Filistin konusunda o veya bu milletin bakış açısıyla hareket etmenin yanlış olduğuna inanıyorum. Birisi sadece Müslüman diye haklı veya diğeri yalnızca daha Batılı geliyor diye daha emperyalist ve haksız değildir.
Ülkemizde Filistin denildiğinde, hem sağcılar hem de solcular birdenbire alevleniverirler. Siyasal İslamcılar Filistin davası dedikleri davanın bayraktarlığını yaparken, orada gerçekten bir topluluğun değil, sadece kendi ideolojilerini paylaşan bir grup olduğunu ve hatta koskoca Filistin halkının bir tek partiden müteşekkil olduğunu sanırız. Solcular da benzer şekilde, Filistin mücadelesinin devrimle ilgili olduğunu, İsrail’le savaşmanın emperyalizmle mücadele olduğunu iddia ederler. Oysaki bölgeden “emperyalist” İngiltere’yi kovmayı başarabilen yalnız İsraillilerdir. Bu süreçte Araplar İngilizlerin onlara bir devlet kurmalarını beklemekteydiler.
Filistin konusunda o veya bu milletin bakış açısıyla hareket etmenin yanlış olduğuna inanıyorum. Birisi sadece Müslüman diye haklı veya diğeri yalnızca daha Batılı geliyor diye daha emperyalist ve haksız değildir. Prensiplere bakmak gerekiyor. Bugün Filistin halkı gerçekten kimdir? Gerçekten ne istemektedir? Türkiye’deki ne sol ne de sağ ciddi ciddi bununla ilgilenmektedir. Sonuçta Filistin siyaset açısından işlevi olan bir konudur ve oy getirebilecekse konuşulur, ortamlarda fiyakalı olmak ve caka satmak için tartışılır ama sonra herkes kendi derdine… Filistinli ne yaşadığını kendisi biliyor.
KİMDEN YANAYIM?
Bugün Filistinli kadınlardan bahsetmek istiyorum. Konuya geçmeden önce bu vesileyle bir şeyi yinelemek isterim. Bazıları kimi zaman beni “İsrail’e sempatiyle bakmakla” itham ediyor ama bu tamamen haksız bir eleştiri. Çünkü ben takım tutarken bile prensipleriyle düşünen birisiyim. İsrail’i veya Filistin’i tüm kalbimle savunmam için bir sebebim yok. Yine de öyle düşünenler için açıkça ifade edeyim. Bir insan Filistin’e de İsrail’e de sempati hissedebilir. İnsanların özgürce düşünmelerinden yanayım. Ancak ben Filistin’e veya İsrail’e veya herhangi başka bir ülkeye sempati duymadan evvel kendi ülkeme sempati duyacak bir dünya görüşüne sahibim. O veya bu ülkeye değil, her şeyden evvel kendi vatanıma, Türkiye’me sempati duyarım. Uluslararası ilişkiler alanında çalışan değerli akademisyenlerimiz de bunu çok iyi bilirler ki, bir konuda çalışmak için o alana ilgi duymak gerekir. Elbette İsrail’le ilgili çalışan birisi olarak İsrail’i ve dolayısıyla Filistin’i de çok merakla okuyan birisiyim. İlgim ve sempatim bundan ibarettir.
Bununla beraber, İsrail’in var olmasını destekliyorum. Seneler evvel Avrupa’da istenmediklerinde “Yahudiler Kudüs’e” sloganları atılırken, şimdi “Yahudiler Kudüs’ten Defol” sloganlarının atılmasını anlayamıyorum.
Bununla beraber, İsrail’in var olmasını destekliyorum. Seneler evvel Avrupa’da istenmediklerinde “Yahudiler Kudüs’e” sloganları atılırken, şimdi “Yahudiler Kudüs’ten Defol” sloganlarının atılmasını anlayamıyorum. Bu Yahudiler nereye gitsinler beğenirsiniz? Yahudilerin vatanı İsrail’dir. Kızsanız da küsseniz de böyle. Filistinlilere gelince, onların da vatanı aynı bölge. Aynı coğrafyanın insanları bunlar. Ayrıca Filistinliler -siyasal İslamcı arkadaşların düşündüğü gibi- ezeli ebedi Müslüman değillerdi. İslam, onların kimliğinin yalnızca bir kısmıdır. Onlar aynı zamanda, Kenan ülkesinin upuzun tarihinin taşıdığı mirasın da ortağıdır.
