Geçen haftaki yazımda enflasyonla mücadelenin Ortodoks değil post Keynesian politikalarla başarı kazanabileceğini belirtmiştim. Bu hafta bunun nedenlerini tartışmak istiyorum. 5 Temmuz Pazartesi açıklanan enflasyon oranlarının görüşlerimi açıklamak için bir araç olduğunu düşünmekteyim. Bu hafta açıklanan enflasyon oranlarına yönelik çıkarımlarımı ele alacağım. Haftaya enflasyonla mücadele konusundaki politika önerilerimi (post Keynesian çerçevede) sıralayacağım. Böylece yazıyı üç bölümde bitirmeyi planlıyorum. TUİK tarafından açıklanan tüketici enflasyonu ( manşet TÜFE) ve üretici enflasyonu (Yi-ÜFE) enflasyonun maliyet tarafında artışın devam ettiğini ve tüketici enflasyonunun yükselme eğilimini sürdürdüğünü göstermektedir. TUİK Haziran tahminlerinde manşet enflasyonun aylık; % 1.9, yıllık; % 17.5, üretici maliyetlerinin ise aylık; % 4, yıllık; % 42,8 artış gösterdiğini açıkladı. Bu verilerde dikkate çeken en önemli bilgi yıllık manşet enflasyon ve üretici maliyetleri arasındaki farkın her geçen ay daha fazla açıldığıdır. Üretici maliyetlerindeki artış eğilimi küresel koşullar ve TL’nin sürekli değer kaybetmesine bağlı olarak artmaktadır. Bu eğilimin sürmesi tüketici enflasyonu için henüz bir tepe noktası oluşmadığını göstermektedir. ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLAR Öte yandan gıda, ulaştırma, gibi tüketici sepetindeki ağırlığı fazla olan grupların artış eğilimlerinin manşet enflasyonun üzerinde olması hissedilen enflasyonun manşet enflasyondan daha yüksek olmasına neden olmaktadır. Ayrıca hizmet enflasyonun artış eğilimini sürdürmesi yüksek enflasyondaki kalıcılığı yani ataleti göstermesi bakımından önemlidir. Sonlar olarak yönetilen yönlendirilen fiyatlar hariç olarak hesaplanan F endeksi yıllık artışının % 19,2 olması enflasyon konusunda para politikalarındaki başarısızlığını gözler önüne sermesi açısından düşündürücüdür. Maliyet tarafına baktığımızda en yüksek artışların ara malı (% 54), imalat (% 45) ve enerji (% 41) tarafında olduğu görülmektedir. Bu artışların arkasında yukarıda belirttiğim gibi küresel emtia ve taşımacılık maliyetlerindeki artışın ve kur artışının etkileri vardır. Bu noktada aşağıdaki sorunlar çözüm beklemektedir; Kamunun fiyat sübvansiyonları ne kadar süre devam edebilecektir? Nitekim Temmuz ayında elektrik ve doğal gaz fiyatları artan maliyetler karşısında zam yapılmıştır. Bu durum tüketici enflasyonunda artışın devam edeceğini göstermektedir. Yaz aylarında tarımsal fiyatların enflasyonu destekleyici olması beklenir ancak, gerek küresel gıda fiyatlarındaki artış gerekse kur etkisi 2021 yılında tarım fiyatlarının enflasyona olan desteğini zayıflatmıştır. Hayvancılık tarafında durum daha da büyüktür. Et fiyatlarındaki artış eğilimi bunu somut biçimde ortaya koymaktadır. Tarımsal fiyatlardaki ve et fiyatlarındaki artış hissedilen enflasyonun manşetin çok üstünde kalmaya devam etmesine yol açarak politika başarısızlığını artırmaktadır. Kur artışının devam etmesi bir başka sorundur. Bu durum hem maliyet hem de manşet enflasyonun artış eğilimlerini beslemektedir. Sürecin devamında yılsonu enflasyonunun tahminlerin çok üzerinde gelmesini kaçınılmaz hale getirebilir. Diğer yandan enflasyonun artış eğilimine karşın ücret-maaş artışlarının hissedilen enflasyonun gerisinde kalması emekçi kesimin gelirlerinde erimeyi artırarak gelir dağılımının daha fazla bozulmasına neden olmaktadır. Emekçi gelirlerinin böylesi baskılanması enflasyon hedeflemesi stratejisinin bir parçası olarak uygulanmış, orta vade enflasyon hedefi (%5) bir araç olarak kullanılmıştır. DOLARİZASYONU BESLEYEN NE? Diğer yandan emekçi gelirlerinin azalmasına karşın politika yapıcıların yüksek büyüme isteği özellikle kamu bankaları aracılığı ile reel kredi faizlerinin baskılanması ve tüketici kredilerinin teşviki yönünde politikaları finansal istikrarı olumsuz etkilemiş, makro finansal görünümün daha fazla bozulmasına neden olmuştur. İlaveten yoksullaşma eğiliminin artması tüketici sepetindeki gıda harcamalarının payını artırarak toplumun geniş kesimleri için hissedilen enflasyonu artırmıştır. Hissedilen enflasyondaki artış TL için kredibilite kaybına neden olarak dolarizasyonu beslemektedir. Artan finansal dolarizasyon, bankacılık sektörü için finansal riskleri büyütürken, tüketici gelirlerinin zaman içinde erimesi, kredi geri dönüşlerini riskli hale getirerek finansal istikrarı bozucu bir başka durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Özetle Türkiye’de enflasyon para politikasının çözüm üretebileceği bir sorun olmaktan çıkmıştır. Finansal istikrar sorunu yaratan politikalar aynı zamanda yüksek enflasyonun da nedenini oluşturmaktadır. Haftaya devam edeceğim. Esen kalın.