ABD’nin yaptırım listesi, Putin’in ve çevresinin öngörmediği bir şey değildi. Uzun süredir devam eden gerginlik sırasında hem oligarkların hem de bankaların önlemler aldıklarını, bazı varlıkları transfer ettiklerini düşünmemiz gerek. Aylardır süregiden karşılıklı açıklamalarla ABD ve Rusya uluslararası kamuoyunda çekişmelerinin algılanma biçimini belirlemeye çalıştılar. Bu sırada uzun süren bir söz düellosuna maruz kaldık. 21-22 Şubat’ta barış koruma misyonu adıyla Ukrayna’nın Donetsk ve Luhansk bölgelerine asker gönderen Rusya bir yandan sekiz yıla varan fiili durumu resmi varlığıyla başka bir noktaya taşımış oldu, öte yandan da tanık olduğumuz söz düellosunu takiben popüler ifadeyle liberal uluslararası düzenin sınırlarını ve bekçilerinin sorun çözme kapasitesini yeni bir teste tabi tuttu. 22 Şubat’ta ABD tarafından ilan edilen yaptırımlar daha önce hedef alınmış Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi üyesi Aleksandr Bortnikov ve Putin’in özel kalem yardımcısı Sergei Kiriyenko’nun yanına VTB Bankası yönetim kurulu üyesi Aleksandrovich Bortnikov, Promsvyazbank CEO’su Petr Mikhailovich Fradkov ve VK grup CEO’su Vladimir Sergeevich Kiriyenko gibi oligarkları ekliyor. Yaptırımlar ayrıca Rusya’nın ana kalkınma kurumu VEB ve devlet tarafından 2017’de kurtarılmış bulunan Promsvyazbank’ı ve bunların iştiraki 42 kurumu Amerikan finansal sistemi dışına atıyor ve varlıklarını donduruyor. Bu liste aylardır hazırlık yapan Putin’in yakın çevresi ve artık devlet bankasına dönüşmüş Promsvyazbank’ın öngörmediği bir liste değil. Aynı zamanda uzun süredir devam eden gerginlik sırasında hem oligarkların hem de bankaların yapabildikleri kadarıyla önlemler aldıklarını, bazı varlıkları transfer ettiklerini düşünmemiz gerek. Ulusal kalkınma kurumu olarak faaliyet yürüten VEB de geniş portföyü nedeniyle kalkınma finansmanı açısından kısa vadede bir sorun yaşamayacak. İlk listede adı geçmeyen Rusya bankalarının hisse fiyatlarında toparlanmaya dahi yol açan bu yaptırımların devamının geleceğini öngörebiliriz. Yine de bir husus değindiğim yaptırım listesini biraz daha ilginç kılıyor. O da önceki yıllarda sadece işler dönülmez noktaya gelirse gerçekleşmesi beklenen adım: devlet borç piyasalarına yapılan en kapsamlı müdahale. BATI FİNANSMANI DAĞA MI KAÇTI? Yukarıda adı geçen VEB sadece bir kalkınma ve yatırım fonu değil, ayrıca Rusya’nın dış borçlanma aracı olarak çalışıyor ve ABD Hazinesi özel olarak bu nedenle hedef alındığını beyan ediyor. Biden “” açıklamasında bulundu. 1 Mart’tan itibaren yeni çıkarttığı tahvilleri ABD menşeli kurumlarca ikincil piyasalarda alınıp satılamayacak Rusya’nın bu müdahale karşısında ne yapacağını gözlemlemek gerekiyor. ABD, Avrupa ülkelerinden de aynı adımın geleceğini hesaba katmış ya da bunun güvencesini almış olmalı, ancak Avrupa’da teker teker ülkelerin bu adımı atmaları zaman alacak. Geçtiğimiz yıl Nisan ayında alınan bazı kararlar, 2014’te başlayan (2019’da artan) borç piyasalarına müdahaleyi bir üst seviyeye taşımıştı. Haziran 2021’den bu yana zaten ABD menşeli finansal kuruluşlar Rusya’nın ruble ve yabancı para cinsi devlet tahvillerini birincil piyasada alamıyorlar. Hatırlamak gerekirse 2000’lerden