Yahudilerin vatanı İsrail’dir. Filistinlilere gelince, onların da vatanı aynı bölge. Aynı coğrafyanın insanları bunlar. İslam, onların kimliğinin yalnızca bir kısmıdır. Onlar Kenan ülkesi tarihinin taşıdığı mirasın da ortağıdır.
Filistinlilerin en büyük sorunu kendi yönetimleridir diye düşünüyorum. Bugün kendileri havuzlu villalarda yaşarken, evlatları özel okullarda (ve hatta Avrupa’daki özel okullarda) eğitim görürken, halkı çamurlu sokaklara, derme çatma evlere mahkûm edenlerdir. Allah, kitap diye propaganda yapıp ceplerine BM’den gelen yardım paralarını dolduranlardır. Yoksa İsrail’le barış masasına oturmamak için ne gibi bir gerekçe olabilir başka? Benim kalbim ise iktidarın bu sömürüsünden nasibini almış kara gözlü Filistinli çocuklarladır. Birileri onlara gelecekte sadece “Filistin için ölmeyi” reva görür ama o propagandayı yapanların kendi çocukları ABD’de de, Kanada’da, Avrupa’da gelecek kurarlar. Burayı solcu arkadaşlar daha iyi anlayacaklardır. Burada sömüren İsrailli değil, Filistin’in iktidar odağıdır. Filistin’in sorunu yönetimidir. O kara gözlü çocukların annelerine evlatlarının doktor, mühendis, sanatçı olduğu bir geleceği yaşattırmayanlardır. Bunları bir daha düşünüp basit sloganların şehvetine kapılmamak gerekiyor. Filistin halkı bir gün özgür olacak ama bu ancak ve ancak onu sömüren bu yönetimden kurtulması ile gerçekleşecek.
FİLİSTİNLİ KADINLAR NASIL OLSUN?
Filistinli kadın deyince Türk halkının gözünün önüne iki isim geliyor genellikle. İlki Leyla Halid, ikincisi de son yıllarda popülerleşen Ahed Tamimi. İki isme de bakınca eril iktidarın çok hoşuna gidecek kadın modelini görüyorsunuz. Bu model üzerinden Filistin sorunu çözümsüzlüğe gidiyor ve böylece Filistin yönetimi yolunu buluyor. Dünya görüşlerinin farklı olması bu gerçeği değiştirmiyor. Şahsen metot olarak da benimsemediğim için daha fazla yorum yapmak istemiyorum bu iki örnek üzerine. Sorunların diplomasiyle çözülmesi gerektiğine inanıyorum ve bu ataerkil tavırlarla bir arpa boyu yol gidilemediği de ortada.
Bununla beraber, eril iktidarın istediği kadın profili ya kendileri gibi bu silahlı mücadelenin yandaşı olanlar ya da bilfiil bu mücadelenin içinde yer alanlar. İçinde yer aldıklarında ölümle “mükâfatlandırılıyorlar”. Bu da onlara herhangi bir özgürlük sağlamıyor. İçinde yer almayıp, -mevcut durumdaki siyasal İslamcı mantığıyla- yaşamını evinde, geri planda kalarak yaşadığında da bu kez Filistin davasına “asker üretme makinesi” olarak görülüyor. Bir “şehidin” ya annesi, ya sevgilisi, ya karısı, ya kız kardeşi oluyor. Bu durumda içinde yer alamadığı bir savaşın mağduru oluyor. İsraillilerle karşı karşıya kaldığında uğradığı şiddet de olayın başka bir boyutu.
İSRAİL’DEKİ FİLİSTİNLİLER
Kısaca söylemek istiyorum, Filistinli kadınlar Filistin’de de İsrail’de de eziliyor. Bu yeni bir haber olmasa gerek. Ancak üzücü olan İsrail’de yaşayan pek çok Filistinli kadının Filistin’de yaşayan hemcinslerine göre daha avantajlı bir konumda olduklarının sanılmasıdır.
