli olup, Anayasa ve TBMM içtüzüğüne göre sadece üç değişik görev ve yetkisi mevcuttur. Bunlar; 106.md belirtilen koşullarda vekalet etmeyle elde edilen yetkilerle, 118.md’ye Milli Güvenlik kurulu üyesi olmalarından kaynaklanan Cumhurbaşkanı katılmadığı zamanlarda MGK toplantısına başkanlık etmesi, TBMM İçtüzüğü’nün 62.md’ne göre OHAL durumunda 119.md çerçevesinde bakanlar, bakan yardımcıları, üst düzey bürokratlarla açıklama ve bilgilendirme yapmak üzere Meclis Genel oturumlarına katılabilmesidir. Yine, 8 sayılı Yüksek Askeri Şuranın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre Cumhurbaşkanı yardımcıları Yüksek Askerî Şûra üyesi olup, Cumhurbaşkanının başkan olarak belirleyeceği, yardımcısının çağrısı ile yılda en az 1 kez toplanır, Şuraya Cumhurbaşkanı katılmadığı zaman yardımcılarından bir başkanlık yapar[16]. Temel kural, başkanlık sistemlerinde başkan yardımcılarının başkanla beraber yürütme yetkisini kullanamamaları olup, “Anayasanın münhasıran Cumhurbaşkanına verdiği görev ve yetkiler, kanunla, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle, Cumhurbaşkanının başka bir düzenleyici işlemiyle veya talimatıyla Cumhurbaşkanı yardımcılarına devredilemese de…yardımcılara kanunla veya Cumhurbaşkanı kararnamesi ile yeni görev ve yetkiler verebilir. Örneğin; 5442 sayılı İl İdaresi kanunu’nun 9.maddesi, Cumhurbaşkanı yardımcılarına “görevlerine ait işleri için valilere re’sen emir ve talimat verme yetkisini tevdi etmektedir”[17]. GEÇİŞ SÜRECİ İÇİN NASIL BİR KOLEJYAL YÜRÜTME? Gerek Davutoğlu gerekse Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları ve Kaboğlu’nun görüşleri, Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılması durumunda geçiş sürecinin bir Kolejyal yürütme modeliyle işletileceği izlenimi veriyor. Tabii ki modelin diğer liderler tarafından kabul edilmesi de olmazsa olmaz şart. Bu kolejyal yürütme modeli Bosna-Hersek, geçmişte Kıbrıs’ta olduğu gibi etnik çoğulculuğun sistem düzeyinde temsili esasına değil, tek adam rejiminin sona erdirilmesi, otoriter rejimden demokratik rejime geçiş konusunda Uruguay modeline benzetilebilir. Farkı ise, tüm boyutlarıyla Anayasal bir temeli olmadan, fakat Kaboğlu’nun da belirttiği gibi, danışma niteliğinde de olsa, dayanışma içinde bir kurul hâlinde çalışma esasına göre, informel olarak tasarlanıp uygulanabileceğidir. Bunun için liderler arasında centilmenlik esaslarına göre bir protokolün hazırlanması, burada tüm işleyiş detaylarının belirtilmesidir. Anayasaya göre ne Davutoğlu’nun ifade ettiği gibi liderlerin imza süreçlerinde yetki sahibi olması ne de karar alma süreçlerinde Anayasal ve formel yetki sahibi olması mümkündür. Yürütme yetkisinin asli unsuru ve tek sahibinin Cumhurbaşkanı olduğu dikkate alındığında, modelde Cumhurbaşkanıyla Cumhurbaşkanı yardımcıları ve Cumhurbaşkanı yardımcılarının kendi aralarındaki görev ve yetki dağılımı ile ilişkilerinde Cumhurbaşkanı Anayasa ve sistemin doğası gereği ne eşit ne de eşitler arasında birinci konumda olabilir. Tek yetkili, fakat yetkilerin kullanılmasına konu olan yürütmeye ilişkin tüm yetkilerin kullanılmasına temel teşkil edecek kararların alınması anlamında informel olarak diğer liderlerle eşdeğer bir konuma yerleştirilmesi mümkündür. Bu noktada Anayasanın emredici hükümlerine de aykırı olmayacak şekilde, Cumhurbaşkanı ile yardımcıları arasında yürütmeye ilişkin karar alma süreçlerinde yatay bir ilişki kurulabilir. Kararların uygulanmasıyla ilgili olarak ise dikey bir ilişki sistemi tasarlanabilir. Bir başka anlatımla, Cumhurbaşkanı ve yardımcılarının (genel başkanlar olması koşuluyla) kararları ortak alacakları, alınan kararların uygulanmasına yönelik anayasal yetkilerin ise tek başına Cumhurbaşkanı tarafından kullanılacağı ortak yürütme işleyişine dayanan bir model. Bunun yanısıra, Anayasanın Cumhurbaşkanına verdiği yürütme yetkileri dışında, bürokratik işleyişe katkıda bulunmak amacıyla Cumhurbaşkanı yardımcılarına kanun veya Cumhurbaşkanı kararnamesi ile sınırlı yeni yetkiler verilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; modeldeki yatay ilişkilerde aktörlerin eşdeğerliliği nedeniyle, demokratik meşruluk tartışması çıkmaması için, asıl olanın Cumhurbaşkanı yardımcılarının parlamento üyeliğinden gelmesidir. Bu, partilerde sandalye eksilmesine yol