bu çeşitli küresel Güney ülkeleri kendi para cinsi borç piyasalarını derinleştirerek manevra alanlarını genişletmişler ve 1980’ler 1990’lardakine benzer mali darboğazları bu yolla da engellemek istemişlerdi. ABD, 2014’ten itibaren Rusya’nın bu alanını gözüne kestirdi. Borçlanma maliyetini artırmanın Rusya’yı sıkıştırmanın en iyi yolu olduğuna kanaat getirdi. Sadece dolar cinsi tahvillere değil ruble cinsi tahvillere ilişkin de sınırlamalar getirdi. Ancak ABD’nin 2019-21’deki kararları son dönemde Rusya’nın tahvil piyasalarında büyük bir dalgalanmaya ve kredi notu değişimine yol açmamıştı. Geçtiğimiz yıl gelen karar da Rusya’nın ruble cinsi tahvillerinin o dönem yaklaşık yüzde 9’una sahip ABD’li yatırımcıların doğrudan işlemlerini engellemeye yönelikti ve yine de sınırlıydı. Bütün bu süre zarfında dillendirilen son adım (her türlü Rus devlet tahvili alım satımını yasaklama) bugün atılmış bulunuyor. Ancak Biden’ın belirttiği“Batı’dan finansman bulamaz” anlamına gelen cümle henüz somut bir karaktere bürünmedi. Örneğin bu satırlar yazılırken (24 Şubat sabahına karşı) Britanya’da muhafazakarlar bu adımı atmamışlar ve kararı alacaklarını beyan etmişlerdi. 24 Şubat’ta olağanüstü toplanacak AB ülkelerinin de benzer nitelikte bir kararı çok hızlı çıkartmaları ihtimali düşük bulunuyor. Daha önemlisi son sekiz yıldaki (ancak bilhassa 2019-21’deki) yaptırımlar nedeniyle yabancıların Rusya tahvillerinde olan pozisyonunun yüzde 20’ye kadar gerilemiş bulunması. Kısacası tahvil piyasalarına yönelik yaptırımlar bir dalga halini alsa dahi Rusya’ya vereceği zarar şimdiliksınırlanmış ve orta vadeye yayılacak gibi duruyor. Peki, başka finansal yaptırımlar gündeme gelebilir mi? FİNANSAL AĞLAR VE MESAJLAR Rusya’nın devlet bankalarından başlayarak çok sayıda bankasının uluslararası piyasalarda işlem yapmalarına sınırlama getirilmesi önümüzdeki günlerde yeniden gündeme gelecektir. Bu neredeyse kesinlik taşıyor. Liberal uluslararası düzen temsilcilerinin “haydut devlet” olarak gördükleri ülkelerin finansmana erişimleri bakımından etkili bir yaptırım AB’nin kara listesine alınmış İran bankalarının SWIFT sisteminden 2012’de çıkartılmaları idi. 2015’e kadar süren bu kopukluk, AB ve ABD bankalarının İran’la işlemlerine yönelik engellemelerin dahi önüne geçmiş, ilgi çekmişti. Bu adımın Rusya için de atılması 2014’ten bu yana sık sık gündeme geldi ancak gerçekleşmedi. O dönemde en ilginç muharebe, Visa ve Mastercard’ın Rusya’daki yedi bankanın kartlarıyla yapılan ödeme işlemlerini askıya almasıydı. 2014’te banka hücumuna (SMP Bank) da yol açan bu yaptırıma Rusya, ulusal ödeme sistemi geliştirerek yanıt verdi ve ilerleyen yıllarda bu sistemi 11 ülkeye yaymayı becerdi. Aynı başarıyı SWIFT’e alternatif finansal mesaj transfer sistemi kurma konusunda gösterememiş olsa da,Çin’le yaptıkları görüşmelerin sonucunda bu iki ülkenin geliştirdikleri mesaj platformlarını kullanan melez ve alternatif bir finansal iletişim altyapısı kurulması olasılığı her geçen gün artıyor. Söz konusu adımlar ABD yaptırımlarının kademeli ilerleyişinin, özellikle son sekiz yılda artan oranda alternatif yaratma çabasıyla karşılandığını söylemeye izin veriyor. Kısacası ABD, Rusya’nın