Elbette çok güzel örnekler var. Örneğin Kudüs Hadasah Hastanesi (Scopus Dağı) Acil Ünitesi Başhekimi Dr. Shaden Salameh. Arap asıllı İsrailli olan kadın doktorun bugün İsrail’de pek çok kadından daha iyi şartlarda yaşadığını tahmin etmek güç değil. Elbette buraya gelirken ne kadar zorlandığını ve ne büyük mücadelelerden geçerek o noktaya geldiğini kendi röportajlarından da biliyorum. Fakat yine de bir fırsat yaratılmış olduğundan İsrail’e bir hakkı teslim etmek gerekiyor.
Filistinli kadınlar Filistin’de de İsrail’de de eziliyor. Bu yeni bir haber olmasa gerek. Ancak üzücü olan İsrail’deki pek çok Filistinli kadının Filistin’deki hemcinslerine göre daha avantajlı bir konumda olduklarının sanılmasıdır.
Bir başka ünlü örnek de Lucy Aharish. Daha önce de yazılarımda bahsettiğim bir isim olan Aharish, İsrail’in ana akım televizyon kanalı Reshet 13’te haber spikeri olarak görev yapıyor. Bu bir Müslüman Arap kadın için ilk. Fakat onun da Yahudi aktör Tsahi Halevi’yle evlenmesi nedeniyle İsrail yönetimindeki bazı isimlerin “ırkçı” saldırılarından nasibini aldığından bahsetmiştim. Hala bir kadın doğuracağı bebeğin olası dini üzerinden hakarete uğruyor. Buradan bakılınca bir şeyler yolunda gitmiyor gibi görülüyor, öyle değil mi?
RASHA ÖLÜRKEN
25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”nü hepimiz şu veya bu vesileyle kadın olarak yaşamanın zorluklarını dile getirerek geçirdik. Oysa aynı gün 32 yaşında gencecik bir kadın Rasha Satawi, boşandığı eşi tarafından kızının gözü önünde öldürüldü. Olay İsrail’de geçtiği için tabii ki İsrail polisi müdahale etti ama buradan sormak istiyorum sizlere: Hangi Filistinli dernekten bir ses duydunuz? Kadına yönelik şiddetle mücadele eden İsrailli kadın dernekleri Rasha’ya sahip çıktılar. Rasha’nın cinayetinin peşini bırakmayacaklarını ve bunun son olması için mücadele edeceklerini gerek basında gerekse sosyal medyada dile getirdiler. Bunları gördükten sonra, gerçekten anladım ki Filistinli kadınlar çok yalnız.
Kadınların kocalarını, evlatlarını, babalarını bozuk para gibi harcarken sesiniz çok gür çıkıyor; Rasha ölürken neredeydiniz?
Hala birileri çıkıp Filistin’in İsrail tarafından köleleştirildiğini söylüyor. Filistinli kadınlara İsrail makamları sahip çıkmadan evvel Filistinliler sahip çıkmalı. Bir kadın çocuğunun gözleri önünde öldürülüyor ama kimsenin umurunda olmuyor. Evet, kadına karşı şiddetin Arap’ı Yahudi’si olmaz, kendi adıma “Rasha’nın kaybıyla bir kişi eksiğiz” artık diye hissediyorum ama Filistinli bir kadını böylesine yalnız bırakmaya kimsenin de hakkı olmadığını düşünüyorum. Bugün Filistin halkı eziliyorsa işte bu yüzden. Çünkü kimseye sahip çıkmıyorlar. Gencecik bir kadın İsrail’de güvende değilse, İspanya’da güvende değilse, orada veya burada güvende değilse, hala korkuyorsa, bizler de güvende olamayız. Ben bunu bir Türk kadını olarak konu ediyorsam, Filistinlilerden de bir çift söz duymak isterim. Ne zaman bitecek bu eril iktidar aşkınız? Kadınları konuşmaya ne zaman fırsatınız olacak? Kadınların kocalarını, evlatlarını, babalarını bozuk para gibi harcarken sesiniz çok gür çıkıyor; Rasha ölürken neredeydiniz?