açacak olsa dahi, yürütme konusuna ilişkin karar alacak aktörler, seçim yoluyla gelecekleri için demokratik meşruluk tartışması yaşanmaz. Aksi takdirde, halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanını sandıktan çıkmayan yardımcılarla danışma niteliğinde de olsa kurul halinde çalıştırmak, üstelik yatay ilişki temelli karar alma süreçlerinde eşdeğer kılmak yeni tartışmalara yol açabilir. [1] Cumhuriyet, 6 Ocak 2023, Erişim adresi:  https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika-davutoglu-canli-yayinda-acikladi-genel-baskanlar-imza-yetkisine-sahip-olacak-2018942 [2] Ahmet Davutoğlu ile söyleşi. Erişim adresi:  https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/davutoglundan-imza-yetkisi-aciklamasi-buradan-bir-vesayet-cikaranlar-2019590 [3] Erişim adresi: https://sputniknews.com.tr/20230112/kilicdaroglu-yuzde-1-yuzde-3-yuzde-25-yuzde-50-diye-bakamayiz-1065679785.html [4] Erişim adresi: https://www.sondakika.com/politika/haber-kilicdaroglu-ndan-davutoglu-nun-tartisma-yaratan-15560940/ [5] İYİ Parti’den Cihan Paçacı bir youtube kanalına yaptığı açıklama da “liderlerin tümünün kabinede cumhurbaşkanı yardımcısı olması” formülüne sıcak bakmadığını belirtirken, bunun gerekçesini 6 liderin cumhurbaşkanı yardımcılığı formülünün iş akışını geciktirecek bir yapıyı oluşturacağı varsayımına dayanırken, DEVA’dan İdris Şahin “DEVA Partisi geçiş sürecinin yol haritasına ilişkin çalışma modelini sundu. Bu sunulan modeller içerisinde liderlerin cumhurbaşkanı yardımcısı olması veya icraatın içinde yer almasına yönelik seçenekler var. Liderlerin cumhurbaşkanı yardımcısı olması seçeneğini koyduk ama bazı liderlerin milletvekili olarak parti gruplarının başında kalmak istediklerine yönelik görüşler de var. Buna karar verecek olan liderlerdir” değerlendirmesinde bulunmuştur. Saadet Partisi’nden Bülent Kaya ise “Seçimin kazanılması durumunda 6 siyasi parti olarak geçiş sürecini birlikte yürütmeye karar verdik. Bu süreçte liderlerin bizzat kabinede yer alması mı yoksa kabine dışında kalmaları mı faydalı? Nirengi noktası bu. Hükümetten pay almak gibi basit bir yaklaşım söz konusu değil. Kurulacak hükümetin başarılı olması için ne yapılmalı değerlendirmesiyle alakalı bir konu. Liderler hükümette yer almayı bir şart olarak koşmuyor” şeklinde açıklama yapmıştır”. Erişim adresi: https://www.haberturk.com/davutoglu-nun-haberturk-e-acikladigi-kabine-modeli-ne-iliskin-sozleri-dikkat-cekti-3555691 [6] İbrahim Kaboğlu; “Geçiş dönemi-2: Seçim sonrası yönetmek ve anayasa değişikliği yapmak, PolitikYol, 5 Aralık 2022, Erişim adresi: https://www.politikyol.com/gecis-donemi-2-secim-sonrasi-yonetmek-ve-anayasa-degisikligi-yapmak/ [7]  David Altman; “Checking Executive Personalism: Collegial Governments and the Level of Democracy”, Swiss  Political Science Review, V:26, Issue: 3, s.316-338.Erişim Adresi: https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/spsr.12406 [8] Ergun Özbudun; Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, 14.Baskı, Ankara, 2013, s.321-322. [9] Mustafa Lamba, Tuğçe Hisoğlu Koç; “ Bosna Hersek Devletinin Yönetsel Yapısı”, Uluslararası Yönetim Akademi Dergisi,  Yıl:2022, C.5, S:1, s.81. [10] Erişim adresi: insamer.com [11] Yasin Aydoğdu; “Kolejyal Yürütme Uygulamaları: 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ve Uruguay Örneği”, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Yıl;2014, 1(4), s.93-113..Erişim Adresi: https://dergipark.org.tr/tr/pub/mdergi/issue/16884/175791. Ayrıca bkz. Abdullah Ömercioğlu; Kolejyal Yürütme ve Türkiye’de Uygulanabilirlik Sorunu, Terazi Hukuk Dergisi, C.9, S.100, Aralık 2014, s.170-175. Erişim adresi: https://www.jurix.com.tr/article/2683 [12]  Altman; a.g.m.,  s.316-338 [13] Kolejyal yürütmeyle ilgili bilgilerin bir kısmı Aydoğdu’nun makalesinden derlenmiştir. Bkz. Aydoğdu, a.g.m. [14] Demosthenes B. Donato; “Advantages and Disadvantages of Collegial Rule”, Erişim adresi: https://www.mainews.ph › category › 2-government [15] Altman, a.g.m. [16] Bayram Doğan, Zahide Erdoğan; “Cumhurbaşkanlığı Sisteminde Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar”, Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl.2021, C.4, S.1, 2021, Erişim adresi:https://dergipark.org.tr/tr/pub/neuhfd/issue/61607/815649 [17] A.g.m.