finansmana erişimini zorlaştırdıkça yeni borç piyasaları ve yeni finansal ağlar yaratılması için eşi görülmedik bir baskı uygulamış da oluyor. İRİLİ UFAKLI SİYASAL KRİZLER BEKLEMELİ Uluslararası tahvil piyasalarından dışlama, ödeme sistemlerini askıya alma ve SWIFT’ten kopartma hamleleri ABD ve Batı blokunun zaman zaman uyguladığı yaptırımlar arasında dikkat çekiyor. Burada ilginç olan husus çok büyük etkide bulunabilecek olan hamleleri, örneğin tahvil alım satımını yasaklama girişiminin 2014’te birdenbire değil peyderpey gerçekleşmesinin Rusya’ya zaman kazandırmış olması. Rusya 2015’ten bu yana bugünler için rezerv biriktiriyor. Ruble üzerindeki spekülasyona karşı kullanacakları araçlar ruble cinsi tahvil piyasasının derinliğini korumasına, ABD ve bazı başka ülke menşeli finansal kuruluşlar burada işlem yapamazlarken, diğer ülkelerden aracıların sıraya dizilmesine yardımcı olabilir. Borçlanma maliyetinin artması kaçınılmaz görülse de Putin yönetimi maliyete birkaç ay değil, birkaç yıl boyunca (belki daha uzun süre) katlanabilir. ABD’li siyaset yapıcıların her şeye kadir olduğunu ve fakat atabilecekleri adımları atmadıklarını düşünmek de pek anlamlı değil. Örneğin tahvil piyasalarına 2022’de gelen müdahalenin 2014’te birden yapılması bir şok dalgasıyla çok sayıda ülkede finansal çalkantıya yol açabilir, aynı zamanda güçlü lobici ABD’li finansal yatırımcıların da dikkate değer kayıplar yaşamasına yol açabilirdi. 
Bu hafta açılan yeni perde savaşın öncelikle finansal alanda devam ettiğini gösteriyor. Bu savaş Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerin finansal piyasalarını etkileyeceğinin işaretlerini veriyor.
Bu hafta açılan yeni perde savaşın öncelikle finansal alanda devam ettiğini gösteriyor. Aynı zamanda ABD ve Rusya’nın attıkları adımların aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerin finansal piyasalarına etkide bulunacağını işaret etmeyi gerekli kılıyor. Yazıyı ilerleyen aylarda tartışılması gereken bir ekle bitirmek uygun: Pragmatik bir yaklaşımla son altı yıldır görülmedik bir Rusya eleştirisine soyunan AKP’lilerin kafalarında tasarladıkları ve aslında bulunmayan dengeyi nasıl koruyacaklarını değil, sınır ötesi finansal işlemler için yeni altyapı oluşturmaya uğraşan Rusya’nın ve finansal yaptırımları İran’la müzakerelerdekine benzer ticari yasaklarla derinleştirebilecek ABD’nin adımlarının Türkiye’deki hangi ağları nereye doğru harekete geçireceğini tartışmak gerekiyor. Türkiye’nin en büyük ticaret ortaklarından biriyle yaşanan bu belirsizlikler ve yeni soğuk savaş (bilfiil sıcak çatışma da olsa öyle paketlenmiş gerginlik) seçim sürecindeki söylem ve manevralara da etkide bulunacak. Jeopolitik riskleri toplumsallaştırırken, kendi alt-emperyal hevesleriyle yayılmacı arzularını dizginleyemeyen Erdoğan yönetimi, silah harcamalarından silah satışına ve başka ülkelere müdahaleye uzanan birçok alanda Türkiye’yi mevcut ABD-Rusya çatışmasının göbeğine yerleştirmiş bulunuyor. Bu arka planda iktidardakilerin atacağı adımlar uzun süredir bu iki ülkenin muharebe sahalarından birisi haline getirilmiş Türkiye’de uluslararası krizlerle kademeli biçimde irili ufaklı yeni siyasal krizler ortaya çıkartacak.